English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ N ] / Not that i saw

Not that i saw translate Turkish

487 parallel translation
- Not that I saw.
- Benim gördüğüm yoktu.
Not that I saw.
Olamaz.
That's not the same girl that I saw.
Bu benim gördüğüm kız değil.
I saw that it's not my fault.
Olanların suçlusu ben değilim. Güçlü bir kanıt vardı.
Perhaps because that other time we met in such a brief encounter and I saw that even then you were not happy.
Belki, o gün kısa bir tesadüf sonucu raslaştığımızda sizi mutsuz gördüğüm içindir.
But not under that name. I never knew anything about who he was until I saw his picture in the paper, after he was killed.
Resmini gazetelerde görünceye kadar onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum.
Nor do not saw the air too much with your hand, thus, but use all gently, for in the very torrent, tempest, and as I may say, whirlwind of your passion, you must acquire and beget a temperance that may give it smoothness.
Elini kolunu da havalara savurma öyle, ölçüsünde, tadında bırak her şeyi. Duyduğun coşkunluk bir sel, bir fırtına, bir kasırga gibi de olsa, onu dindirecek bir hava bulmalı, buldurmalısın.
I should report that which I say I saw, but know not how to do it.
Gördüklerimi anlatmaya geldim ; ama nasıl anlatsam bilmiyorum.
Then I saw that it was not that at all, it was cowardice
Sonra hiç de öyle olmadığını bunun namertlik olduğunu anladım.
Not long ago, I saw a ship sailing through the skies of France... supported by a great bag filled with air that was lighter than air.
Çok uzun olmayan bir süre öce, Fransa'nın göklerinde uçan bir gemi gördüm, havadan daha hafif olan bir havayla doldurulmuş büyük bir torba ile desteklenmişti.
You saw that my wife and I were not common servants.
Bizim, sıradan hizmetçiler olmadığımızı gördünüz.
I saw all that, but I did not see you.
Tümünü gördüm, ama seni göremedim.
NOT THAT I EVER SAW BEFORE.
- Tanıdığım biri yoktu. Atlarını getirdim.
Not with that big, hairy spider I saw in there yesterday.
Hani şu dün gördüğüm büyük, tüylü örümcekle birlikte.
You saw that I'm not living alone.
Gördüğün gibi artık yalnız yaşamıyorum.
Your Honor, I request that the witness be asked why he saw fit not to arrest the two outlaws, Giuliano and Pisciotta, during this meeting.
Sayın Hâkim, şahide görüşme esnasında iki kaçağı yani Giuliano ve Pisciotta'yı neden tutuklamadığının sorulmasını talep ediyorum.
But then I saw, when I sat in the courtroom myself not as I had been before a prisoner, but as a judge I saw that I could not bring myself to give the victim to the hangman.
Ama sonra, mahkeme salonunda otururken fark ettim ki daha önceki gibi tutuklu olarak değil de, yargıç olarak otururken fark ettim ki, kurbanı cellada vermeye gönlüm razı olmuyor.
I saw that I was not capable of murder, though murder had been the sole proof of my existence and now the very thought of it horrifies me.
Varlığımın yegane ispatı olmasına rağmen, cinayete meyilli olmadığımı anladım hatta artık düşüncesi bile dehşete düşürüyor beni.
The cops note that at a certain time... they saw a Mr Colin... go into a hotel room... and assault two persons in the same bed
Polisler o anda Bay Colin'i Otel odasına girerken gördüklerini ve aynı yatakdaki iki kişiye saldırdığını not ederdi.
Herbie, this was not the happiest of circumstances but I'm glad that I saw you.
Herbie, çok mutlu bir vesile değildi ama seni gördüğüme sevindim.
I'm not taking the chance that someone saw you coming in.
Birilerinin sizi girerken görmüş olması... riskini alamam.
I myself, on my way here this evening, saw a thing that was not on top of another thing in any way.
Daha bu akşam, buraya gelirken yolda, hiçbir şeyin üzerinde olmayan bir şey gördüm. - Ne kötü!
It's not so much a question of his masculinity, I think the artist just saw him that way.
Erkeklikten daha çok ressamın adamı o şekilde görmesidir.
I saw in you things that I had not seen in other women of your profession.
Senin mesleğindeki diğer kadınlarda görmediğim şeyleri sende gördüm.
I should report that which I saw, but know not how.
Gördüğümü anlatmalıyım ama nasıI yapacağımı bilmiyorum.
- I know what I saw! - You saw nothing because that did not happen!
Ağrısız bir dişçi ve dişçiler fazla okumamalı.
I saw that peace was coming, whether we liked it or not.
İstesek de istemesek de barışın geliyor olduğunu gördüm.
And when I came inside and met you I saw in your eyes and how you carried yourself that you're not a happy person.
Ve içeri girip, seninle tanıştığımda gözlerinde, mutsuzluğuna nasıl katlanmaya çalıştığını gördüm.
I not only saw that one, I felt it.
Onu sadece görmedim, hissettim.
That's not possible I saw her put...
Bu mümkün değil. Onu gömülürken gördüm.
I saw that mob, but I'm not going to rat on them.
O çeteyi gördüm ama onları ispiyonlamayacağım.
I almost knew you as soon as I saw you coming on the road ; since then, there is no movement of yours that has not betrayed you!
Seni yolda gelirken görür görmez büyük bir ihtimalle tanıdım. O zamandan beri kendini ele verecek bir hareket yapmadın!
I see her, she saw me, she knows that I see her, she drops me her glance, but just at an angle where it is still possible to act as though it was not addressed to me, and at the end the real glance, straightforward, that lasted a twenty-fourth of a second, the length of a film frame.
Onu görüyorum beni görüyor onu gördügümü biliyor bana bir bakis atiyor, ama öyle bir açida ki bu bakis, hala bana yöneltilmemis gibi davranmak mümkün sonunda asil bakis geliyor dogrudan,
I started to call you that this time, when I saw you, but I didn't know if it would mean anything to you or not, or if you'd remember me doin'that.
Seni yine öyle çağıracaktım ama senin için ne anlam ifade edeceğini ya da hatırlayıp hatırlamayacağını bilemedim.
I let you forget what you saw before I found you... so that your mind would not be clouded with pain.
Seni bulmadan önceki gördüklerini unut... Böylece kafan karışmasın ki acı çekme.
Maybe it's not nice to say, but I will say it. Most of the people, not only most, but 99 % of the Polish people, when they saw the train going through... We looked really like animals in that wagon, just our eyes looked outside.
İnsanların çoğu, sadece çoğu değil Lehler'in yüzde doksanı trenin gittiğini görünce ki o vagonda gözlerimiz dışarı bakarken hayvan gibi görünüyorduk, gülmeye başladılar.
But I know that what I saw was a baseball bat, and not a broomstick.
Fakat gördüğüm şeyin süpürge olmadığına eminim. O bir beysbol sopasıydı.
It's not possible that you saw David Lo Pan.
David Lo Pan'i görmüş olamazsınız.
I never saw him again and know not what became of him but I pray always that God received his soul and forgave the many little vanities to which he was driven by his intellectual pride.
Onu bir daha hiç görmedim ve ona ne olduğunu bilmiyorum ama ruhunu kabul etmesi ve bilge gururunun onu sürüklediği birçok küçük kibri bağışlaması için Tanrı'ya hep dua ederim.
For crying out loud. I thought I saw something... in her bureau that would tell us whether or not she talked to Montgomery.
Montgomery'yle konuşup konuşmadığını gösterecek bir şey gördüğümü sandım.
Ever since I saw you, I said to myself... "That's not him."
Seni gördüğüm anda, kendime " Bu o değil!
I saw a little kitten up here that could not get down, so I climbed up.
Burada aşağıya inemeyen bir kedi yavrusu gördüm. Ben de buraya çıktım.
Not only that, I saw her lift a burning hot pan with her bare hands!
Çok sıcak bir tavayı çıplak elle tuttuğunu da gördüm!
When I saw ebby today, it made me realize that not drinking is the most important thing in my life.
- Bugün Ebby'i gördüm, benim için içmemek, hayatımda ki en önemli şeymiş bunu anladım.
Are you willing to testify that the man you saw shoot Jimmy Chin... was not the man the police arrested?
Jimmy Chin'i vurduğunu gördüğün adamın polisin tutukladığı adam... olmadığına tanıklık eder misin?
Look, I don't know what's goin'on with you, or what happened, or what you all did but I'm not gonna tell anybody and I'm not gonna say that I even saw you.
Sana ne olduğunu veya neler olduğunu bilmiyorum ya da ne yaptığını bilmiyorum ama kimseye bir şey söylemeyeceğim ve hatta seni gördüğümü de söylemeyeceğim.
Cust had not the cunning, not even the daring, and it had not even the intelligence. When I saw it for the first time, he knew that he was not blamed.
Bay Cust'ı ilk gördüğümde Başmüfettiş, suçlu olmadığını anlamıştım.
- I saw him not. How tartly that gentleman looks!
Şu beyin ne kadar ekşi bir yüzü var.
- I do not know. I never saw that. - It was in his pocket.
Kim olduğunuzu bilmiyordum, ben de...
But then I saw that she was not alone and I was for the bed.
Doğru.
Hey, Kramer, by the way I saw that guy at the health club. That is not Salman Rushdie.
Kramer, bu arada spor salonundaki dediğin adamı gördüm.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]