Of course she did translate Turkish
224 parallel translation
Of course she did.
Söyler elbette.
- Of course she did.
- Elbette geldi.
Of course she did. I knew it.
Tabii ki razı olmuştur.
- Of course she did.
- Tabi ki beğendi.
Of course she did.
Tabi ki görecek.
Of course she did.
Tabi ki sevdi.
Of course she did, of course she did, The poor love-crazed old octogenarian.
Elbette içmiştir, elbette içmiştir, zavallı aşk delisi seksenlik ihtiyar.
- Yeah, of course she did.
- Evet, tabii ki eder.
Of course she did it.
Elbette kendisi yaptı.
Of course she did.
Elbette bahsetmiştir.
- Of course she did. They were in the same ridiculous cult that she was.
Hepsi, annemin de içinde olduğu aynı saçma mezhepteydi.
Yes. Of course she did. But consider what he did.
Ama onun yaptıklarını göz önünde bulundurun.
Oh, of course she did.
Oh, tabii öyledir.
- Of course she did.
- Anlattı tabii.
Of course she did.
Tabii ki söyledi.
Of course she did.
Elbette inandı.
- Of course she did.
- Elbette konuştu.
Of course she did.
Elbette bıraktı.
Of course she did.
- Tabii ki o seçmiştir.
Of course she did.
Trafik kazasında öldü.
But of course she did take it, and we all know why.
Ama tabii ki almıştı ve nedenini hepimiz biliyoruz.
Of course she did.
- Tabi ister.
Of course she did.
Elbette diyecek tatlım.
Of course she did.
Tabii ki kurtardı.
- Well, of course she did.
- Tabii ki sordu!
- Honey, of course she did. lt's just- -
- Tabii ki veriyordu. Sadece...
Of course she did.
- Tabii ki o tuttu.
Of course she did. She was controlling And manipulative at times.
Çıkarcıydı ve beni her zaman-- - kontrol ederdi.
She guessed it straightaway. Of course she did.
Bunu tereddüt etmeden tahmin etmişti!
- Of course she did.
Bundan eminim.
Of course she did.
Elbette öyle yaptı.
Of course, I had to do it, But you got to like people that can take it like she did.
Tabi, bunu yaparım, ama siz de onu tanıştırdığınız gibi beni başkalarıyla tanıştıracaksınız.
Of course, she knew that nothing I did or was done to could ever cancel out our love, the pleasure we gave each other.
Buraya neden geldin? Hala bir annem ve kız arkadaşım var. Annem bu sürprizi uzun zamandır bekliyor.
Well, I didn't, see her, of course... but, uh, I'd say she did the right thing in going on to school.
Yani, ben onu görmedim... Okula gitmekle doğru olanı yapmış.
It's quite possible, of course, she didn't know what Harek wanted the signature for, but even if she did know, look, as a young Jewish girl gets broken on the Nazi wheel like a bloody butterfly,
Tabii, Harek'in... imzayı niye istediğini bilmiyor da olabilirdi... ama bilseydi bile... Bakın, küçük bir Yahudi kız, Nazi çarkında zavallı bir kelebek gibi parçalanıyor... kanatlarını kırıyorlar... sadece sürünebilir durumdayken bacaklarını da kırıyorlar.
- Yes, of course she did, sir.
Evet, eminim düşmüştür.
Of course, she never did look you straight in the eye.
Tabii ki, insanın gözünün içine bakmayan biriydi o.
Of course she did.
Elbette.
Of course, it's a trick, but how did she do it?
Elbette bir hile ama nasıl yaptı?
"Why did she marry that dreadful man?" Meaning, of course, her husband, Jacob.
"O korkunç adamla neden evlendin?" Elbette ki kocası Jacob'dan bahsediyordu.
of course she did!
Hiç şaşırmadım!
Of course, she did.
elbette onemliydin!
She did teach me strength, and... assisted of course by the usual Scarran incentives...
O bana kuvveti öğretti ve normal Skarralı teşvikleriyle yürütülen eğitimlere girmeme yardımcı oldu...
Of course you did, and she knew that.
Elbette sevdiniz. Elbette. O da bunu biliyordu.
- I did nothing! - Of course she asked.
- Hiçbir şey yapmadım!
Of course, I know I'm the villain of the piece, but she did take it.
Elbette, bu piyesin kötü adamı benim ama, o parayı aldı.
Of course, that was the first thing she did.
Ama tabi yaptığı ilk şey ona söylemek oldu.
Of course, your mother always did pretty much what she wanted.
Anneniz de istediğini yapan bir karaktere sahipti.
She did tell me yesterday. I forgot, like an idiot. - So I freaked out, of course.
Ve aptal gibi unuttum ve çok sinirlendim.
Of course he did. She's just a mixed-up kid trying to protect her older brother.
Olaya karışan o kız abisini... kurtarmaya çalışıyor.
Her father did some jail time when she was young, for, of course, a crime he didn't commit.
Kadının babası, o çocukken, işlemediği bir suçtan hapis yatmış. - Tabii öyledir.
of course 48716
of course not 6388
of course you can 486
of course you do 750
of course i do 1281
of course i can 204
of course you don't 199
of course i will 266
of course i am 561
of course it is 783
of course not 6388
of course you can 486
of course you do 750
of course i do 1281
of course i can 204
of course you don't 199
of course i will 266
of course i am 561
of course it is 783