Of course you are translate Turkish
1,963 parallel translation
Of course you are.
Tabii ki öylesin.
No, of course you are.
Evet, tabi ki hissediyorsundur.
- Oh, of course you are.
- İstediğin oldu.
- Of course you are.
- Elbette oynuyorsun.
Of course you are, or you'd be in bed with me.
Tabii ki öyle, yoksa benimle yatakta olurdun.
Of course you are.
Tabi ki kullanacaksın.
Of course you are.
Elbette öylesin.
Of course you are, but just not two nights in a row.
Tabi döneceksin. Ama iki gece üst üste değil.
Of course you are.
Tabiki öyle.
Of course you are.
Elbette.
Of course you are. I just want to talk to her first, okay?
Elbette göreceksiniz ama onunla ilk ben görüşmek istiyorum, olur mu?
Of course you are, it's the hardest thing in the world.
Elbette yorgunsunuzdur. Dünyanın en zor işidir.
Of course you are right. I must have been mistaken.
Kesinlikle haklısınız, yanlış görmüş olmalıyım.
Of course you are.
Tabii ki başarılısınız.
- Well, of course you are.
- Eminim öyledir.
- Of course you are.
- Tabii ki!
Of course you are. You poor thing.
Tabii ki yorgunsun, zavallı çocuk.
So, you'd let your course of treatment be dictated by people who are three feet tall and eat paste for fun?
Yani, tedavi sürecinin, bacak kadar ve eğlence için hamur yiyen insanlar tarafından mı belirlenmesini istiyorsun?
What you will never know, of course, is whether your feelings are genuine or..
Elbette, tek bilemeyeceğin şey hislerin gerçek mi yoksa...
- And, of course, newspapers are key, but you can't limit yourself to less than 10 markets.
Gazeteler de çok önemli tabii, ama kendini 10 pazardan daha azıyla sınırlandıramazsın.
Of course you are.
Elbette sensin.
Of course, but, senator, are you concerned that continuingyour gubernatorial run in the face of your wife'sconditions will appear callous?
Tabiki, ama, senatör, valilikle ilgili yarışa devam etmeniz, eşinizin sağlık durumuna baktığımızda, bir kaosa neden olabilir mi?
Are you okay? Yes, of course.
- İyi misin sen?
And what are you think of your chances to make the crew?
Of course, tabi ki tanrım ve kurtarıcım bilir.
You are hypnotic. And yet, you fear that power so much that you tell yourself that no one will ever do what you want, so, of course, no one ever does.
Ancak sen gücünden o kadar korkuyorsun ki kendine kimse istediğim şeyi yapmaz diyorsun.
Of course you are.
- Tabii ki öyle.
I, I, I think that it can be a verygood idea to take a morning walk if possible, and you are not so far from the post office, and then, of course, there is the issue of privacy.
Mümkünse sabah yürüyüşüne çıkmak çok iyi bir fikir olabilir bence ve siz de postaneye çok uzak değilsiniz, hem herkesin özel hayatı vardır.
O-O-Of course, but surely you are not going to walk to Highbury alone?
Elbette ama Highbury'e yalnız yürümeyeceksiniz herhalde?
No, you are, of course, my best cure.
Hayır, en iyi ilacım elbette sizsiniz.
The boy of course, are you stupid or what!
Tabii ki de erkek, aptal mısın nesin?
Katharina, ähh.. the choir and of course our father... wanted you to know... have asked me because we are friends
Katharina, ahh.. koro yani Peder de... yani... onlar bana yalvardiki, arkadas oldugumuz sürece
- Eat.. eat.. you are a doctor of course you will like hospital food
Ye.. Ye.. Sen, bir doktorsun.
And, of course, I know who you are.
Ve tabii ki kim olduğunuzu biliyorum.
- Of course, you are.
Tabii ki, evet.
Well, there are many people who see what you're doing as a positive thing, and of course many that see problems with it.
Tabii ki kimileri yaptığınızı olumlu görüyor kimileri ise yaptıklarınızın kötü buluyor.
- Ah yes, of course you are.
- Evet, öylesiniz değil mi.
You are right, of course.
Haklısın, elbette.
You're aware, of course, that there are cases pending which have similar circumstances, and some of them involve recent advances in DNA evidence.
Şüphesiz farkındasınızdır, hala benzer koşullarda, sonuçlanmamış davalar var. Bazılarında, DNA ile ilgili bilimsel gelişmelerden yararlanılıyor.
Are you telling us, In as long a way as possible, of course,
Senin bize, mümkün olduğunca uzun yoldan anlattığın, elbette,
Of course, you are the mayor.
Tabii ki sen başkansın.
Of course. You are right.
Doğru.
2, you are not permitted to discuss the details of this with anyone... except your husband, of course.
İki : Sizin bu anlaşmayı hiç kimseyle konuşma izniniz yok. Sadece kocanız dışında elbette.
That is, of course, if you are... what you appear to be.
Ama tabi ki, eğer... göründüğünüz şeyseniz.
Of course, you are welcome to stay for a few days if you wish while we gather the amount.
Elbette. Dilersen birkaç gün kalabilirsin bu arada biz de parayı toplarız.
- Yes, of course I did. - So are you afraid or aren't you?
- Öyleyse korkuyorsun, değil mi?
Of course, he's a little darker than you are, wouldn't you say?
Tabii, onun ten rengi seninkinden biraz daha koyu, değil mi?
"Are you sure?" "Of course"
- "Emin misin?" - "Evet."
Of course we are fucking with you.
Tabii ki de seninleyiz.
But of course they are German, did you not notice the slips in the way they spoke?
Onlar tabii ki Alman. Konuşmalarından anlamadın mı?
Who you really are is, of course, another matter entirely.
Gerçekte kim olduğunuz ise elbette ki başlı başına ayrı bir konu.
Did you think they would stay out of something as valuable as food supplies? Well, of course they are, Gai...
Elbette onlar var.
of course 48716
of course not 6388
of course you can 486
of course you do 750
of course i do 1281
of course i can 204
of course you don't 199
of course i will 266
of course i am 561
of course it is 783
of course not 6388
of course you can 486
of course you do 750
of course i do 1281
of course i can 204
of course you don't 199
of course i will 266
of course i am 561
of course it is 783