On the bridge translate Turkish
1,919 parallel translation
Oh, Nice Work On The Bridge, Dude.
Köprü işi için sağol, dostum.
'cause i was on the bridge that night.
- O gece o köprüdeydim.
Right on the bridge between being sane and being completely mad!
Delirip delirmemenin tam eşiğinde!
I was see you on the bridge.
Seni köprüde gördüm.
Last week, he was stopping everyone on the bridge and.. .. asking whether they knew how to swim.
Geçen hafta, köprüdeki herkesi durdurdu ve yüzme bilen var mı diye sordu.
That kid I saved on the bridge.
Köprüde kurtardığım çocuk.
Yes, that did cross my mind, when you were staring at me on the bridge.
Evet, köprüde bana bakarken aklımdan öyle bir şey geçti.
What were you doing alone, crying on the bridge?
Köprüde yalnız başına niye ağlıyordun?
I'd figured that you and her would have been sitting on the bridge whispering sweet nothings into each other's ears.
Onunla köprüde oturup birbirinize aşk sözleri... ... fısıldadığınızı sanıyordum.
If I'm not on the bridge by 11 : 00, got to work the truck lane, so...
11 : 00'e kadar köprüde olamazsam kamyon gişesine geçmek zorunda kalırım.
Sam, go back to that thing you did yesterday on the bridge.
Sam, dün köprüde yaptıklarını yap.
No, she's on the bridge.
- Hayır, köprüde.
When we get on the bridge, we'll put fire to the city and get the president out of power.
Köprüye çıktığımızda şehri yakacağız ve başkanın gücü kalmayacak.
Every morning Céline meets me on the bridge.
Arkadaşım Céline'le her sabah köprüde buluşurduk.
Based on the head wound, they figured that he was struck there with some sort of hard object, and the put in a car, either unconscious or dead, and taken to the bridge and dumped in the river.
Kafasındaki yaraya bakarak, adama burada sert bir objeyle vurulduğu ve ölü ya da baygın olarak arabaya yerleştirilip köprüden nehire atıldığı düşünülüyor.
Looks like parents can be deceiving On both sides of the bridge.
görünüşe göre, aileler, köprünün... iki tarafında da aldatıcı olabiliyor.
Somebody reported a suspicious package on the Dunbarton Bridge, so Bomb Squad closed it off.
Bomba ekibi de köprüyü trafiğe kapatmış.
And I Want To Have My Party On The Brooklyn Bridge.
Ve partimi de Brooklyn Köprüsünde yapmak istiyorum.
The Cafe Diem outbreak infected the buildings on Main Street, then tainted vehicles spread the mutation through the town and forced the closure of the Da Vinci Bridge.
Cafe Diem'deki salgın, ana caddedeki binalara da bulaştı. Hastalıklı araçlar, şehirden geçerek değişimi yaydılar ve Da Vinci Köprüsünü kapatmak zorunda kaldık.
This is him on the golden gate bridge.
Burada Golden Gate Köprüsünde.
I want citywide task force, bomb squad, and scuba deployed at every major bridge on the east side and the midtown tunnel.
Tüm şehirdeki özel birimler, bomba ekipleri ve scubaların şehrin doğu yakasındaki köprülere ve metro tünellerine dağıtılmasını istiyorum.
We didn't know how we got there, but... we were trapped in this huge traffic jam on the Spokane street bridge.
Oraya nasıl geldiğimizi bilmiyorduk, ama... Spokane sokağı köprüsünde büyük bir trafik sıkışlığının ortasındaydık
Down on pearl street. It's near the bridge. It's called pastor's tavern.
Pearl Caddesinin aşağısında, köprüye yakın Adı Pastor'ün meyhanesi.
Emblematic of this is the Arlington Street Bridge, a vast span of unfrosted steel girders which arches over the city's sprawling train yards, where trains couple in the fog, rumble on awhile, then noisily divorce.
Arlington Caddesi Köprüsü bunun simgesidir. Pürüzsüz, çelik kirişler muazzam şekilde yayılarak şehri kaplayan tren depolarının üstüne uzanır. Trenler siste eşleşir, bir süre homurdanır ve gürültüyle boşanırlar.
Then he went through the windshield when he hit the bridge?
Köprüye çarpınca da ön camdan mı çıktı?
He's got a boat on the river near the 27 th Avenue Bridge.
27. Avenue köprüsünün civarında Bir teknesi var.
I saw this documentary once on suicides off the Golden Gate Bridge,
Bir zamanlar Golden Gate köprüsündeki intiharlar üzerine... bir belgesel izlemiştim,
I'm on the Rialto Bridge in Venice.
Venedik'teki Rialto Köprüsü'ndeyim.
I know. The boy smashed head-on into a bridge.
Biliyorum, oğlu arabasıyla bir köprünün korkuluklarına bindirip ölmüş.
The final Soviet combat troops crossing the Friendship Bridge on the border between Afghanistan and the Soviet Union.
Sovyet muharip birliklerinin kalanları Afganistan-Sovyetler Birliği sınırındaki Dostluk Köprüsü'nden geçiyorlar.
Me and my girlfriend used to sit up there on the Congress Avenue Bridge, drink beers, watch them fly around all night.
Sevgilimle Congress Avenue Köprüsü'nde oturur, bira içerdik ve bütün gece yarasalarin uçusunu seyrederdik.
But I'm gonna wait for you on the queensboro bridge footpath.
Ama seni, Queensboro köprüsünün ayaklarının orada bekleyeceğim.
That night as we parted ways he promised he'd return a year later on the night of Eid at this bridge.
O gece vedalaşırken... ... döneceğine söz verdi. Seneye bu köprüde bayramın ilk gecesi buluşmaya.
Do you know long I waited for you on that bridge in Amsterdam in the pouring rain.
Amsterdam'daki o köprüde seni ne kadar bekledim biliyor musun? Sağanak yağmur altında...
Lawrence of Arabia, Bridge on the River Kwai, and the Right Stuff, which we saw twice.
Kwai köprüsü ve Right Stuff gibi iki kere gördüğümüz filmleri izlemeye ikna ettim.
It's by the bridge on Stygian Street.
Stygian Sokağı'ndaki köprünün orada.
And it's on it's way, over the humpback bridge, into the round thing covered in shells, out the other side...
Ve işte gönderiyor, kemerin üzerinden geçti, midye kabukları ile kaplı çemberin içinden geçiyor, öbür taraftan çıktı...
Just go to the bridge and turn on the stars that don't shine.
Sadece tekrar parlamalarını sağlamak için çıkıp anahtarı açman gerekiyor.
There's a dick word on the bloody bridge.
Kahrolası köprüde Bir "Geri" kelimesi var.
Well, I mean, there's no telling what effect that would have on the inter-universal bridge.
Bunun evrenler arası bir köprüye ne etkisi olacağını söyleyemeyiz.
There's just no way we can replicate the conditions that originally brought you here. Not unless we can control the environment on both sides of the bridge.
Köprünün her iki yakasındaki alanı kontrol etmedikçe. seni buraya getiren koşulları tekrarlamanın şimdilik hiç bir yolu yok.
Well, there's this Japanese prison camp commander in Bridge on the River Kwai and he just keeps telling these miserable starving prisoners, "Be happy in your work."
Burası Kwai köprüsündeki Japon esir kampı... gibi ve o bu aç sefil mahkûmlara sürekli "İşinde mutlu ol." diyor.
When they left me on that bridge, I woke up in the darkness.
Beni o köprüde bıraktıklarında karanlıkta uyandım.
My husband and I were on that bridge for 27 hours before a helicopter came and took us to the Superdome.
Bir helikopter gelip bizi Suderdome'a götürene dek kocamla 27 saat o köprüde kaldık.
Did you forget our little run-in on the Loeb bridge five years ago?
5 yıl önce, Loeb köprüsündeki küçük gezintimizi unuttun mu?
I want you to walk past the bridge 100 yards on the right side of the road.
Köprüyü geçene kadar devam etmeni istiyorum. 90 metre kadar ileride yolun sağ tarafında, anladın mı?
His body was found under the Anacostia Bridge on the sixth.
Cesedi 6. caddede Anacostia Köprüsü'nün altında bulundu.
If we assume that the torso was dumped from a place that's easily reached by car, a pier or a bridge - - I have found 14 possible sites.
Gövdenin bir yerlerden atıldığını varsayarsak bunun araçla kolay gidilebilen, bir iskele ya da köprü olması hâlinde on dört olası mevkimiz bulunuyor.
We could go someplace on your side of the bridge.
Yolunun üzerinde bulunan bir yere gidebiliriz.
- On the Brooklyn Bridge.
- Brooklyn Köprüsü'nde.
Okay, Beck put me in a Humvee and we took a right off of Main Street and then we just kept on going until we crossed the Tacoma Bridge, which means we were heading southeast.
Tamam, Beck beni bir Humvee'ye bindirdi ve ana caddeden sağa döndük Tacoma Köprüsü'nü geçene dek gitmeye devam ettik ki bu da güneydoğuya gittik demektir.
on the whole 55
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the 426
on the floor 300
on the way home 32
on the roof 79
on the ground 440
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the 426
on the floor 300
on the way home 32
on the roof 79
on the ground 440
on the contrary 1002
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the dot 66
on the internet 51
on the house 231
on the record 70
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the dot 66
on the internet 51
on the house 231
on the record 70
on the surface 75
on the one hand 116
on the side 64
on there 23
on the street 102
on the inside 58
on the sidewalk 17
on the back 61
on their own 19
on their way 28
on the one hand 116
on the side 64
on there 23
on the street 102
on the inside 58
on the sidewalk 17
on the back 61
on their own 19
on their way 28