Peace out translate Turkish
611 parallel translation
We'll get out into the open where there's peace.
Huzurun olduğu yerlere gideriz.
Do you realize the immense task we shall undertake... when we set ourselves to an active and aggressive peace... when we direct our energies to tear out the wealth of this planet... and exploit all these giant possibilities of science... that have been squandered hitherto upon war and senseless competition?
Kendimizi aktif ve agresif bir barış için tayin ettiğimiz enerjimizi bu gezegenin zenginliklerini ortaya çıkarmaya yönlendirdiğimiz şimdiye kadar savaş ve anlamsız rekabetler yüzünden ziyan edilmiş ilmin tüm imkanlarından yararlanarak üslenmemiz gereken bu muazzam görevin farkında mısınız?
Revolution had broken out, her diplomats sued for peace while Tomainia's army fought on, confident its war machine would smash the enemy's lines.
Bir devrim başlamıştı. Diplomatlar umutsuzca barış istiyorlardı. Bu arada Tomanya ordusunun ön hatlarında görülmemiş bir savaş aleti deneniyordu.
But all have found here in Canada... the security... the peace and tolerance and understanding... which, in Europe... it is your führer's pride to have stamped out.
Ama biz Kanada'da... güvenliği... barışı ve hoşgörüyü ve anlayışı bulduk... Lideriniz Avrupa'da... bunları engellemekten durur duyuyor.
Finish your work here and get out and leave us in peace!
İşinizi bitirin ve bizi rahat bırakın.
A man who handles that bunch in a war can make law-abiding citizens out of them in peace.
Savaşta bu adamları yöneten barışta onları kanuna saygılı insanlar yapabilir.
It's a virtuous deed which I need you to help me carry out for the sake of the murderer's peace of mind.
Katilin ruhunun huzur bulması için bu erdemli görevde bana yardım etmenize ihtiyacım var.
If I come fairly out of this fight, will you believe that I am Paris... ... and hear the Trojan peace terms?
Bu kavgadan alnimin akiyla çikarsam, Paris olduguma inanip baris sartlarini dinler misiniz?
Why don't we go home to my place and not stir out until peace is declared?
Neden benim eve gidip, barış imzalanana kadar orada kalmıyoruz?
All they ask out of life is a break from the weather and a chance to work their lands in peace.
Hayattan tek beklentileri güzel bir hava ve tarlalarını ekip biçmek için huzur.
I stop wars, put out fires, feed people give them hope, peace and prosperity.
Savaşları bitiriyor, yangınları söndürüyor, insanları doyuruyor onlara umut, barış ve bolluk veriyorum. Nasıl hain olurum?
So that's the peace and comfort you went out and bought for us today?
Gidip bize bugün satın aldığın huzur ve rahatlık bu mu yani?
We will take this city in peace, burn out the plague, open the supply wagons.
Bu şehri barış içinde alacağız. salgını yok edeceğiz. Ambarları açın.
If I am given peace of mind for a while, I can find that out.
Eğer biraz üzerinde kafa yorarsam, öğrenebilirim.
In the interest of peace, you must hear me out!
Barış adına beni dinlemek zorundasınız!
But it only takes two lunatics... to sit down and sign a piece of paper... and we could be plunged into a nuclear peace so devastating... that my company, for one, would be wiped out completely.
Ama iki salak oturup nükleer barış anlaşması yaptığı anda şirketim iflas eder.
Ethel Peace just checked out.
Ethel Peace otelden ayrıldı.
Can't you see that perhaps these words are traps of language, accomplices of a worn-out culture, a ruse, a linguistic alibi, a linguistic-ideological tangle, that may lead you to the mental peace of formulae?
Bunların, sözcüklerin sükûnetine yol açan dil tuzakları çoktan tükenmiş bir kültürün suç ortakları, bir strateji dilsel bir mazeret, dilsel-ideolojik bir uzlaşma olduğunun farkına varmıyor musunuz?
Peace! Get them out of the way.
Şunları yoldan kaldırın!
All peace-Ioving Christians getting ready to go to church this morning, and here I am, yours truly, yeah, Super Soul, bantering the stream of unconsciousness and peddling his labels for the sake of good music to all you listeners out there.
Huzur peşindeki tüm Hristiyanlar bu sabah kiliseye gitmeye hazırlanıyor. Ve burada bendeniz, Super Soul, siz tüm dinleyenlere iyi müzik sunmak adına bilinçsizliğin akışıyla şakalaşıyor ve basit yaftaları pazarlıyorum.
We must wipe out the warlords and unite the country to restore peace to the people
Savaş Lord'larından kurtulup, ülkeyi revize etmeliyiz insanlara barış sağlamalıyız
Fights break out easily, and when two oryx bulls lose their tempers the outcome can be fatal, so the leader of the herd will try to make peace.
Kavgalar çabucak patlak verebilir, ve iki Afrika antilobu sinirlerine hakim olamadığında sonuç ölümcül olabilir, bu yüzden sürü lideri barıştırmaya çalışacak.
Tonight, Gangbusters presents the case of the bandit brothers, who rode a crooked trail of death and robbery over the plains until vigilant, fast-shooting, Western peace officers straightened them out.
Radyo Spikeri : Bu gece, Çete Dağıtanlar sunar. Düzlüklerde bir soygun ve ölüm yolu izleyen haydut kardeşleri, zinde ve hızlı tetik çeken Batılı barış kuvvetlerinin dize getirişinin enfes hikâyesi.
We wanted to go out and to eat in peace...
- Biz dışarda huzur içinde yemek yemek istiyoruz.
I saved myself, but I was helped out... by a dead man, may his soul rest in peace.
ölü bir adam sayesinde paçayı yırttım. Allah rahmet eylesin.
A heaven of peace which seemed to be out of this world.
Bu dünyanın dışından bir huzur cenneti gibiydi.
YOU WON'T LET ME OUT, AND YOU WON'T LET ME HAVE ANY PEACE
Beni dışarı çıkarmıyorsun, huzurlu olmama izin vermiyorsun.
If this turns out to be an encounter with some outlaw traffic, we could jeopardize the whole cause of peace by displaying fighters when we are so close to our rendezvous.
Eğer onlar kanun kaçaklarıysa, buluşmaya bu kadar az zaman kalmışken,... avcılarımızı oraya göndererek barışın tüm unsurlarını tehlikeye atabiliriz.
If this turns out to be an encounter with some outlaw traffic, we could jeopardize the whole cause of peace by displaying fighters when we are so close to our rendezvous.
Eğer bu bir yasadışı çarpışmaya dönüşürse barışı tehlikeye sokabiliriz randevumuza çok yakınken, savaşçılar teşhir ederek.
Go out yonder, peace in the valley
Git uzaklaş vadide huzur bulursun
Till I throw him out of your heart I won't be at peace.
onu kalbinden dışarı çıkarmadığın sürece... kalbimde huzur olmayacak.
It's clear we'll never have any peace until that man is out of our lives.
O adam hayatımızdan çıkıp gidene kadar huzur bulamayacağımız belli oldu.
If you can't keep the peace, out you go!
Huzuru bozacaksanız dışarı çıkın!
Out of respect for your father, may he rest in peace.
Babana olan saygımdan, huzur içinde yatsın.
You have been ordered out of the province on the grounds of disturbing the peace.
Huzuru bozduğunuz gerekçesiyle şehirden çıkmanız emredildi.
I wanted to hold out for the true negotiated peace this time.
Bu sefer gerçek barış haricinde hiçbir şey konuşulmasın istedim.
Do you want our president of the United States sitting down to write a peace treaty and have his ballpoint pen bust open and the ink run out all over his nice, clean pants in front of the world leaders?
Başkanımızın........ dünya liderleri önünde, bir barış anlaşması........ imzalarken........ dolma kaleminin açılıp........ güzel temiz pantolonuna mürekkep dökülmesini........ ister misiniz?
We're out here to do justice and to keep the peace.
Buraya adaleti sağlamak ve huzuru korumak için geldik.
Total domination! They set out to destroy the peace-loving Autobots.
Ve Cybertron'da, iyi ve kötü güçler arasında şiddetli bir savaş başladı.
I'm afraid you're gonna have to let the, uh, peace conference slug it out for themselves.
Barış Konferansı maalesef kendisi için savaşmak zorunda kalacak.
After all, we could live in peace and hide out even in this crazy inferno.
Bu cehennemde bile bir şekilde rahat yaşayıp, gizlenebiliyoruz.
Even the Peace Corps has moved out.
Barış Heyetleri bile gitti.
The whole world cries out, "Peace, freedom, and a few less fat bastards eating all the pie".
Bütün dünya "Barış, özgürlük, az sayıda şişman piç, " bütün pastayı yiyor. " çığlıkları atıyor.
You think the way those things are built you could drop it off a 10-story building and it'd still type out "War and Peace."
Bu şeylerin yapılışına bakınca insan sanıyor ki 10 katlı bir binadan aşağı düşse yine de, "Savaş ve Barış" ı bile yazar.
You wore me out, you wore your father out, may he rest in peace, by the time you were 15 years old!
Beni yıprattın, daha on beşindeyken huzur içinde yatsın babanı yıprattın.
And with you out of my way... I can take my vacation in peace.
Ve sen yolumdan çekilince... huzur içinde tatilimi yapabilirim.
We must strip their entrails out and drag them to Damascus, until they include us in the peace process.
Onların bağırsaklarını çıkartıp Şam'a kadar sürüklemek lazım, ta ki bizi barış sürecine dahil edene kadar.
One is forced to pay for peace of mind out of one's own pocket.
İnsan, içi rahat etsin diye kendi cebinden ödeme yapmak zorunda kalıyor.
The room was filled with light... From out there. And I was at peace.
... Birden odam bir ışıkla doldu İçim huzur ve barışla doldu...
But peace is not what we got from Stalin... Or from Otto Ville Kuusinen whom we threw out of this country back in 1918.
Ama Stalin'den veya 1918 yılında ülkeden sürülen Otto Ville Kuusinen'den istediğimiz barışı elde edemedik.
Your defender of religious faith just blew a peace commission out of the sky.
Dini inanç savunucusu barış komisyonunu gökyüzünden sildi.
outside 883
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of interest 20
out of sight 112
out of town 49
out of nowhere 149
outstanding 214
out loud 97
out of 299
out of my mind 17
out of the blue 171
out of interest 20
out of sight 112
out of town 49
out of nowhere 149
outstanding 214
out loud 97
out of 299