English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / See you inside

See you inside translate Turkish

1,028 parallel translation
Tea's up. I'll see you inside.
- Gelin birer çay için öyleyse.
Uh - My buddy would like to see you inside.
Arkadaşım seni içeriye istiyor.
All right, see you inside.
Tamam, içeride görüşürüz.
I'll see you inside
Buyrun içeri...
See you inside.
Görüşürüz.
- See you inside, Aubrey.
- İçeride görüşürüz, Aubrey.
- I'll see you inside.
- İçeride görüşürüz.
- I'll see you inside.
- İçerde görüşürüz.
- Would you like to see inside the house?
- Evi gezmek ister misiniz?
You see, there's a little spring inside it and it was stuck.
Görüyorsun, içinde küçük bir yay vardı ve sıkışmıştı.
Can you see what's happening inside the car?
Arabanın içinde yaşananları görebiliyor musun?
Look over in the inside pocket of that coat over there and you'll see.
Şu ceketin iç cebine bak, görürsün.
Can you see the face of the man inside of it?
İçerisindeki adamın yüzünü görebiliyor musun?
If you want to know what I think... he'd love to see you wind up inside...
Eğer ne düşündüğümü bilmek istersen... senin işinin bir şeyin midesinde bittiğini görmeye bayılacak...
Well, why didn't you come and see me when I was inside?
Niye ziyaretime gelmedin o zaman?
I ain't askin''cause I don't care. But if your name's Thomas, there's a couple of popinjays waiting'inside to see you.
Sormadım, çünkü meraklı değilimdir ama adınız Thomas ise içerde sizinle görüşmeyi bekleyen bir grup züppe var.
Would you like to come in and see the inside?
Gelip içeriyi görmek ister miydin?
Eh, coming inside? Are you gonna see the show?
İçeri girmiyor musunuz?
Wait till you see the inside.
İçeriyi görünceye kadar bekle.
Although I can't see you, somehow, something deep inside me tells me that you're there.
Göremesem de ta içimdeki bir şey senin orada olduğunu söylüyor.
If you see anything unusual, come inside
Olağan dışı bir şey olursa, gelirsiniz
Every time I see you my desire burns up inside...
Seni her görüşümde, tutkum içimi alev alev yakıyor...
You see, if you park a car near a soundstage, you have to leave the keys inside.
Görüyorsunuz, sesli çekim stüdyosunun yanına araba park ederseniz, anahtarları içeride bırakmanız gerekiyor.
You want to see Dartmoor from the inside?
Göstereyim mi sana?
Now he wants you to open up them packages... and see what's inside.
Şimdi de sandıkları açmamızı... ve içlerini göstermemizi istiyor.
You know how much he gave for the church knowing all along he'd never see the inside?
İçini göremeyeceği halde kiliseye onca para bağışladı.
Do you start believing what you see in the mirror... and forget about what you feel inside?
Aynada gördüklerine, inanmaya başlar... ve içindeki duyguları, unutur musun?
There's a friend of yours inside wants to see you.
İçeride seni görmek isteyen bir arkadaşın var.
I'm dying to see the inside of it, aren't you?
Teknenin içini görmek için can atıyorum, ya siz?
You see, if you park a car near a soundstage, you have to leave the keys inside.
Arabanı stüdyonun yakınına park edersen anahtarını içine bırakmalısın.
Would you like to see the inside of the airship?
Geminin için görmek ister misin?
Can you see what's goin'on inside the train?
Trenin içinde neler olduğunu görebiliyor musun?
'It only took a second to know who it was,'you could see the seven years inside melting off him.'
'Kim olduğunu anlaması sadece bir saniye sürmüştü.''7 yılın içinde erimesini görebilirdiniz.'
Don't you know I can see inside you?
İçindekileri görmediğimi mi sanıyorsun?
Come and you will see inside its throat and farther down, in the stomach of the great Mouna...
Boğazından aşağı yürüyün ve yüce Mona'nın rahminin derinliklerine ulaşın.
You, who made me think first in Milan, now here in Bellignano I don't understand anything anymore I don't even see inside myself clearly.
Beni düşündüren sendin önce Milano'da, şimdi burada Bellignano'da... Artık hiçbir şey anlamıyorum. Kendi içimi bile net göremiyorum.
Here you see a schematic model I have made of how it looks inside Bruno.
Bruno'nun için nasıl göründüğü... hakkında bir şema yaptım.
Well, you see, we have a live germ culture incubating inside.
Anlayacağınız, içeride ürettiğimiz canlı bir mikrop kültürümüz var.
But inside, you can see all the action outside.
Ama içeriden dışarıdaki her şeyi görebilirsin.
Don't you want to see what's inside here?
İçinde ne olduğunu merak etmiyor musunuz?
If you must see her, use the inside of your shield as a mirror.
Mutlaka bakmanız gerekirse, kalkanın iç kısmını ayna olarak kullanın.
Inside, behind that lovely tent, you'll see the most beautiful girls you ever saw.
Bu güzel çadırın içinde, hayatınız boyunca görmediğiniz güzellikteki kızları göreceksiniz.
I mean, you see, the trouble, Wally, with always being active and doing things... is that I think it's quite possible to do all sorts of things... and at the same time be completely dead inside.
Problem şu Wally, sürekli hareketli olup bir şeyler yapılabilir ama bence bu tarz şeyleri yaparken bile kişinin aslında içi ölmüş olabilir.
Inside you're a man, see?
Sen aslında erkeksin, farkında mısın?
I want you to go inside and see if everything's under control.
İçeri girmeni ve herşeyin kontrol altında olup olmadığına bakmanı istiyorum.
Don't you see we'd have a car inside a year...
Anlamıyor musun, yıl içinde araba sahibi olmuş olacağız.
See you inside the check in.
İçerde kayıt işleminde görüşürüz.
Outdoors you see snow ; inside you see children.
çıkıyor kar görüyor, içeri giriyor çocukları görüyor.
Speed, my car's a black Renault. You'll see it when you leave. Get her inside.
Smith, dışarıda siyah bir Renault göreceksin, hadi onu oraya götür.
José, take two men with you and go inside to see what's behind this racket.
José, yanına iki adam al git bak bakalım bu gürültü neyin nesi.
You like see, come inside.
Gir de gör.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]