So you can translate Turkish
39,555 parallel translation
So you can keep being the one who's always right.
- Daima haklı olan kardeş ol diye.
Okay, well, I'm walking out that door, So you can either come with me,
Pekâlâ, şimdi o kapıdan çıkacağım.
Or maybe I'm here to entertain you, so you can laugh at my clumsiness, my freakishness, is that it?
Veya belki seni eğlendirmek için buradayım, sakarlıklarıma ve garipliğime gülesin falan, Bu mudur?
We have a baby coming, so you can either kill me now or you can go and tell glinda to bring her ass down here with some hot water and some towels.
- Yolda bir bebek var, ya beni şimdi öldürürsün, ya da gidip ona kıçını kaldırıp biraz sıcak su ve havluyla buraya gelmesini söylersin.
So your parents will go unavenged just so you can take a piss standing up?
Sırf sen ayakta işeyebilesin diye ailenin kanı yerde mi kalsın?
Are you threatening to withhold the location of the chest that every man here is counting upon to provide for Nassau's treasury once we secure it solely so you can maintain your own status here?
Buradaki konumunu korumak için, Nassau'da güvence altına aldığımız hazineye bel bağlayan adamlarımı sandığın yerini söylememekle mi tehdit ediyorsun?
It's for your shirt, bro, so you can eat it later.
Gömleğin için kardeşim, daha sonra yersin diye.
We're on and off these bikes every half an hour, so you can go in there and unload.
Yükünü boşaltman için yarım saatte bir motosikletten iniyoruz.
You thought it was inappropriate to go on a motorcycle ride together and now, I'm supposed to come over to your bedroom, help you from your bed into your bathtub so you can pop some pills and loosen up?
Birlikte motosiklete binmenin uygun olmadığını düşünmüştün ama şimdi yatak odana gelip seni yatağından lavaboya taşımamı istiyorsun. Böylece hap alıp rahatlayacaksın, öyle mi?
Are you sure you're not talking yourself around so you can go and see her again?
Kendin konuşmak istemediğinden emin misin? Gidip tekrar kendin de görebilirsin.
- Not so you can pop him one.
- İki yumruk sallamana fırsat vermek değil.
So you can let everyone back home know where you're going.
Evdekilere kart atarak nereye gittiğinizi gösterebilirsiniz.
God put you into the world so you can be something.
Tanrı seni dünyaya götürdü, böylece bir şey olabilirsin.
♪ Watch and learn so you can get it right ♪
♪ İzle ve öğren böylece doğru yaparsın ♪
♪ So you can find me in the space between ♪
♪ Beni iki dünya arasındaki boşlukta bulabilirsin ♪
So you can chat'em up.
Sohbet etmek için.
Why, so you can cry about a frog again, you fuckin'pussy?
Yine bir kurbağanın arkasından ağlamak için mi ödlek herif?
- So you can settle the fuck down.
- Sakinleşebilmek için.
So you can die?
Ölmek için mi?
The only reason that I'm in here is so that you and I can be together when I get out.
Burada olmamın tek sebebi çıktığımda birlikte olabilmemiz.
So, you can't call the FBI, but you can call Alice.
O yüzden FBI'ı arayamazsın ama Alice'i arayabilirsin.
You're trying to keep me exactly where I am so that you can go on and keep being the successful one.
Aramızdaki başarılı kardeş olmak için beni olduğum yerde tutmaya çalışıyorsun.
We appreciate you unsealing our temple so we can honor her properly.
Tapınağımızı açtığınız için teşekkür ederiz, bu sayede onu doğru bir şekilde onurlandırabiliriz.
- Well, how can you be so sure?
- Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?
So, August, can I count on you to build my arsenal?
August, cephanemi kurmak için sana güvenebilir miyim?
Even so, she can't release you.
- Öyle bile olsa seni bırakamaz.
So the only way you can love something is to own it?
- Bir şeyi sevmenin tek yolu ona sahip olmak mı?
Whatever you did to get here, tell me, so I can send you back.
Buraya gelmek için her ne yaptıysan söyle ki seni geri gönderebileyim.
You think that little of me that I care so much how I'm seen in his eyes, I'd be willing to lose my life over it?
Bir parçamın, onun gözünde nasıl göründüğümü umursadığı için canımı vermeye razı olduğunu mu düşünüyorsun?
It's gonna take two surgeries just so I can lift my children again, you fucking asshole.
Çocuklarımı kaldırabilmek için iki ameliyat daha olacağım lanet herif.
You don't have a dad, sweetie, so it's- - it's okay.
Baban yok canım. Yani sorun olmaz.
I, uh... I can see that you're nervous, so I'm just gonna cut right to the punch line.
Gergin olduğunuzu görebiliyorum o yüzden direkt sadede geleceğim.
She's going to a better place, so you and your wife can find happiness in this one.
Sen ve karın bu hayatta mutlu olasınız diye kızın daha iyi bir yere gidiyor.
I can't be bothered, so don't you go bothering me about it.
Bana sıkıntı verilemez, bu yüzden bununla ilgili canımı sıkmaya çalışma.
I was also asked by Harriet to inform you all that she has bequeathed her house to the town of Bristol so it can be turned into a new public library.
Harriet tarafından hepinize sizi bilgilendirmesi istendi. Evini Bristol kasabasına saklamış olduğunu söyledi Bu yüzden yeni bir halk kütüphanesine çevrilebilir.
Money situation's a little tight at the moment, so we can agree now you bring me receipts or you don't skim more than a reasonable 5 percent.
Para durumları şu ara biraz sıkışık dolayısıyla şu an fişlerini bana getirmen konusunda hemfikir olabiliriz yoksa makul bir yüzde beşten fazlasını alamazsın.
Whatever the old guys are giving you, I can give you so much more.
Yaşlı adamlar sana ne veriyorlarsa çok daha fazlasını verebilirim.
- Which is, once you explore all scientific possibilities, and you come to a consensus, how can you keep a discovery so vital to our existence a secret?
- Tüm bilimsel olasılıkları inceleyip fikir birliğine ulaştıktan sonra varoluşumuz için böylesine hayati bir keşfi nasıl sır olarak saklayabiliriz?
So that I don't have to, like- - I can be, like, a director basically, you know?
Aslında bir yönetmen olabilirim.
And so that means not everybody can get to you to shoot you or. Not everybody could get to you to have sex with you.
Yani herkes seni filme çekemez veya herkesle seks yapamazsın.
So you can stop following me.
- Peşimi bırakabilirsin.
You can't imagine why a little piece of paper could mean so much.
Küçük bir kâğıt parçasının neden çok değerli olabileceğini hayal edemezsin.
So as you can see, it's one of the finest high school parking lots in the world.
Gördüğünüz gibi, dünyanın en hoş lise otoparklarından biri.
So that I can show you, before you go tell the world what I did.
Sen gidip herkese ne yaptığımı anlatmadan önce bunu göstermem için.
So, the idea is, you can have a super power, but it has a drawback.
Olay şu, bir süper gücün olabilir ama bir dezavantajı olacak.
It's fucking killing me that you can't talk to me about it, so... talk to me.
Bu konuda konuşamadığımız için içim içimi yiyor, o yüzden konuş benimle.
They do that shit so they can own you.
Köleleri olasın diye yapıyorlar.
So, if I tell you that I'm going to kill myself, you can't tell anyone?
Yani kendimi öldüreceğimi söylesem kimseye söyleyemez misiniz?
Normally, I can't get off twice like this but you're so hot.
Normalde iki kere bu şekilde uzaklaşamam Ama sen çok ateşlisin.
I can guess what he said to you, that bloke, so I don't blame you for what you did.
O adam sana ne dedi tahmin edebiliyorum o yüzden yaptığın şey için seni suçlamıyorum.
So, what, are you, like, one of those guys who can make a bomb out of bleach and a toothpick or something?
Çamaşır suyuyla kürdandan falan bomba yapabilen adamlardan mısın yani?
so you can go 17
so you can relax 16
so you don't have to worry 27
so you know 208
so you are 73
so you know what 79
so you're fine 16
so young 116
so you lied to me 29
so you're leaving 30
so you can relax 16
so you don't have to worry 27
so you know 208
so you are 73
so you know what 79
so you're fine 16
so young 116
so you lied to me 29
so you're leaving 30
so you're good 22
so you're here 33
so you see 221
so you know him 19
so you're okay 21
so you're saying 94
so you're staying 16
so you're not mad 16
so you're right 22
so you say 133
so you're here 33
so you see 221
so you know him 19
so you're okay 21
so you're saying 94
so you're staying 16
so you're not mad 16
so you're right 22
so you say 133