So young translate Turkish
4,220 parallel translation
You were so young when you became famous.
Ünlü olduğunda çok genç yaştaydın.
You make me feel so young.
Beni genç hissettiriyorsun.
- He's so young and rather scrawny.
- Çok genç ve oldukça sıska!
Am I to die so young?
Bu genç yaşta ölecek miyim?
When you're fighting for your baby, and you're so young, and you ain't got nobody to take care of it, you can't even take care of yourself.
Bebeğin için savaştığında ve böylesine gençken ve seni koruyacak kimsen yokken sen kendini bile koruyamıyorken.
She is so young.
Daha çok genç.
He made that trip on his own and he's so young...
Tek başına yolculuğa çıkmış ve o daha çok küçük.
We look so young!
Ne kadar da genç görünüyoruz.
How you're so young, handsome and cool
Ne kadar genç, yakışıklı, iyi biri olduğunuzu anlattı.
He's so young.
O çok genç.
That reach the sky, the wild colors they strike you full force, and the people are so beautiful, they're so young and radiant.
Gökyüzüne uzanan, göz alıcı renkleriyle sizi çarpan orada yaşayan insanlar ne kadar güzel, ne kadar genç ve göz alıcı.
Because I was so young... they decided not to send me to prison.
Çünkü çok gençtim. Beni hapishaneye göndermemeye karar verdiler.
All of us, so young.
Hepimiz, çok genç.
We both look so young.
İkimiz de çok genç görünüyorsun.
... and dignity until the end, both Thresh and Rue were so young.
... ile mücadele etmiş olsalar bile, hem Thresh, hem Rue çok gençti.
You were so young.
Çok gençtin.
One so young will bring you no profit.
O kadar küçük biri size kazanç sağlamaz.
Like, how'd you become so successful so young?
Yani nasıl böyle genç yaşta bu kadar başarılı oldun?
He was so young, so full of potential.
Öyle gençti, öyle potansiyel doluydu ki...
She's very beautiful, and so young.
Çok güzel ve çok genç.
Their little boy was so young when it happened.
Olay olduğunda oğulları küçücüktü.
And so suddenly, the two of them share this thing which is a great metaphor for what it feels like to fall in love when you're young and nobody else knows us and nobody else understands.
Birdenbire ikisi bu şeyi paylaşır. Bu çok güzel bir metafor. Gençken aşık olmanın nasıl bir duygu olduğunu gösteren.
Would you know a young lady - - Gorgeous, intelligent... that would be so gracious as to join me?
Acaba tanıdığın çok güzel, zeki, genç bir bayan var mı belki akşam bana eşlik etme nezaketini gösterir?
Not so fast, young man.
o kadar çabuk değil, genç adam.
I am so tired of these young guys.
Şu genç erkeklerden bıktım usandım.
So many dashing young officers here, and from such illustrious families.
Burada pek çok cesur subay var. Ve de çoğu ünlü ailelerden.
I was very young, so not much I can remember.
Çok ufaktım ve pek bişey hatırlamıyorum
They're small, so they're either really cheap or off a really, really young pig.
Küçükler, ya gerçekten ucuzlar ya da gerçekten çok ama çok küçük bir domuzdan yapılmış.
"Dear M, This poor young man " has been bombarding me with poems for a week or so.
Sevgili M, bir haftadır bu sefil adam beni şiire boğdu.
So we would go to the Blue Angel, which was a nightspot where young talent would try out.
Beni davet eder ve Blue Angel'a giderdik. Bir gece kulübüydü ve gençler arz-ı endam ederdi.
So I was rather surprised to go to a cocktail party, as we did in the time, someplace on the East Side, where... the prominent young publishers were there, some publicity people and some editors.
Bir gün alışılagelmiş bir kokteyl partisine gitmiştim. Doğu Yakasında bir yerlerde. Seçkin yayıncılar oradaydı.
The disease, testicular cancer, travels up a young man's body, so next stop is the abdomen. Next stop is the lungs.
Testis kanseri, genç bir adamın vücudundan yukarı doğru yayılır ve bir sonraki durağı karındır.
They were so young.
Çok gençtiler.
He was so busy meeting those young girls from Facebook
Facebook'dan genç kızlarla buluşmakla meşguldü.
And so the young Pachyrhinosaur frolicked and fritted away his youth.
Ve böylece genç Pachyrhinosaur'un gençliği, muziplikle harcandı ve geçti.
Ah, young love, so beautiful, so precious.
Genç aşk, çok güzel, çok değerli.
So these victims were, you know, young, they were completely healthy.
Ancak bu kurbanlar, gençtiler tümüyla sağlıklıydılar.
So... Young European Publisher of the Year Runner-Up!
Yılın genç Avrupa Yayınevi ikinciliği.
So, have you found the finest young minds in the nation for us?
Pekala ulusun genelinde zeki gençler bulabildin mi?
So why are you jealous of the young?
O halde neden gençleri kıskanıyorsun?
So, tell me, young man.
Söyle bakalım, delikanlı.
So, what is your name young lady?
Adın nedir genç bayan?
I've been so lonely here without other young women to entertain me. All day, stuck with these men.
Burada sizin gibi genç kadınlar olmadığından, bütün bu erkeklerin arasında büyük yalnızlık çekiyordum.
He was too young so I got rid of him.
Çok gençti, ben de kurtuldum ondan.
She often saw Dr. Sherwood, though propriety dictated that she maintain a respectable distance from the father of the young man with whom she'd so disgraced herself.
Arada Doktor Sherwood'u görüyordu. Saygılı uzaklığı tercih edeceğini söyledi rezil olduğu genç adamın babasına.
Wait, so you're a very old-looking young woman or you met him when you were five?
Sen bayağı yaşlısın ya da bu seni çok.. .. genç yapıyor - 6 yaşındaydım
Well, you know, I'm a married man, so I don't really keep a directory of attractive young actresses around.
Ben evli bir adamım. O yüzden içi genç ve güzel aktrislerle dolu bir kataloğum yok.
Well, and as it is such, so also as such is it unto you, young man.
Madem öyle, o zaman öylesi üzerine olsun genç adam.
And in India, the young wife who'd married an old husband, didn't want to get rid of him and end up on the funeral pyre, so she'd keep him under drugs, make him a semi-imbecile, drive him more or less off his head.
Hindistan'da ise, yaşlı biriyle evlenen, ondan kurtulmak ve cesedinin yakılması için odun yığınıyla karşılaşmak istemeyen genç eş ise, ona sürekli uyuşturucu verir, onu aptallaştırır, neredeyse aklını kaçırmasına neden olurdu.
The dimension I visited was so advanced, they had also halted the aging process, and everyone there was young, Morty, and they had been forever.
Gittiğim boyut öyle ileri düzeydeydi ki yaşlanmayı da durdurmuşlardı ve oradaki herkes gençti Morty. Ezelden beri öylelerdi.
I had a lot of fun with a lot of young ladies, but I spent so much time there, my interdimensional portal device it's got no charge left, Morty.
Bir sürü genç bayanla takıldım, ama orada o kadar fazla zaman geçirdim ki... -... boyutlar arası portal aygıtımın şarjı bitti Morty.
young 1055
younger 104
young man 1667
young blood 22
young girl 46
young love 41
young one 29
young lady 1202
young master 235
young girls 24
younger 104
young man 1667
young blood 22
young girl 46
young love 41
young one 29
young lady 1202
young master 235
young girls 24
young guy 16
young fella 42
young and old 19
young fellow 27
young woman 79
young mr 18
young men 35
young sir 32
young women 31
young people 40
young fella 42
young and old 19
young fellow 27
young woman 79
young mr 18
young men 35
young sir 32
young women 31
young people 40
young ladies 22
so you don't have to worry 27
so you know 208
so you are 73
so you know what 79
so you're fine 16
so you lied to me 29
so you're leaving 30
so you're here 33
so you're good 22
so you don't have to worry 27
so you know 208
so you are 73
so you know what 79
so you're fine 16
so you lied to me 29
so you're leaving 30
so you're here 33
so you're good 22
so you can 39
so you see 221
so you know him 19
so you're saying 94
so you're staying 16
so you're okay 21
so you're not mad 16
so you 433
so you're right 22
so you say 133
so you see 221
so you know him 19
so you're saying 94
so you're staying 16
so you're okay 21
so you're not mad 16
so you 433
so you're right 22
so you say 133