So you see translate Turkish
17,213 parallel translation
So you see now why I kept it secret from you, right?
Neden sizden sakladığımı anladınız şimdi, değil mi?
I doubled that 10,000 in the market, then doubled it again, and so on and so on. So you see, all my wealth, my achievements...
O 10 bin doları borsada ikiye katladım sonra tekrar ikiye katladım ve sonra tekrar ve tekrar.
So you see why I don't trust you.
Bu yüzden size güvenmiyorum.
So you see, my experiment was a success and a failure.
Görüyorsunuz ki, denemem başarı ve başarısız oldu.
You want me on the outside so I step on every piece of shit I see.
Beni dışarıda istiyorsun, ki böylece gördüğüm herbir bok parçasını ezeyim.
Glad to see you're fitting in so well. Ha.
- Uyum sağladığını gördüğüme sevindim.
Oh, my God, I'm so glad to see you.
Seni gördüğüme o kadar sevindim ki.
So good to see you, Penny.
- Her zamanki gibi düşüncelisin. - Ne iyi ettin de geldin, Penny.
Even still, it's very out of character to see you so unhinged.
Yine de, böyle bir çılgınlık karakterine aykırı.
Why don't you come closer, so I can see you? No.
- Biraz yaklaşsan da seni görsem?
And I'm so, so sad that I didn't get to see you grow up.
Ve büyüdüğünü göremediğim için üzgünüm.
So, I'll see you tomorrow.
Yarın tekrar görüşüyoruz.
You see, the reason why we're so interested in how you two were acquainted is because Tamika was also murdered with this same gun.
Anlayacağın, ne derece tanışık olduğunuzla bu kadar ilgilenmemizin sebebi Tamika'nın da aynı silahla öldürülmüş olması.
But now I see why they're never solved, because you guys waste so much time looking in the wrong places.
Ama niye hiç çözülmediklerini şimdi anlıyorum, çünkü yanlış yerlere bakarak çok fazla vakit harcıyorsunuz.
Yeah, Sykes, firearms Francine seems to always let you cut in line, so why don't you take that Beretta downtown and, uh, see if it matches up?
Evet, Sykes, Balistikçi Francine görünüşe göre sıranın önüne geçmene hep izin veriyor. Neden o Beretta'yı merkeze götürüp, eşleşiyor mu diye bakmıyorsun?
Buzz, if you would transfer that video of Sherry Hickman to the big monitor on Mike's desk - so our witness can clearly see it.
Buzz, Sherry Hickman'ın şu görüntüsünü Mike'ın masasındaki büyük monitöre aktarırsan, tanığımız net olarak görebilsin.
So, if you wanna see who "stepped on your civil liberties," check under your own boot.
Yani, insan haklarını kim ihlal etti çok merak ediyorsan aynaya bak.
So everything you see tonight is gonna be improvised.
Bu gece gördüğün her şey doğaçlamalı.
Okay, so as you can see, we have, uh...
Merhaba. Gördüğünüz gibi, iki yatak odası var.
Oh, so I'll see you at Hugh's wedding then. Oh, um...
Bu yüzden sizi Hugh'nun düğününde göreceğim.
He ain't talking though, so why don't you see if you can get him to say something?
Ağzından tek kelime çıkmıyor, onu konuşturmayı dener misin?
So you can see how a lack of white blood cells can be dangerous to the human body, right?
Akyuvar eksikliğinin vücuda ne kadar zarar verdiğini anlamışsınızdır, değil mi?
Which is why I'm so pleased to see you sitting there like you don't have an Emerson's in your pocket to repel any spell to wipe your mind.
Bu kadar hoşnut olmamın nedeni hafıza silme büyüsünü püskürtmek için cebinde Emerson'nunki yokmuş gibi oturduğunu görmem.
So, I'm gonna stay here and see you through the mastectomy and recovery.
O yüzden burada kalıp, mastektomiyi ve iyileşme süreceğini görmek istiyorum.
Um, all right. So, I'll see you at work?
Şey,. tamam o zaman, işte görüşürüz?
Hey, look, I'm so sorry I didn't come to see you yet. I, um...
Seni görmeye gelemediğim için çok özür dilerim...
See what a favor I did you, getting rid of that awful notebook so you can make more productive use of your time?
Seni berbat defterinden kurtararak nasıl bir iyilik yaptığımı görüyorsun, yani zamanı daha verimli kullanabiliyorsun.
And that smile on your mom's face that you're all so happy to see?
Ve annenizin gülümsemesinin, çok mutlu göründüğünüz için mi olduğunu sanıyorsunuz?
He's not so pleased to see you, Tom.
Seni gördüğüne pek sevinmedi Tom.
You're so transparent, I can see right through you.
O kadar şeffafsın ki içinden arkanı görebiliyorum.
So, uh, see you later tonight maybe?
O zaman bu akşam görüşür müyüz?
I asked him to let me know when you came... so I could see you.
Seni görebileyim diye geldiğinde bana haber vermesini söyledim.
So use your facial-recognition software that I'm not supposed to know about to see if you can put any of them with her.
Benim muhtemelen bilmediğim yüz tanıma yazılımını kullan da Jilly ile bağlantısı var mı bir bakalım.
We wanted to see your face so that you understand that you're in business with us now, too.
Hüsnü cemalini görmek istedik, böylece artık bizimle de iş yaptığının farkına varacaksın.
It must be difficult for you to see my head still resting so comfortably on my shoulders.
Kafamın boynumda çok güzel durması senin için zor olmalı.
So, I'll see you later at Cooler's show, yeah?
Cooler'ın şovunda görüşürüz o zaman?
So, what did you need to see me about?
Beni neden görmen gerekti?
Entrar. Angelita, it's so good to see you.
- Angelita, seni görmek çok güzel.
So, from this point forward, every email, text message, photo, or video that I use on this phone, you can see it all, including everything since I became governor.
Şu andan itibaren bu telefondaki her e-posta, kısa mesaj, resim ya da videoyu görebilirsiniz. Vali olduğumdan beri olan her şey de buna dâhil.
Tell me of these men you seek so I can see if I can help.
Kim olduklarını söylerseniz yardımcı olmaya çalışırım.
Now you see, so you can go on home.
Şimdi öğrendiğine göre artık eve gidebilirsin.
So I won't see you tomorrow?
Demek sizinle yarın görüşemeyeceğiz!
Well, you see, I was busy making pancakes, so...
Krep yapmakla uğraşırken yapamadım.
You know, it's so weird that your feet hurt, because every time I see you, I feel like you're sitting.
Ayaklarının ağrıması çok tuhaf, çünkü seni ne zaman görsem oturuyorsun.
( both chuckle ) - So if you see me dreaming...
- Beni hayal kurarken görürsen...
I'm so happy to see you.
Seni gördüğüme çok sevindim. Ben de öyle.
- Oh, my gosh. It is so great to see you guys.
Sizi görmek çok güzel yahu.
So that--that pride you see when iris and I are talking about him, is because... things could have gone very differently.
Yani bu... Bu gurur Iris ve benim, onun hakkında konuşurkenki gururumuzun sebebi her şey çok farklı olabilirdi.
And I will see about having your sluice access temporarily reinstated so you can get an update on Jana.
Bağlantı noktasına geçici olarak girebilmen için, neler yapabilirim bakacağım. Böylece Jana'dan haber alabilirsin.
BERT : It's so good to see you both.
İkinizi görmek de çok güzel.
I've wanted to see you so badly.
Seni görmeyi öyle çok istiyordum ki.
so you don't have to worry 27
so you know 208
so you are 73
so you know what 79
so you're fine 16
so young 116
so you lied to me 29
so you're leaving 30
so you're good 22
so you can 39
so you know 208
so you are 73
so you know what 79
so you're fine 16
so young 116
so you lied to me 29
so you're leaving 30
so you're good 22
so you can 39