Strained translate Turkish
401 parallel translation
- I think I strained my shoulder last night.
- Galiba dün gece omzumu incitmişim.
But the strained relations, Madame, between my government and Spain- -
Lakin hükümetimizin, İspanya ile olan ilişkileri biraz gergin.
You look so strained.
Çok gergin görünüyorsun.
Really, it's I who should feel strained, and I don't feel that way.
Gergin olması gereken benim, ama hiç de öyle değilim.
All my nerves are strained to the breaking point.
Şu anda çok sinirliyim.
Get a load of that strained-glass window.
Hadi şu renkli pencereyi kıralım.
Relations between italy and yugoslavia in 1926 were a bit strained.
1926 senesinde İtalya ve Yugoslavya arasındaki ilişkiler gerilmişti.
Your face was strained and worried, and my heart sank.
Yüzün endişeliydi, ve kalbim hopladı.
I've had the responsibility of your mother, not mine for years, and I'm tired and strained.
Annenin - senin annen, benim değil -... sorumluluğu yıllardır bende ve yoruldum, bunaldım.
- I reckon I strained myself.
- Kendimi zorladığımı düşünüyorum.
Oddly, that was quite adequate for the recording, but I feel the air of reality is somewhat strained here.
Oddly, bu, kayıt için fena değil ama gerçeklik duygusu eksik gibi geliyor.
" The quality of mercy is not strained
" Gerçek merhamet zorla olmaz
That seemed to break the spell, because the strained atmosphere vanished like a puffof wind offthe open sea.
Bu, kara büyüyü bozmuş gibiydi çünkü gergin atmosfer deniz yeli misali esip gitmişti.
Things seem a bit strained between you and Akiyama.
Sen ve Akiyama arasında biraz gerginlik var gibi.
You strained a couple of ligaments.
Bir-iki kas bağın kasılmış.
Oh! I strained every muscle in my body.
Vücudumdaki her kası yormuşum.
She must have strained every muscle in her head to get so stupid renting him a jeep.
Kafasındaki tüm kasları esnetmiş olmalı.
An insulting remark, but I'll forgive you for it, remembering, as the Bard of Avon said, that the quality of mercy is not strained.
Bana hakaret ediyorsun, bayım ama seni bağışlıyorum. Çünkü Tanrı bizden en acımasız olanları dahi bağışlamamızı ister.
I'm strained already from carrying that big, fat poodle around.
Zaten incindim o büyük şişman kanişi taşımaktan.
The quality of mercy is not strained
Merhamet kullanmakla aşınmaz
Long days and nights we strained at the oars... while the white whale swam freely on... widening the waters between himself and Ahab's vengeance.
Günler, geceler boyunca kürek çektik beyaz balina ise özgürce yüzüyor ve Ahab ile kendisi arasındaki mesafeyi gitgide açıyordu.
I'm sorry the circumstances have been so strained.
Neden olduğum durum için üzgünüm.
He was stiff and sore now and his wounds and all of the strained parts of his body hurt.
Artık bitkin ve kırgındı... Yaraları ve bedenin çalışan tüm kısımları ağrıyordu.
And I hear there've been an awful lot strained in Warlock lately.
Warlock'ta son zamanda olanlar hiç te hoşuma gitmiyor.
I probably should have turned them away, but the quality of mercy is not strained.
Onları belki geri çevirmeliydim ama merhametin ipi gerilmez.
It's being strained right now.
Şimdi gerildi bile.
But that night he looked strained in a way that was unlike him.
Ama o akşam sanki başka birisi gibiydi.
They told me at Fort Dix that I strained my back after my first judo lesson.
Hiçbir yetkisi yokken, bizi araziden atmaya çalıştı.
When she drank or strained real hard, the white spider would stand out real pretty.
Kafayı çektiğinde ya da iyice gerindiğinde, bu beyaz örümcek iyice çıkardı ortaya.
By the time it entered my blood... it had been strained and weakened by the bat's system.
Beni ısırdığında, yarasanın kanındaki daha zayıf olan virüs bana geçti.
I must have strained it catching hold of that tree to break my fall. There.
Düşüşümü yavaşlatmak için o ağaca tutunduğumda olmuş olmalı.
And the whole court strained in obedience.
Tüm saray saygı içinde dinlesin.
If Jack Rogers'contribution falls within the range of $ 2,000, that quality of mercy which runs through my blood like a fever whenever money is mentioned, will be strained yet once more to give the Rogers boy another chance.
Eğer Jack Rogers'ın bağışı, 2.000 dolar aralığında olursa, ki para sözkonusu olduğunda merhameti yüreğimin derinliklerinde... hissettiğimi de hesaba katacak olursak, Rogers'ın oğluna bir şans daha vermek için şartları yeniden zorlayabiliriz.
Last night produced a lot of dramatic incidents and strained the machines.
Dün gece çok üzücü olaylar ve zorlanmış araçlar ortaya çıktı.
Our shields are strained, our subspace transmitter useless.
Siperlerimiz zor durumda, uzayaltı iletişim aygıtları kullanılmaz halde.
Uh-huh. I think I strained my throat.
Sanırım gırtlağımı zorladım.
Those we have are tired, strained... and all overdue for relief.
Elimizdeki pilotlar nöbet değişimi geçtiği için yorgun ve gergin.
His every move becomes tense and strained.
Her hareketi gergin ve yapmacık hâle gelir.
Strained his neck?
Boynunu mu incitti?
The situation is growing strained,
Durum giderek daha da gerginleşiyor...
She'd strained her eyes.
Gözlerini zor açık tutuyordu.
You sound a bit strained.
Gergin gibisiniz.
He must have strained himself to get this lot together.
Bu konukları toplayabilmek için epey uğraşmış olmalı.
Your hands are strained!
Ellerin iyice geriliyor!
The lilac on the table so strained to sweep.
Masadaki leylak uzanırdı,
- I never strained my voice ever in my life.
- Sesimi bir kez olsun kaybetmedim.
I have strained my patience in order not to do so.
Böyle olmaması için sabrımı zorladım.
- Strained?
- Sinirli mi?
Like I strained something.
Birşeye sinirlenmişim gibi.
More strained!
Daha gayretli!
You must have strained it.
Zorladın herhalde.