Straight on translate Turkish
2,179 parallel translation
Boys, we're straight on to New York, so anyone needs a piss, you take it now.
Beyler, direkt New York'a gidiyoruz işeyecek olan falan varsa şimdi işesin.
Straight on until my CDs get finished.
CD'lerim bitene kadar dosdoğru gideceğim.
Straight on the rides, like Alton Towers.
Alton Towers'da olduğu gibi beklemeden gitmek için.
Give us ten minutes and then we'll evacuate you and your family through a service tunnel under the building and straight on to New Jersey.
Bize 10 dakika verin sonrasında siz ve ailenizi binanın altındaki bir tünelden doğruca New Jersey'e götüreceğiz.
And he put Nicholas straight on the line.
Sonra telefonu Nicholas'a verdi.
It's the third star to the right and then straight on till morning
Üçüncü yıldızı sağımıza alıp sabaha kadar dümdüz gideceğiz.
Straight on through.
İleride.
♪ I wanna put a little straight on it ♪
# Düzeltmeyi çalışırım #
Come on, thats... you know, it's nothing. Straight up.
Hadi, önemli bir şey değil.
I know about everything that goes on in this city and I'm begging you, run straight back to wherever it is you've come from.
Bu şehirde olan biten herşeyi biliyorum ve sana yalvarıyorum, nereden geldiysen doğruca oraya kaçman için. Keşke o kadar kolay olsaydı.
This... My mom has always going on While living straight
Bu aslında annenindi.
So were down here on Manly Beach. I used to come here as a little kid, my dad and my brother, park the car up here, roll out down, straight into the surf.
Şu an Manly plajındayız, çocukken buralara gelirdik, babam ve kardeşim, arabayı şuraya parkederdik, aşağı atlar ve sörf yapmaya başlardık.
Anyone, mind. You get me on the blower straight off.
Bir kişi bile olsa, derhal beni arıyorsun.
From now on, - straight to the top!
- Zirveye çıkıyoruz!
I knew there was only one person I could count on to set the story straight :
Bütün hikayeyi normale çevirebilecek bir tek kişi tanıyordum :
If you want revenge on dese youths, we've got to get one thing straight.
İntikam istiyorsan.. bişeyi anlaman gerek
So he puts on a straight face Turn to her looking in the eye and tells her :
Düz bir surat ifadesi takınıp kadının gözünün içine baktı ;
Sit him on a buffalo and send him straight to the God of Death
Onu bir bufalloya bindirip, direkt Allah'a göndereceğiz.
Come on, sit up straight.
Haydi, dik dur.
Focuses on three properties and make sure you keep a straight line.
- 3 nesneyi yan yana dizin ve aynı sırada olduklarından emin olun.
No, listen, I'm tellin'it to you straight, okay, she's just workin'on you.
Hayır, beni dinle, sana dosdoğru söylüyorum seninle oyun oynuyor.
When you go in the kitchen, the cooker's on the right and the sink's straight in front of you and on the left is...
Mutfağa girdiğinizde fırın hemen sağda ve lavabo da karşıda solunuzda da...
I mean, if you hadn't shown up on my doorstep in that little "don't bug me" shirt and straight-jacketed me with fatherly responsibility, I wouldn't have had to get my act together.
Yani, eğer kapıma gelip bana kendini göstermeseydi ve bana babalık sorumluluklarımı yaşatmasaydı bunları hiçbirimiz yaşayamayacaktık.
He's been on the job for 30 hours straight with no sleep.
Hiç uyumadan 30 saattir görev başında.
Chris says his father was born on the corner of Straight and Narrow.
Chris, babasının Straight ve Narrow'un köşesindeki evde doğduğunu söyledi.
Straight fist to the throat When you've practiced for tens of million times you'll hit the mark naturally
Boğazına düz bir yumruk on milyon kere bunu çalıştığında hedefe doğal olarak vuracaksın.
So we'd rather leave straight from there on the 3rd, luggage and all.
Bu yüzden çok sade terk ediyorum orada 3 üzerinde, bagaj ve tüm.
Think you can fly straight from now on?
Bundan sonra doğru şekilde uçabileceğini düşünüyor musun?
Get your pink newbie cheeks out of this game and don't come back in until you've got your frakkin'head on straight.
Çaylak pembe yanaklarını oyundan çıkar ve kafanı toplayana kadar da geri gelme.
And I took that check straight from the bank, and I dropped it on the old man's desk.
Çeki bankadan aldım ve yaşlı adamın masasına bıraktım.
Driving ten straight hours from Michigan to get here... That's not safe.
Michigan'dan buraya on saat araba sürerek gelmek hiç de güvenli değil.
I'm sorry, it's hard to pace yourself when you've been thinking about it for 10 hours straight.
Özür dilerim. On saat boyunca bunu düşününce zamanlamayı ayarlamak zor oluyor.
I don't really need to see a single hair... standing straight up on Laurel Graham's head.
Laurel Graham'ın kafasının tepesinde duran bir saçı görmeme gerek yok.
Go on. Straight back here.
Buranın arkasındaki düzlükte.
Baby, I've been on call for three straight days. I know, hon.
Bebeğim tam üç gündür çalışıyorum.
Keep an eye out on the security cameras up to your right and straight ahead.
Gözlerini sağındaki güvenlik kamerasından ayırma ve dümdüz devam et.
I mean, you know, just to get our - our lives back together again and on the straight and narrow.
Yani, bilirsin, hayatımızı yeniden düzene sokarız. Sıkı ve dümdüz olarak.
- People aren't thinking straight and you gotta give them something so they know that you're on their side.
- İnsanlar hep aynı şekilde düşünmez ve onlara aynı tarafta olduğunuzu belirtmek için bir şeyler vermelisiniz.
Stay on the straight and narrow.
Doğru yoldan sapmadan.
You want 25 large on New York tonight to win the game straight up?
Sahiden, bu gece New York takımının kazanacağına 25 bin dolar mı oynamak istiyorsun?
If we didn't have a card for it, it would go straight into the crapper with everything that's going on.
O işi bile karta göre yapıyoruz. Yoksa bütün düzen bozuluverir.
Come on, o'hara, I just got my head back on straight.
Hadi ama, daha yeni kafamı toparlamıştım.
Everyone here joined this team because a lot of the straight players don't want us on their teams.
Bu takıma katıldık çünkü normal insanların bir çoğu bizleri kendi takımlarında istemiyorlar. Aile gibiyiz.
We got a packed house tonight, I got your favourite spot on the rail right straight through here, and Chiles is up next.
Salon bu gece çok kalabalık, sana tırabzanda en sevdiğin yeri ayırdım, düz gidince hemen orada.
- Make sure them labels are on straight.
- Etiketleri düzgün yapıştırın.
The team say they got into the locker room at 5 : 30 tonight, put their gear on, headed straight out to play.
Takımdakilere göre, Soyunma odasına akşam 5 : 30 gibi gelmişler. - Korumalarını giyip maça çıkmışlar.
Just so you're completely informed, Nash, according to the specialist who was on Queen Oprah the other day, straight women everywhere are suddenly wanting to be with other women - to experience their newfound, um, sexual fluidity.
Sadece eksik bilgini tamamlamak için söylüyorum, Nash geçen gün Queen Oprah'daki uzmanın söylediğine göre dünyanın herhangi bir yerindeki heteroseksüel bir kadın yeni tadlar bulmak veya seksüel akışkanlığı denemek için aniden bir kadınla beraber olmak istermiş.
Come on, that shit's straight photoshop.
Haydi ama, bu resmen Photoshop'ta yapılmış.
At the marketplace, you placed a glass of water on the floor, looked at it, then came straight here to the engine room.
Çarşıda yere bir bardak su koydun ve baktın,... ve sonra direk buraya makine dairesine geldin. Neden? Güvertede hiç motor titreşimi yok.
And then it just takes me straight back to obsessing On what am I doing with my life, and I-I don't want to burden you
Sonra "hayatımı nasıl geçiriyorum" diye takıntı yapıyorum ve sana bunlarla sıkıntı vermek istemem ama cidden hayatımı nasıl geçiriyorum?
Axl, you're coming straight home after school To work on your aztec report, right?
- Axl, okuldan sonra doğruca eve gelip, Aztek ödevine çalışıyorsun, tamam mı?
once 1546
online 141
only 1631
onion 41
ones 44
onions 55
onward 91
one day at a time 90
ondrej 26
one moment please 57
online 141
only 1631
onion 41
ones 44
onions 55
onward 91
one day at a time 90
ondrej 26
one moment please 57
only you 239
one more time 797
one day 2293
one thing at a time 106
one month later 23
one more 931
one year ago 42
one more shot 23
one more day 57
one more hour 17
one more time 797
one day 2293
one thing at a time 106
one month later 23
one more 931
one year ago 42
one more shot 23
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more drink 18
one more round 22
one more thing 865
one moment 967
one and two 35
one second 1230
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more drink 18
one more round 22
one more thing 865
one moment 967
one and two 35
one second 1230