English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / That's enough

That's enough translate Turkish

19,552 parallel translation
That's enough.
Yeter.
I mean, sure, she's a degenerate, but is that really motive enough for such a heinous act?
Tamam, tabi ki aşağılık birisi ama bu kadar tiksinç bir eylemi yapacak kadar mı?
Mr. Fet, that's enough.
Bay Fet, bu kadarı yeter.
OK, that's close enough.
Pekâlâ, bu kadar yaklaşma yeter.
That's good enough.
Çok iyi.
That's enough!
Bu kadar yeter!
Otto, that's enough.
Otto yeter artık.
That's about how much time I got left to live, and I'll give you enough to stay alive so that I can watch you...
Ömrüm bu kadar kaldı. Sana da hayatta kalacak kadarını vereceğim.
Okay, that's enough.
Tamam, yeter artık.
And she's all like : "I care enough to know, that I could never love you"
dediği yer. Ve o da herkes gibi "Seni tanımayı yeterince önemsiyorum, ama seni asla sevemem"
'Coz she's saying that she cares enough to know, that she'll never love him.
onu tanıyabilecek kadar umurunda olduğunu bildiğini, ama asla sevemeyeceğini söylüyor.
Girls, that's enough.
Kızlar, bu kadar yeter.
Catherine de Medici, in light of this revelation that you poisoned your own daughter, we find that there is enough evidence to conclude that you could have poisoned your son.
Catherine de Medici kanıtların ışığında kendi kızını zehirlemenden dolayı oğlunu da zehirleyebilecek kadar kanıt olduğu kararına vardık.
That's far enough.
Yeterince uzakta kalın.
That's enough I said!
Yeter, dedim!
That's not enough.
Bu yeterli değil.
He can turn all those searches into votes, and that's enough bullets to kill my chances of winning.
Tüm aramaları oya çevirebilir ve bu da benim kazanma şansımı öldürecek kadar çok mermi demek.
That's far enough!
Yeterince uzak!
That's far enough.
Bu uzaklık iyi.
So if that gal's fool enough to jump the broom with someone who loves running tail as much as you, I'll ride over and talk to MacGregor.
Kız senin gibi kuyruk sallamayı seven biriyle süpürgeden atlayacak kadar aptalsa gidip MacGregor ile konuşacağım.
That's enough now.
Bu kadar yeter.
I mean, it's bad enough that these kids today have to make a date to play with each other.
Zaten bu çocukların oynamak için randevulaşması yeterince kötü bir şey.
And that's always been enough.
Ve bu her zaman yetmişti.
You think that's enough?
Sence bu yeterli mi?
- That's enough!
- Yeter! Yeter!
That's enough! - Get off me!
- Çekil üstümden!
Come on, that's enough fun for one day, give it here.
Hadi, bugünlük bu kadar eğlence yeter, geri ver onu.
That's enough!
Yeter artık!
That's enough.
Bu kadar yeter.
That's enough.
Bu kadarı yeter.
No, no, no, no, that's not good enough.
Hayır, hayır, hayır... Bu yeterince iyi değil.
That's close enough.
Daha fazla yaklaşma.
- That's enough.
- Yeter ama.
Your grandmother's the only person I've met that I don't like enough to give these to.
Büyükanne, şimdiye kadar tanıştığım tek insandı. Bunları verecek kadar hoşuma gitmiyorum.
That's not good enough.
Yeterli değil.
Six months before you shred enough sinew for that bow, if it's gonna have the proper spring.
Uygun yayı bulmak için altı aydır çaba harcıyorsun.
I haven't gotten to know her well enough to know what it is that I need to pretend to have in common with her.
Henüz kızı onunla ortak noktalarımız varmış gibi davranacağım kadar iyi tanımıyorum.
Okay. That's good enough.
Tamam, bu yeterli.
That smile's enough.
Bu gülümseme yeterli.
That's famous enough for me.
Benim için yeterince ünlüsün.
It's not gonna be every time, but there could be enough of these that it warrants building something so that people are doing this interaction on Mutiny.
Bu her zaman olacak diye bir şey yok, ama insanların İsyan'da bunu yapmaya hakları var.
- All right, that's enough.
- Pekala bu kadarı yeter.
I hope that's enough.
Umarım yeterlidir.
That's it. Enough.
Yeter artık!
That's got to be deep enough.
Yeterince derin oldu.
Aye, that's what he said, right enough.
- Evet, aynen böyle dedi.
First I'm supposed to say that I see the error of my ways, and then you tell me that that's not good enough, and then you judge me harder.
İlk olarak ben yöntemlerimdeki hatayı anladığımı söylemem lâzım. Ve sen de bana bunun yeterli olmadığını söylemelisin. Sonra beni daha sert yargılaman gerekiyor.
It's not what I would have preferred, but Paul had improved enough that we could no longer hold him involuntarily.
Öyle olmasını istemezdim, ama Paul yeterince düzelmişti ve artık gönüllü olarak kalmasını sağlayamazdık.
Betty, that's enough!
Betty, yeter artık!
All right, that's enough!
- Tamam, yeter artık!
That's not enough.
Yeterli değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]