English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / That gun

That gun translate Turkish

7,992 parallel translation
You know, it w... it was so easy to put that gun up to my chin, easy right up to pulling the trigger.
Bilirsin, çeneme o silahı dayamak çok kolaydı, tetiği hemen çekmek kolaydı.
Why is that gun here?
Silah neden burada?
Put that gun down.
İndir o silahı.
You give me that gun.
Silahı bana ver
No, no, you shoot that gun, it's gonna attack us for sure.
Hayır, o silahı ateşlersen kesin bize saldırır.
That gun is loaded with blanks.
O silah boş mermilerle dolu.
Don't take that gun from your belt.
Sakın kemerindeki silahı alayım deme.
This epidemiologist was making a pretty interesting case that gun violence actually spreads just like an infectious disease.
Epidemiologun biri silahlı şiddetin tıpkı bulaşıcı hastalık gibi yayıldığını söylüyor.
Told you that gun might come in handy.
Silah işe yarar demiştim.
If i find that gun, will you believe me?
Eğer o silahı bulsaydım, bana inanır mıydın?
If you find that gun, i'll believe you.
Silahı bulursan, sana inanırım.
By putting'that gun in your hand, he's trying to choose yours for you.
Senin eline o silahı vererek, seninkini o seçmeye çalışıyor.
Give me that gun. - No.
- Tabancayı bana verin.
I made you ready when I gave you that gun.
Sana o silahı verdiğim gün seni hazırladım zaten.
You could have hid that gun.
O tabancayı saklayabilirdin.
When the man who killed my daughter got that joke of a sentence, I bought a gun.
Kızımı öldüren adam o komik cezayı aldığında, bir silah aldım.
That's the gun.
Silah bu.
Is this the same gun Mr. Nix had that night? - Yeah.
Bu o gece Bay Nix'deki silahla aynı silah mı?
This wasn't the gun that was used to kill Matt Skokie.
Bu Matt Skokie'yi öldürmek için kullanılan silah değildi.
This also is not the gun that was in Carter Nix's possession when he was arrested.
Bu Carter Nix tutuklandığı zaman onun mülkiyetindeki silah da değil.
You're giving testimony about a gun that has nothing to do with the crime.
Suçla herhangi bir ilgisi olmayan bir silah hakkında tanıklık yapıyorsun.
When the man who killed my daughter got that joke of a sentence, I bought a gun, taught myself how to use it.
Kızımı öldüren adam o komik cezayı aldığında, kendime bir silah aldım, kullanmasını öğrendim.
That's why hackers spend so many hours searching for them.
Bu yiizden hackerlar saatlerce ilk-gun acigi anyorlar.
That is not a soldier with a gun.
O silahlı bir asker değil.
That is not a soldier, with a gun.
O silahlı bir asker değil.
That's not the same as a gun range, silly.
O atış poligonu demek değil ki şapşal.
Ballistics identified the firearm that killed Krzeminski to be a Korovin TK, a Russian gun.
Balistik raporuna göre Krzeminski'yi öldüren silah Korovin TK, yani Rus silahı. - Yani?
You feel like you have big balls with that uniform and gun abusing the townspeople.
Üniforma ve silahla kendini bir halt sanıyorsun, kasaba halkına eziyet ediyorsun.
Petra knew that Ivan's gun was inside that drawer.
Petra, Ivan'ın silahının çekmecede olduğunu biliyordu.
I learned how to march and shoot a gun, that's about it.
Ben sadece nasıl uygun adım yürüneceğini ve silah kullanmayı öğrendim.
But I walked up to him, gun in hand, so what does that make me?
- Hayır. Ama yanına elimde silahla gittim. Bu beni ne yapar?
So like it or not, Snart, with his cold-gun is the only one that can stop them if Cisco's transportation does not hold.
Beğen ya da beğenme, Cisco'nun nakliyesi dayanmazsa Snart ve buz silahı onları durdurabilecek tek şey.
You know that I found a gun in his- - One of his suitcases, huh?
Çantalarından birinde silah bulduğumu biliyor musun?
Ballistics report is in on the guy you shot. Turns out his gun is an exact match for the one that killed the Chief.
Balistik raporuna göre vurduğun adamın silahı Şefi öldüren silahla tam eşleşti.
Now that would be a holstered- - A holstered gun, mm-hmm?
Şimdi bu kılıf olsa olsa - bir tabanca kılıfı, mm-hmm?
Well, now that's out of the way, put the barrel of the gun into your mouth.
Madem bu iş aradan çıktı, silahın namlusunu ağzına sok.
The gun that I gave you...
Sana verdiğim şu silah.
I couldn't hear everything that was said, But i saw james hand tommy a gun.
Ne söylediklerini duyamadım fakat James'in Tommy'e silah uzattığını gördüm.
This isn't the gun that killed rolla.
- Bu Rolla'nın vurulduğu silah değil.
When you came in here before, i was looking for the gun That ghost gave you.
Buraya önceki sefer geldiğimde Ghost'un sana verdiği silahı arıyordum.
if we can give them the gun that he used, If we can prove that he'd do that, You can walk.
Eğer onlara kullandığı silahı verip adamı öldürdüğünü kanıtlayabilirsek sen serbest kalabilirsin.
That's not exactly the smoking gun I was hoping for.
Umduğum kesinlikle buydu denemez ama.
- That's quite a gun you got there.
Silahın ne büyük.
- All I got is this damn pop gun, that's it.
- Elimde sadece bu mantar tabanca var.
[gun fires ] [ MAN B] That's far enough!
Yeter bu kadar!
That's only one gun.
Bu sadece bir tabanca.
Unfortunately, there is more, because yesterday afternoon, also in Tallahassee, Cliff Daniels, 38, was found bludgeoned and shot to death on the steps of a church, and ballistics confirm that the gun was the same in both shootings.
Maalesef dahası da var, dün öğleden sonra yine Tallahassee'de 38 yaşındaki Cliff Daniels bir kilise merdiveninde bulundu, dövülmüş ve aynı silahla vurulmuş.
That's when I saw the gun.
O zaman tabancasını gördüm.
Okay, so you're saying we have the gun, but we don't have the person that pulled the trigger?
Tamarn, diyorsun ki silah elimizde, ama tetigi ceken insan yok mu?
That's when you went for the gun?
O zaman mı silaha koştunuz?
The gun that killed Cindy was a nine-millimeter.
Cindy'yi öldüren silah 9 milimetreymiş.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]