That hurt translate Turkish
8,887 parallel translation
And living apart from his parents at 15 years old, you don't think that hurt him, emotionally?
On beş yaşında bir çocuğun ailesinden ayrı yaşaması, duygusal olarak ona zarar vermez mi sizce?
- Does that hurt?
Bu acıttı mı?
He was an angry man, and he didn't know what to do with his anger, so it came out in ways that hurt daddy.
Öfkeli bir adammış ve bu öfkesini nasıl kontrol edeceğini bilmiyormuş ve bu yüzden babanı incitiyormuş.
Will that hurt Laverne?
Bu Laverne'e zarar verir mi?
That hurt a little.
İncittin. Maria!
Sorry, but that hurt like hell.
Affedersin. Canımı çok yaktı.
That hurt you.
Seni incittim.
To haunt us and make us pay for our sins. It was our family, the Langstons, that hurt those men. That broke the town.
Ailemizi cezalandırmak için döndüklerine inanıyordum bize musallat olup günahlarımızı ödetmek için bu adamlara zarar verenler Langston'lardı yani bizim ailemiz kasabayı mahveden hastalığa ve fitneye sebep oldular...
I hurt you then, and to be doing that again now,
O zaman da canını yakmıştım, şimdi de aynısını yapıyor olmak... Berbat hissediyorum.
Yeah. I also remember the people that got hurt.
İnsanların yaralandığını da hatırlıyorum.
That I would hurt myself?
Ne? Kendime zarar veririrm diye mi?
I understand that you have doubts, Jane, but my neck does hurt.
Şüphelerin olduğunu anlıyorum, Jane, ama boynum gerçekten acıyor.
I could never hurt that girl.
O kızı asla incitmedim.
You knew that he had hurt someone, and I can imagine that was very difficult for you.
Onun birini incittiğini biliyordunuz... ve bunun sizin için ne kadar zor olduğunu anlayabiliyorum.
Why would somebody wanna hurt him for that?
Neden biri onu bunun için incitmek istesin ki?
I know that you did not want to hurt Stuart.
Stuart'ı incitmek istemediğini biliyorum.
I don't think that dog would hurt a fly.
O köpeğin bir karıncayı bile incitebileceğini sanmıyorum.
She came back, and she said that they took her blood and then they hooked her up to some machine. And she said it hurt.
Döndü, kanını aldıklarını sonra onu birkaç makineye bağladıklarını, acıdığını söyledi.
Look, we think that you might be in danger. We think that one or two of the returned, they might want to try to hurt you and the baby.
- Bak, tehlikede olduğunu düşünüyoruz dönenlerden biri ya da ikisi sana ve bebeğe zarar vermek isteyebilirler.
- for God sakes. - Well, to be honest, I don't know what he intends, but I'm not gonna let him hurt Rachael or that baby.
Niyetini bilmiyorum ama Rachael'a ya da bebeğe zarar vermesine izin vermeyeceğim.
Preacher, you gave me a second chance at life. But now you want to hurt Rachael and her child. I don't understand that.
Vaiz bana yaşamam için ikinci bir şans verdin ama şimdi de Rachael'a ve bebeğine zarar vermek istiyorsun, bunu anlamıyorum.
You know, Olga, I think that we need to take a break and hurt other people for a while.
Biliyor musun Olga bir süre ara verip arada başka insanlara da zarar vermeliyiz.
I was beginning to think that I hurt your feelings.
Seni incittiğimi düşünmeye başlamıştım.
Every time you disappear down that bottle and I have to come find you or you threaten to hurt yourself.
Ne zaman bir şişeyle kaybolsan seni bulmak zorunda kalıyorum yoksa kendini incitmekle tehdit ediyorsun.
The people that you've hurt were eventually gonna have their say.
Canını yaktığın insanlar eninde sonunda söz hakkı elde edecekti.
Look, I know that he's doing this to spend time with me, and I don't wanna hurt his feelings.
Bütün bunları benimle vakit geçirmek için yaptığını biliyorum ve onun duygularını incitmek istemiyorum.
You could, but you and I both know that even with all your magic, you don't have enough power to hurt me.
Yapabilirsin, ikimizde biliyoruz ki senin büyün bana zarar verecek güçte değil.
Now I'm going to see to it that you can never hurt anyone else again.
Şu an tek görebildiğim şey bir daha kimseyi incitemeyeceğin.
At a certain point, Nina started to play only political songs and nothing else, and that started to hurt her career.
Belli bir noktada, Nina yalnızca siyasi şarkılar çalmaya başladı bu da kariyerine zarar veriyordu.
But some of the songs that I sang have hurt my career.
Ama söylediğim bazı şarkılar kariyerime zarar verdi.
That didn't hurt, did it?
Acımadı değil mi?
I just wouldn't want anything I've done to hurt him... or all that he's worked for.
Yaptığım hiçbir şeyin onu ya da mesleğini zedelemesini istemiyorum.
I wasn't hiding it in that tree because I hurt her.
Sakladım çünkü senin bulduğunda bana sorular sormanı istemiyordum.
I was afraid that you were gonna get hurt.
Senin incineceğinden korktum.
If she wanted to hurt me, she could have let that thing last night finish the job, but she didn't.
Bana zarar vermek isteseydi dün akşamki şeyin işini bitirmesine göz yumardı ama yummadı.
We know that that's why she wanted to hurt the girls.
Kızları neden incitmek istediğini biliyoruz.
Now, that one - - that I suspect would hurt something awful.
Bu sanırım çok canını acıtacak.
That way, he doesn't hurt you.
Böylece sana zarar vermez.
Or are you afraid that you might hurt your friends?
Yoksa arkadaşlarına zarar vermekten mi korkuyorsun?
But that guy could've been hurt!
- Ama o adam yaralanmış olabilir!
That's how we get hurt.
Bu bize zarar verebilir.
Then you can see that I don't wanna hurt you.
O zaman sana zarar vermek istemediğimi de görüyorsundur.
I don't think they're gonna hurt you, so put that gun away.
Sana zarar vermeyeceklerdir, bu yüzden o silahı beline koy.
Lucy said that... she said it was Molly who hurt her.
Lucy dedi ki ona zarar veren Molly'ymiş.
I'm just pointing out obvious behavior That could potentially lead to you being hurt.
Ben sadece yaralanmana yol açabilecek aşikar davranışı gösteriyorum sana.
Somebody inevitably gets hurt or dead, and that somebody could just as easily be you or Bonnie regardless, no matter what you do.
Birilerinin zarar görmesi veya ölmesi kaçınılmaz. Her ne yaparsan yap, bu kişiler kolaylıkla sen veya Bonnie olabilirsiniz.
I'm just saying she hasn't actually hurt anyone, and there's no bodies that have shown up at the med center, no students are missing.
Ciddi manada kimseyi incitmediğini söylüyorum tıp merkezlerinde boy gösteren cesetler de yok kayıp hiçbir öğrenci yok.
I get that he hurt you.
Dinle. - Seni incittiğini biliyorum.
They want to say that there's something wrong with him, that he was trying to hurt Rocco with the bat, and that's why... That's why Harry hit him, like he's some kind of monster.
Onda bir sorun olduğunu söylemeye çalışıyorlar Rocco'nun onu sopayla yaralayacağını söylüyorlar ve bu yüzden bu yüzden Harry'nin ona küçük bir canavarmışçasına vurduğunu söylüyorlar.
She said she hurt enough people, and that her death was her own fault, poor thing.
Çok kişiyi incittiğini, ölümünün kendi suçu olduğunu söyledi.
Wait. I told you that if anybody tried to hurt you They'd have to get through me first.
Sana zarar vermek isteyenin önce beni geçmesi gerektiğini söylemiştim.
that hurts 363
that hurts my feelings 22
hurt 179
hurts 119
hurting 20
hurt me 62
hurts like hell 20
hurt you 34
hurt them 18
hurt him 32
that hurts my feelings 22
hurt 179
hurts 119
hurting 20
hurt me 62
hurts like hell 20
hurt you 34
hurt them 18
hurt him 32
hurtful 19
hurt her 20
that all started with a big bang 89
that doesn't seem fair 27
that is 2872
that is so lame 16
that is not 75
that is the question 108
that is awesome 117
that means a lot coming from you 16
hurt her 20
that all started with a big bang 89
that doesn't seem fair 27
that is 2872
that is so lame 16
that is not 75
that is the question 108
that is awesome 117
that means a lot coming from you 16
that means a lot to me 54
that is not fair 93
that is so sweet 227
that sounds good 394
that sounds great 436
that sounds fun 130
that one over there 16
that was stupid 112
that was close 355
that way 1811
that is not fair 93
that is so sweet 227
that sounds good 394
that sounds great 436
that sounds fun 130
that one over there 16
that was stupid 112
that was close 355
that way 1811
that is all 319
that is weird 91
that is not true 434
that is so cool 125
that was quick 252
that is right 117
that is not the point 62
that is good 189
that is enough 189
that is a lie 69
that is weird 91
that is not true 434
that is so cool 125
that was quick 252
that is right 117
that is not the point 62
that is good 189
that is enough 189
that is a lie 69