The flower translate Turkish
2,308 parallel translation
In the flower meadows plants turn sunlight into the sugar of nectar, and that's what Yellowstone's smallest migrating bird has been waiting for.
Çiçekli çayırlarda bitkiler gün ışığını nektar şekerine dönüştürüyor. Yellowstone'un en küçük göçmen kuşunun beklediği de buydu.
The missing clerk from the flower store, they ran his prints his real name is Martin Kettering.
Çiçekçideki tezgahtarın parmak izlerini araştırmışlar. Gerçek ismi Martin Kettering'miş.
Affinity, the flower shop.
Affinity, şu çiçekçi.
The flower got ears?
Çiçeklerin kulağı mı var?
I just like the name, and the flower.
Sadece isim hoşuma gidiyor, ve çiçek de.
Two dead bodies, one male and one female in their 20 $, were found at a home garden in Yang-pyung by hired gardeners digging the flower bed...
İki ceset, 20'lerinde bir erkek ve bir bayan, Yang-pyung'da bir evin bahçesinde bulundu görevli bahçıvanlar tarafından çiçek tarhı kazıIıp...
Where the flower was, it's yellow.
Çiçeğin olduğu kısım sarı.
The flower shop, I was followed To my car by a... By a swarm of bees.
arabama kadar arı sürüsü... tarafından takip edildim.
Back at the flower bower, the male performs a dress rehearsal.
Çiçek çardağındaki erkek kostümlü bi prova yapıyor.
The flower petals fuse together, forming an insulated protective case around its stamens.
Bitki taç yapraklarını birleştirerek erkek organların etrafında yalıtkan bir kılıf oluşturuyor.
The flower case is so well sealed that unfortunately, it also keeps out pollinating insects.
Kılıf öyle sıkı kapalı ki polen yayıcı böcekleri de dışarıda tutuyor.
As it moves across the flower heads, its feet slide between grooves in the petals, where the flower's pollen sacs are waiting.
Çiçek başları arasında hareket ederken ayağı çiçeğin polen keselerinin bulunduğu taç yapraklar arasındaki girintilere giriyor.
But cleverly, the heliconia rations the amount of nectar it produces to force the hummingbird into returning to the flower time and time again.
Ama helikonya ürettiği nektar miktarını öyle zeki bir şekilde ayarlar ki sinek kuşunu belirli aralıklarla tekrar tekrar geri gelmek zorunda bırakır.
But the flower isn't finished yet.
Çiçeğin işi henüz bitmedi.
We'll check out all the flower shops.
Bütün çiçekçilere bakarım.
I heard that nowadays she won't even come out to the flower shop and stays inside her house.
Bugünlerde, fidanlığa bile gitmediğini, hep evde olduğunu duydum.
I'll still let him know that you gave him the flower basket
Düşüncelerinizi beraberinde iletirim.
You'll spread the flower pollen
Polenler her yere uçuşuyor.
The flower petal had come from a lily.
Çiçek yaprağı Lily'den gelmişti.
There's a lot of rubbish in the flower business, isn't there, roddie?
Çiçek işinde gerçekten epey çöp var, değil mi, Roddie?
Is the flower for her?
Bu çiçek onun için mi?
Look, with the flower and the grass, and the arches of the empire.
Çiçeklere ve çimlere bak ve İmparatorluk kemerlerine bak.
Pick the flower now Before the chance is past Before it's past
Şansını kaybetmeden önce çiçeği kokla.
Pick the flower now Before the chance is past
Şansını kaybetmeden önce çiçeği kokla.
"for its base pages claim control and crush the flower within the soul."
"kapak sayfalarındadır güya kontrol, ruhunun derinliklerinde ezilir çiçek."
It's the flower of light in the field of darkness that's giving me the strength to carry on.
Karanlık tarlasında bir ışık çiçeği Bana yoluma devam etme kudreti veren, anladın mı?
Well, except for the flower that is.
Şu çiçek hariç.
When the flower comes up first, you cut off the top, chop it up and put that into the white goatskin.
Çiçeklendiğinde, başını keser doğrar, beyaz keçi derisine koyarsın.
I run a flower shop, my darling, Bloomin'Lovely on the parade?
Ben de bir çiçekçi dükkanı işletiyorum tatlım, geçidin orada, Sevgi Çiçekçilik.
A little pilfering provides this hummingbird with the energy it needs until the new flower buds open.
Birazcık hırsızlık bu sinekkuşuna yeni çiçekler filizlenene kadar yetecek enerjiyi sağlayacaktır.
For a long time I have gathered Colour by colour, And with them I sew together The proudest flower.
Uzun bir zaman rengarenk çiçekler toplamıştım, ve onlarla en gururlu çiçeği dokumuştum.
The natives here warmly welcome them with an offering of lotus, a sweet-tasting flower with mind-altering properties.
Adanın yerlileri onları sıcak bir şekilde karşılar ve tadı çok güzel olmakla birlikte uyuşturucu etkiye sahip bir çiçek, yani nilüfer ikram ederler.
The third flower is green.
Üçüncü çiçek yeşil.
We use the expression "butterfly" For a man who flits from flower to flower.
Daldan dala uçan erkekler için "kelebek" lafını kullanırız biz.
What if the world is a little more complicated than a damn fucking flower!
Peki ya dünya, senin o sikik çiçeklerinden daha karmaşıksa.
How about some slacks from Target, a flower from the yard and a Prius?
Target'tan bol bir pantolona bahçeden koparılmış çiçeğe ve Prius'a ne dersin?
Planting the seed and then I've grown into a beautiful flower and now everyone wants to smell me. So smell it?
Bir tohumu ekersin ve o güzel bir çiçeğe dönüşür ve etraftaki herkes onu koklamak ister.
He sets the scene with flower petals and wine and then he cooks for them.
Şarap ve gül yapraklarıyla sahneyi hazırlıyor ve onlara yemek yapıyor.
As these bees busily feed on nectar, they unwittingly brush against the stamens, collecting pollen, and then carry it from flower to flower.
Bu arılar nektardan beslenirken ister istemez erkek organlara dokunup polen topluyorlar ve bunları çiçekten çiçeğe taşıyorlar.
To reproduce, the richea honey bush must flower.
Richea bal çalısının üremek için çiçek açması gerek.
As it flies off, the monarch's feet hook out the pollen and carry it to the next flower, and pollination is achieved.
Uçmasıyla da kral kelebeğin ayağı polenleri başka bir çiçeğe taşıyor ve böylece tozlaşma sağlanıyor.
Someone in the full flower of her gifts.
Çok büyük yeteneği olan biri yapmalı.
Then, the Kundalini hidden inside the body shoots up and bursts open like a blooming flower.
Sonra, vücutta saklı olan Kundalini bir çiçek gibi açar.
She's like a flower that grows in the desert, a red rose.
Çölde açan bir çiçek gibi.. Kırmızı bir gül.
The message of this flower is death.
Bu çiçekler ölümün mesajı...
And floating on the surface was a flower petal.
Ve suyun üzerinde bir çiçek yaprağı yüzüyordu.
Western motif, sort of the iconic flower.
Batı dizaynı, simgesel bir çiçek gibi.
From here on out, the going rate for a K flower is gonna be 30 Gs.
Şu andan itibaren bir kilo malın çıkış fiyatı 30 bin dolar olacak.
Flower pots aren't big enough to make the hotel explode like that.
Oteli bu şekilde havaya uçurmak için saksılar yeteri kadar büyük değil.
Molly, I know that your favorite flower's the gerber daisy, and I know that you get blotchy when you have to speak in front of a group of people.
Molly, En sevdiğin çiçeğin papatya olduğunu biliyorum, ve kalabalık bi grup insanın önünde konuşurken kızarırsın bunu biliyorum.
Then when the second flower comes through, you chop that up, put those in the brown bags.
Sonra ikinci çiçek çıktığında onu da doğrayıp şu kahverengi çantalara koyarsın.
the flowers 83
flowers 422
flower 89
flower hog 16
the floor is yours 27
the flash 89
the first one 115
the forest 35
the first time i saw you 26
the first of many 20
flowers 422
flower 89
flower hog 16
the floor is yours 27
the flash 89
the first one 115
the forest 35
the first time i saw you 26
the first of many 20
the family 112
the family business 35
the floor 53
the final frontier 122
the first time we met 43
the future 293
the french 76
the first 240
the front 31
the fool 54
the family business 35
the floor 53
the final frontier 122
the first time we met 43
the future 293
the french 76
the first 240
the front 31
the fool 54
the food 120
the father 151
the first day 25
the fuck is this 18
the front door was open 16
the feds 64
the facts 28
the fire 114
the four 34
the funeral 36
the father 151
the first day 25
the fuck is this 18
the front door was open 16
the feds 64
the facts 28
the fire 114
the four 34
the funeral 36