The past translate Turkish
26,668 parallel translation
The past two years...
Son iki yıldır...
I've spent nearly every day with him for the past year.
Son bir yılın hemen her gününü onunla geçirdim.
Those who can't remember the past are condemned to repeat it.
Geçmişi hatırlayamayanlar, onu tekrar yaşamaya mahkûmdur.
The past... the past is a bunch of fortresses all closed off from the rest of the world.
Geçmiş, dünyanın geri kalanına kapalı olan düzinelerce kaledir.
What's the difference between the pastrami Swiss cheese dog with sauerkraut and the Reuben dog?
Lahana turşulu ve pastırmalı İsviçre sosislisi ile Reuben sosislisi arasındaki fark nedir?
News is saying, that you can't remember about the past.
- Görünen o ki geçmişi hatırlamıyorsun.
Because he always dreamt of the past.
Her zaman geçmişi rüyasında görürdü.
I mean, not one... in the past five days.
Demek istediğim, bir tane bile... geçen 5 gün içerisinde.
You will provide a full accounting of your activities for the past two weeks since the moment your sister died.
Kız kardeşinizin ölümünden bu yana geçen iki hafta boyunca yaptıklarınızın tam hesabını vereceksiniz.
I have been trying to get him to eat for the past three days.
Üç günden beri ona bir şeyler yedirmeye çalışıyorum.
You have to face the past.
Geçmişle yüzleşmek zorundasın.
It's all in the past now.
- Artık hepsi geçmişte kaldı.
The past is the past.
Geçmiş geçmişte kaldı.
I know that we can't change the past, but there's a difference between moving on and letting go.
Geçmişi değiştiremeyeceğimizi biliyorum. Fakat devam etmekle salıvermek arasında bir fark var.
I've traveled to the past, but I always came back to the present.
Geçmişe gittim ama hep günümüze döndüm.
Here's the thing, ladies. I need two loyal soldiers, and these two can't seem to cut loose from their ties to the past.
Sorun şu bayanlar 2 sadık askere ihtiyacım var ve bu ikisi geçmişte ki bağlarını koparamıyorlar
Whatever Damon and I have done to one another in the past, it has been forgiven.
Damon ve ben geçmişte birbirimize ne yapmış olursak olalım affedildi.
Catch up on what's happened over the past few thousand years.
Son bin yıldır ne kaçırdığını gör.
But we've been living in the past for too long.
Ama uzun süredir maziye takılıp kaldık.
We've been living in the past for too long.
Uzun süredir geçmişe takılıp kaldık.
I mean, I know we've had our differences in the past, but we're friends now, right?
Eskiden atıştığımızı biliyorum ama artık arkadaşız, değil mi?
I can't take back the past, but the future... that is up to us.
Geçmişi geri getiremem, fakat gelecek... gelecek bize bağlı.
In the past three minutes, no.
Son üç dakikada, hayır.
Let it stay in the past.
Bırak geçmişte kalsın.
Uh, although it hasn't been used for the past couple of hundreds years, as far as I can see.
Görebildiğim kadarıyla son ikiyüz yıldır kullanılmamış.
How many thousands of non-insurance-covered dollars have I given you over the past five years?
Kaç bin dolar sözleşmesiz geçtiğimiz 5 yıl boyunca sana verdim?
There's been three burglaries on this street in the past month.
Geçen ay bu caddede üç hırsızlık oldu.
I'm not talking about the past.
Geçmişten bahsetmiyorum.
Who else would dig up the past like that?
Başka kim geçmişi bu kadar eşeleyebilir?
All the recollections of the past few days, including this conversation, erased.
Geçtiğimiz birkaç güne ait anılar silinir, bu konuşma da dâhil.
Five people have disappeared in the past year.
Geçen yıl beş kişi kaybolmuş.
But all that's in the past.
Ama tüm bunlar geçmişte kaldı.
I know that you and I have had a lot of problems in the past.
Geçmişte sorunlarımız olduğunu biliyorum.
We've made that mistake in the past.
Geçmişte bu hataya düştük.
A clone with all the memories you made over the past two hours, memories that would die with you if I pull this trigger.
Eğer bu tetiği çekersem klonun, son 2 saatte öğrendiğin her şeyi unutur.
For the past three years, he's convinced.. ... that he'll marry Manpreet.
Manpreet'i evlenmeye tam 3 yılda ikna etti.
You already know the past.
Geçmişi biliyorsun.
Possibly for the first time in human history, people from different groups came together around shared beliefs and, in those first formative moments of religion, they may have shared stories about where they all came from, stories that celebrated a shared past
Belki de insanlık tarihinde ilk kez olmak üzere farklı gruplardan insanlar ortak inanç etrafında bir araya gelmiştir. Dinin bu ilk birleştirici anlarında nereden geldiklerine dair hikayeler anlatmışlardır.
They're drawn to the bacon.
Pastırma onları üzerine çekecek.
Mike and I just finished off the bacon.
Mike'la ben az önce kalan pastırmayı da yedik.
You guys finished the bacon.
Pastırmayı bitirdiniz.
- We ran this by the group...
- Grup olarak pastırmaları yedik.
These past 12 hours have been the best of my life.
Bu geçirdiğimiz 12 saat hayatımın en iyi anlarıydı.
I'm not going to have you the way that I want you while you still have these emotional ties to your past.
Geçmişinle olan duygusal bağlarını kesmeden seni istediğim şekilde elde edemem.
Bacon makes a good case for the existence of God.
Pastırma, Tanrı'nın varlığına güzel bir kanıt.
All the bacon.
- Tamamen pastırma.
You do realize we drill even a millimeter past the inner edge of the casing, we'll all blow sky high.
Farkındaysan, kasayı delerken iç kenarını bir milim bile geçersek, hepimiz havaya uçarız.
"The Synth proceeded to push past her husband to get to the door".
"Sentetik kapıya ulaşabilmek için kocasını iterek ilerledi."
'But he keeps coming, hoofing the hard ground -'squeezing past at the finish to take the race.
Ama koşmaya devam ediyor, sert zeminde süzülüyor yarışı kazanmak için varış noktasına doğru sıkıştırıyor.
We're half past the hour and focusing on the CDC budget vote.
Yarım saatimiz geçti ve konumuz Hastalık Kontrol Merkezi bütçe oylaması.
The only difference is that I was her past. ... and you're her present.
Tek fark, ben onun geçmişiyim sen ise bugünüsün.
the past is the past 65
pasta 64
pastor 178
past 145
pasty 19
past tense 78
past and present 22
pastries 22
pasta and beans 20
the post 71
pasta 64
pastor 178
past 145
pasty 19
past tense 78
past and present 22
pastries 22
pasta and beans 20
the post 71
the power of christ compels you 31
the police 666
the party is over 26
the police are here 92
the piano 29
the police are coming 33
the party 90
the police station 24
the park 61
the plane 59
the police 666
the party is over 26
the police are here 92
the piano 29
the police are coming 33
the party 90
the police station 24
the park 61
the plane 59
the point is 1527
the phone rang 17
the player 16
the people 229
the party's over 96
the prince 110
the painter 35
the policeman 19
the patient 39
the point 85
the phone rang 17
the player 16
the people 229
the party's over 96
the prince 110
the painter 35
the policeman 19
the patient 39
the point 85