English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / The r

The r translate Turkish

452,280 parallel translation
Once the debris is gone, the fire department can crane the transformer and its pole off the roof.
Moloz kaldırıldıktan sonra itfaiye trafoyu ve direğini çatıdan çıkartabilir.
All right, ready for the razzle-dazzle?
Pekâlâ, şamataya hazır mısın? Tamam!
And it seems it is home to a deadly species of the Rhondonian wandering spider.
Ve görünüşe göre ağaç, Rhondon dolaşan örümceğinin... -... ölümcül bir türünü barımdırıyor.
You ready to marry the love of your life?
Hayatının âşkıyla evlenmeye hazır mısın?
Look, I'm just saying. If it turns out we end up doing all the heavy lifting for him, maybe we shouldn't devote too much time to it.
Sadece diyorum ki, işler yolunda gitmezse tüm ağır işler bize kalabilir.
Can you at least confirm the name of the lessee?
En azından kiralayanın ismini teyit edemez misin? Hayır.
He just took the sedative.
Yatıştırıcıyı aldı.
Pruitt insisted he was innocent, but in the end, he was convicted on 11 felony counts.
Pruitt masum olduğu konusunda ısrar etmiş ama sonunda 11 ağır suçtan hüküm giymiş.
Materials to the Congolese border when we ran into an improvised roadblock of broken crates and rusty barrels.
Kongo sınırından malzeme geçiriyordum. Kırık kasa ve paslanmış varillerle kapatılmış yola geldiğimizde, adamlarıma yolu açmaları için emir verdim.
The truth will out.
Gerçek ortaya çıkacaktır.
See? This is why I'm practicing. ♪ It's amazing how the unexpected ♪
- Tabii, horladığını duymadılarsa hoca her "vajina" dediğinde kıkırdadığını duymuşlardır.
Just another bonus of being my client. Wait, what was the first bonus? Ohh!
Şişko terli arkadaşımın kokan yastığıyla bacaklarımı ayırıp oturmamalıydım.
No one else wants to be the prince.
Hayret, hayır.
I was a theater major, and I am all about the integrity of the show.
Değil mi Tucker? İyi sayılır. Bunu söylemeyecektim ama...
I am done playing second fiddle to a spoon. Okay, what kind of crazy world are we living in where the prince isn't the star?
Bir daha yemeğe çağırırlarsa seni terk ettiğimi söyleyebilirsin.
Oh, oh, and there's the woodland creatures, and the people, and the prince who looks a lot like Tucker.
Ben de gitmek istemiyordum! - Bunu striptiz şovundan önce düşünecektin. - Hayır!
You better have a birthmark or a library card, honey,'cause when we die on this thing, the news is gonna say,
Doğum leken veya kütüphane kartın vardır umarım. Çünkü bu şey üzerinde ölürsek haberlerde
That crosses the line.
İşte o tahammül sınırını aşar.
I do the wordplay here, so stay in your Nathan Lane, Kim D.M.C., which stands for, " Don't.
Kelime oyunlarını bana bırak ve haddini bil, Kim D.H.G. Açılımı " Dur. Hayır.
[thunder crashes] No. That's the bunker.
Hayır, o sığınaktı.
We can go for massages, that way I still get the credit, but I don't have to be in the same room with her.
Masaja gidebiliriz, böylece bütün övgüyü alırım ama onunla aynı odada olmak zorunda kalmam.
Plus, the beef stew's on the top shelf.
Ayrıca, ayrıca sığır eti güveçleri üst raflarda.
It's the pan.
Tavadandır.
Storm last night toppled the power line.
- Dün gece elektrik hattına yıldırım düşmüş.
But these are the contingencies you need a plan for.
Ama bunlar hazır olman gereken olasılıklar.
How long has she been in the bubble?
- Ne kadardır baloncukta?
Antibiotics fight infection by working with the immune system.
Antibiyotikler bağışıklık sistemiyle işbirliği yaparak enfeksiyonla savaşır.
While you're doing that, I'm gonna post the live numbers as the polling stations close.
Sen o işi yaparken ben de oy verme yerleri kapanır kapanmaz canlı sonuçları bildireceğim.
Okay, the software is ready.
Tamam, yazılım hazır.
What if I push it up and off from inside the bubble?
Peki ya baloncuğun içinden itip, kaldırırsam?
With something soft, or it'll hasten the puncture.
Yumuşak bir şeyle, yoksa patlamayı hızlandırır. Öyle mi diyorsun?
Uh, that's worse... the air's leaking from the mattress.
Bu daha kötü... şişme yatak hava kaçırıyor.
Neonatal ICUs would have the supplies and the sterile room, but in order to get her there, we need to bypass swarms of germ-laden people.
Yeni doğan yoğun bakım birimlerinde malzeme ve steril oda olacaktır, fakat oraya varmak için öncelikle mikrop dolu insan sürüsünü atlamamız lazım.
Mask can go in the autoclave, but its steam will degrade the suit, so we'll sterilize that in here, with ethylene oxide gas.
- Maske otoklava girebilir fakat buhar giysiyi bozacaktır ; o yüzden burada steril edeceğiz etilen oksit gazıyla.
The New England Journal of Medicine is research.
"Yeni İngiltere Tıp Dergisi" araştırmadır.
Uh, my dad just gave me the VR headset, totally purified.
Babam bana sanal gerçeklik gözlüğü verdi tamamen arındırılmış. Evet. Bu yaptığın için teşekkürler.
Good boy. Now save the next dance for me, huh?
Sonraki dansı bana ayır olur mu?
I guess I just don't want my sweet little genius to be corrupted by the outside world.
Sanırım istediğim sadece ufak dâhimin dış dünya tarafından yozlaştırılmaması.
- I'm not sure if I can soup up the DNA scanner hardware to do that much heavy lifting.
- DNA tarayıcısının donanım gücünü böylesi ağır bir işi kaldıracak kadar artırabileceğimden emin değilim.
So we get a sample from the monkey, upload the data, Sly runs the test to see if there are any anti-viral proteins that could be making the monkey immune.
Yani maymundan örneği alırız, veriyi yükleriz, Sly testi yapar ve maymunu bağışık yapan herhangi bir anti-viral protein var mı yok mu görür.
That means minute, every day, we could be losing the cure for cancer... who knows?
Bu, her dakika, her gün kanserin tedavisini kaçırıyor olabiliriz demek... kim bilir?
And the more of this we lose, the less O2 and the more CO2 we get.
Ve biz bunları kaybettikçe, daha az O2 daha çok CO2 alırız.
Smoke makes wasps docile, so, then we cut down the nest, carry it to the loggers'camp.
Duman yabanarılarını uysallaştırır, sonra kovanı indirip oduncu kapına taşırız.
He'll think the nest fell from the tree.
Kovanın ağaçtan düştüğünü sanacaktır.
Metal blade of the machete and a coil of wire from my bag will get their signal.
Palanın metal kısmı ve çantamdan bir bobin teli sinyallerini alacaktır.
Overload the camera's lithium ion battery.
Kameranın lityum iyon pilini aşırı yükleyerek.
Cabe, stick the hook in the top.
Cabe, tepeye kancayı sıkıştır.
Trees have resonant frequencies, just like a tuning fork or idling car engine, except the tree's is organic.
Ağaçların tınlaşım frekansları vardır, tıpkı bir diyapazon ya da rölantideki motor gibi, tabii bu ağaç organik.
Sly, research the Von Von tree and find out if anyone has ever calculated its resonant frequency.
Sly, Von Von ağacını araştır ve birisi tınlaşım frekansını hesaplamış mı bak.
Spiders are the second most vibration-sensitive organism in the world!
- Örümcekler dünyadaki ikinci... -... titreşime hassas organizmadır.
No, that's the fever talking.
Hayır, duyduğun ateşin konuşması.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]