English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / The real thing

The real thing translate Turkish

1,861 parallel translation
- I'll see the real thing when I come back through.
Geri geldiğimde gerçeğini izlerim.
You can create it and give me the real thing.
Yaratıcı ol ve bana gerçek şeyi ver.
This might be the real thing.
Bu gerçek.
You know, I have never been able to tell the difference between the wood-effect lino and the real thing.
Hiç bir zaman parke ile mineflo arasındaki farkı görmemiştim.
This could be the real thing.
Gerçek olabilir bu.
Yeah, but was it reliable? It's the real thing, Ian.
Gerçekten farkı yok, Ian.
The slogan underneath : It's the Real Thing, period.
Altındaki slogan da diyor ki : "Gerçek budur"
If this is the real thing, I probably should get it in a museum somewhere.
Eğer bu şey hakiki ise, onu müze gibi bir yere teslim etmeliyim.
I'll give you the Tangka and it's the real thing.
Kesinlikle orjinal.
She said for $ 60 you can't tell the difference from the real thing.
60 dolara gerçeğinden ayıramazsınız dedi.
Every time her bag passes off as the real thing when her friends pay through the nose on Rodeo Drive... -... she wins.
Arkadaşlarının fahiş para ödediği çantalar gerçek sanıldığında galip geliyor.
'Cause it's not like a little sex toy's ever gonna replace the real thing.
Çünkü küçük bir seks oyuncağı, gerçeğinin yerini asla alamaz.
Why would I do that when I have the real thing right here?
Burada gerçeğine sahipken neden böyle bir şey yapayım ki?
Well, if that wasn't a date, I can't wait for the real thing.
Eğer bu bir buluşma değilse gerçeği kim bilir nasıldır.
They're gonna be the real thing.
Morluklar gerçek olur.
It's time for the real thing.
Gerçek bir şeyler yapma zamanı geldi.
There's nothing wrong with a little companionship'til the real thing comes along.
İşler "gerçek" oluncaya kadar küçük bir arkadaşlıkta yanlış bir şey yoktur.
I had the real thing.
Ben gerçek bir şeye sahibim.
You think I didn't have the real thing?
Sence gerçek şeye sahip değil miyim?
You think I didn't have the real thing.
Sen gerçek şeye sahip olmadığımı düşünüyorsun.
That's how you know the real thing.
İşte "gerçek şey" in ne olduğunu böyle öğrenirsin.
It's the real thing! Who knows when the next enemy will come here...
Sıradaki düşmanın ne zaman geleceğini kim bilebilir?
I'M SAVING THE REAL THING FOR MONDAY.
Gerçek şovumu pazartesiye saklıyorum
- I can't afford the real thing.
- Gerçeklerine gücüm yetmez.
You know this game has frak all to do with the real thing?
Bu oyunun gerçeğiyle alakası olmadığını biliyorsunuz, değil mi?
Yeah, she's not the real thing, but...
Büyük değil, ama...
He can't sing like the real thing, but he sure dresses like him.
Şarkı söyleşi değil ama kıyafeti aynı onun gibi.
They were playing doctors and nurses and found the real thing.
Doktorculuk oynarlarken gerçek bir şey buldular.
You want instant or the real thing?
Hazırından mı koyayım, gerçeğinden mi? Yarı yarıya yapayım istersen.
Wow, this is the real thing.
İşte olay budur.
This is the real thing!
Bu sefer gerçek!
But nothing when compared to the real thing, eh, Inspector?
Gerçekleriyle kıyas kabul etmez, değil mi, Müfettiş?
That pain is the only thing that will ever be real to you.
O acı, hayatta hissedilen tek gerçek duygu olacak.
I'm not one of those people who is a real typographer, I don't know all the fancy words for all the letters, and the sort of ligatures and ascenders and descenders and all that kind of thing.
Ben gerçek tipografist diyeceğiniz o insanlardan değilim, bütün harflerin bütün acayip terimlerini bilmiyorum, birleşimlerden, üst uzantılardan, alt uzantılardan falan da anlamam.
Once he's gains their trust, perhaps even their love, he... consummates the relationship with the only thing that is real to a monster like him.
Kanları için. Hiç öldürmeden kanlarını içtiği kurbanları oldu mu?
The vice president was right, well, about one thing, anyway - that it was gonna take a willingness to strike back before getting any real cooperation.
Başkan Yardımcısı haklıydı. Tek bir konuda ama... O da ;
You see, this thing, I-it kills the real person, makes it look like a suicide, then it sort of like morphs into that person, cases the job for a while till it knows the take is fat,
O şey asıl kişiyi öldürüp intihar süsü veriyor. Sonra o kişinin şeklini alıyor. Bir süre işe devam edip ganimetin artmasını bekliyor ve açığını yakalıyor.
Not buying the waterslide thing? Well, just keep it real.
- Su kaydırağı olayını yutmadı mı?
Afraid that's about the closest thing we have to a real clue.
Korkarım bu, elimizde ipucuna en yakın şey.
Shinigami, you really are the real thing.
Teşekkür ederim, Bayan Ölüm Meleği. Adım Rem.
Well, the thing is... it's all done real-time, by phone, so...
Şey, aslında... Hepsi, şey, SMS'lerle canlı yayında belli olacak...
I'll make the real thing.
Gerçeğinden yapayım.
It's the real thing.
- Seni geri istiyorum Joy. - Ne?
- This is the real thing.
Bu ciddi bir şey.
The one real thing you have is in the room next door.
Gerçek olan şey yandaki odada.
How could I ever have thought you knew the first thing about real love?
Nasıl da gerçek aşk hakkında en ufak bir şey bileceğin vehmine kapıldım?
The only thing that is real is what I want.
Gerçek olan tek şey benim istediğim şey.
Good thing it wasn't a real race... or you might have taken a little nap at the wheel.
Neyse ki, gerçek bir yarış değildi yoksa tekerleğin üzerinde uyur kalırdınız sonra.
Your loyalty and enthusiasm during the American Airlines thing showed real character.
Amerikan Havayolları işindeki gayret ve sadakatin gerçekten etkileyiciydi.
Okay, look, in the real world there's this thing called a filter.
Tamam, bak, gerçek dünyada filtre denilen bir şey vardır.
And because you're a real pain in the ass, And when it's your job to run a $ 50-billion global enterprise, That's not such a bad thing to be.
Ve çünkü sen gerçek bir baş belasısın ve iş 50 milyar dolarlık bir şirketi yönetmene geldiğinde bence bu o kadar da kötü bir şey değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]