The restaurant translate Turkish
6,489 parallel translation
Once Gensler was asleep, we were going to bring him to the restaurant and switch the cases.
Gensler uyuduğunda onu restorana getirip çantaları değiştirecektik.
That attack happened just a few blocks from the restaurant.
O saldırı restorana birkaç blok ötede yaşandı.
I'm picking the restaurant, and we're ordering all the desserts.
Restoranı ben seçeceğim... -... ve o restorandaki tüm tatlıları yiyeceğim.
- Hey! So I brought some leftover stuff from the restaurant that didn't sell.
Yani satmadım restoran bazı artık şeyler getirdim.
Henry Chun, manager of the restaurant.
Henry Chun, restoranın müdürü.
Well, I can safely say that our murder weapon wasn't among the knives collected from the restaurant.
Cinayet silahının mutfaktan topladığımız bıçaklardan biri olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.
So, are we going right to the restaurant, or are we stopping at your house first? !
Doğru restorana mı gidiyoruz yoksa önce sizin eve mi gideceğiz?
- At the restaurant.
- Restoranda.
- Come on, mako got us a table at the restaurant.
Hadi gidelim, Mako bizim için lokantadan bir masa ayırttı.
Be best to box him in, take him in the restaurant.
İçeride kıstıralım, restorandan alalım.
The restaurant was all we had.
Elimizde bir tek o restoran vardı.
I talked to the manager of the restaurant where the first contagion victims either worked or ate.
Hastalığın ilk ortaya çıktığı restoranın işletmecisi ile konuştum.
Uh-oh, did you get fired from the restaurant?
Eyvah, restorandaki işten kovuldun mu?
He came to the restaurant.
Restorana geldi.
But my ex brings Roscoe and his new girlfriend over to the restaurant, and I have to serve...
Eski kocam Roscoe ve yeni kız arkadaşını restorana getirdi ve onlara servis...
So, your ex comes into the restaurant, and...?
Eski arkadaşın, restorana geldi diyordun sonra?
When they left the restaurant, his girlfriend hugs me and leaves me a huge tip.
Restorandan ayrılırlarken Kız arkadaşı bana sarıldı ve bana büyük bir bahşiş bıraktı.
Do we have the video of the restaurant parking lot?
Restoran. Elimizdeki restoran otoparkındaki kamera kayıtlarına bir bakalım.
I'm in a meeting at the restaurant in front of the company.
Şirketin karşısında bir lokantada yemek yiyoruz.
Choi and Mr. Park you start cleaning up the restaurant okay?
Bu arada Choi ve Bay Park lokantayı temizlemeye başlayın, tamam mı?
I matched the arrival and departure times of everyone going in and out of the restaurant.
Restoranta giren çıkan herkes ile konuştuk.
We, um... We added the restaurant 10 years ago.
10 sene önce restoran ekledik.
The animal-rights community took it up, but the restaurant didn't close down.
Hayvan Hakları Topluluğu harekete geçti ama restoran kapatılmadı.
Ten days later, the restaurant closes down.
On gün sonra, restoran kapanmıştı.
So give me the vibe of the restaurant you're going for.
Gideceğiniz restoranın ortamını söyle bana.
She's already at the restaurant, and I assure you, she will not understand.
Çoktan restorana gitti ve seni temin ederim anlamaz.
In fact, he bragged to Mona that Steve Jobs comes in the restaurant all the time.
- Hayır. Aslında, Mona'ya da Steve Jobs'un sürekli kendi lokantasına gelmesi hakkında böbürleniyormuş.
The restaurant, yeah.
- Restoran, evet.
Okay, the day after Thanksgiving, every radio station, mall, and restaurant in America begins playing Runaway Sleigh incessantly.
Şükran Günü'nden sonra Amerika'daki bütün radyolar ve AVM'ler harıl harıl "Kaçak Kızak" ı çalmaya başlıyor.
Do you remember that day when I was trying to convince you guys to come with me to that waffle restaurant in the Antelope Valley that I found?
Sizi Antilop Vadisi'nde benimle gelip waffle yemeye ikna etmeye çalıştığım günü hatırlıyor musunuz?
And I don't mean the tapas restaurant on 18th street.
Ve ben 18 sokakta tapas restoranı anlamına gelmez.
The last few months with two jobs, no dining-room table, a floor sink, having Thanksgiving in a restaurant, like a bunch of losers... it all just washed over me, and I was done.
Birkaç aydır iki işte çalışıyorum yemek masam yoktu, lavabom yerlerdeydi ezikler gibi Şükran Günü'nde restorandaydık. Her şey üzerime çöktü, ve işim bitti.
They'd been slaughtered in the backroom of a restaurant they frequented.
Sürekli gittikleri bir lokantanın arkasında katledildikleri.
And on our first date, because I'm both a big spender and a gentleman, I would have taken you to the best restaurant in Bakersfield.
İlk randevumuzda hem sağlam müsrif hem de centilmen olduğum için seni Bakersfield'daki en pahalı restorana götürürdüm.
I'm on my way right now to talk to a woman who works at the restaurant where they first appeared. Just Haven's luck to have an outbreak when the CDC's around.
HKM buradayken Haven'da salgın olması da şans işte.
Oh, yes, and I'm not talking about the basement of some seedy Chinese restaurant.
Evet. Varoş bir Çin lokantasının bodrumundan bahsetmiyorum.
The birds will find another tree in another restaurant.
Kuş başka bir restoranda başka bir ağaç bulur.
Like, the other night, we went out to eat at a restaurant,
Mesela geçen gece, dışarıda bir restoranda yemek yemeğe gittik.
That's a restaurant near the jewel shop.
Burası kuyumcu dükkânının yakınlarındaki bir restoran.
Tomato Spaghetti is the specialty of this restaurant...
- Şimdi bu restoranın spesiyalitesi olan domatesli spagetti...
He came with us to help open the first restaurant but why is he still here eating for free?
Lokantayı ilk açtığımızda gelip yardım etti anladık da neden hâlâ geri dönmeyip de burada bedavadan yemek yiyor?
I had this anchovy Ssambop for the first time in my life at your mother's restaurant on Yeowol Island.
Bu hamsili marul sarmasını ömrümde ilk kez Yeo Wool Adasında annenin lokantasındayken yedim.
Today, I decided to invite the two men in my life for lunch at my expense at a restaurant.
Bugün hayatımdaki iki adam için restoranda güzel bir yemek ısmarlayacağım.
- Only the best restaurant in town.
Şehrin en güzel restoranına.
Okay, I'm a chef on a Sunday afternoon setting the menu at a big restaurant.
Ben bir pazar öğleden sonrasında büyük bir restoranda mönüyü belirleyen şefim.
It was at that moment in that dumb restaurant with that stupid look on his face that Mark Baum realized that the whole world economy might collapse.
Mark Baum, yüzündeki o şapşal ifadeyle o aptal restorandaki o anda tüm ekonominin çökebileceğini fark etmişti.
At the Hump restaurant, we knew that they were selling whale meat.
Hump Restorant'ında balina eti sattıklarını biliyorduk.
He took some gear and put it out in front of the Hump restaurant, as people are going in.
Birkaç parça teçhizat aldı, kurulumunu yaptı ve insanların girdiği esnada restoranın önüne koydu...
It's the world's largest mall base Italian restaurant chain.
İtalyan restoran zincirindeki en büyük dükkandır.
In business class, he had this proposal to have a pirating restaurant where after dinner you have the option to plunder your waitress.
Ticari sınıfta, yemek yedikten sonra garsonunu yağmalayabileceğin bir yerde teklif edecekti.
There's a restaurant in the hills here and, Pen, you're going to love it.
Restoran oradaki tepede. Pen, çok seveceksin.
restaurant 59
restaurants 77
the rest of us 45
the rest of my life 18
the right way 29
the road 48
the rules have changed 16
the real one 64
the rules are simple 34
the rules 72
restaurants 77
the rest of us 45
the rest of my life 18
the right way 29
the road 48
the rules have changed 16
the real one 64
the rules are simple 34
the rules 72
the rain 42
the river 87
the rock 58
the real me 30
the rope 39
the right thing 58
the roof 92
the rest of your life 21
the right 75
the reason 46
the river 87
the rock 58
the real me 30
the rope 39
the right thing 58
the roof 92
the rest of your life 21
the right 75
the reason 46
the real story 16
the real deal 26
the red one 47
the ring 177
the r 45
the radio 72
the real thing 38
the real ones 16
the real you 39
the real 41
the real deal 26
the red one 47
the ring 177
the r 45
the radio 72
the real thing 38
the real ones 16
the real you 39
the real 41