The red one translate Turkish
1,039 parallel translation
You're not still mad because I wore this dress instead of the red one, are you?
Yoksa bunun yerine kırmızıyı giymedim diye mi kızgınsın?
It is the red one on the table.
Masanın üzerindeki kırmızı olanı.
Stop the red one.
Kırmızı arabayı durdurun.
- Turn the red one.
- Kırmızıyı açın.
- The red one?
- Kırmızıyı mı?
No, the red one would be too conspicuous.
Hayır, kırmızı çok göze çarpar.
I prefer the red one.
Ben kırmızıyı tercih ediyordum.
- The red one.
- Kırmızı olan.
And you've lost your boat, the red one?
Ve gemini kaybettin, kırmızı olan, öyle mi?
You see that car coming in? The red one?
Şu kırmızı vagonu görüyor musun?
And the red one.
Kırmızı, sen de.
Hey, Horace, is Mars the red one or the green one?
Hey, Horace, Mars kırmızı olan mı yeşil olan mı?
At the end of Galata Bridge one finds the Red Star.
Galata Köprüsü'nün bitiminde..... Kızıl Yıldız'ı bulursun.
Look for Big Red to be one of the old Chernikov class with a submerged maximum speed of 25 knots and a duration of 24 hours without snorkelling.
Büyük Kızıl'ın eski Chernikov tarzında olmasını bekleyin dalış hızı 25 deniz mili ve 24 saat hava almadan durabilir.
It's an apple, a humble apple, a little red and crushed on one side but at the same time it is the Buddha and unity.
Bu sadece ufak bir elma. Birazcık kırmızı, bir tarafı da ezik. Aynı zamanda bu, biricik ruh olan Buda'dır.
- The one in red?
- Kırmızılı olan mı?
The red herring swallowed one
" Ringa birini yuttu
No one stronger than the Red Army is.
Kimse Kızıl Ordudan güçlü değil.
Prohosh hopes to trade this invaluable metal sample to one of the major Red Nations for their support in his bid for power.
Prohosh, bu paha biçilmez metal örneğini iktidar teklifine destek verecek büyük Kızıl Devletler'den birine satmayı umuyor.
He's the one with the red shirt and the golden face.
Kırmızı gömlekli ve parlak yüzlü olan.
The one with the red bottle in the window.
Vitrininde kırmızı şişe olana.
I like the one in the red shirt with suspenders.
Askılı olan kırmızı bluzlüyü beğendim.
I like the one in the red better.
Kırmızıdakini daja çok beğendim.
Red, little, spiky stigmas of the female flower... dangling, yellow male catkin... yellow pollen flying from one to the other.
Dişi çiçeğin kırmızı, küçük ve yapışkan stigmaları salınır ve erkek söğüt çiçeği,.. ... sarı polenler birinden diğerine uçup durur.
Dr. Forbin, we had a power failure in one of the infra-red satellites.
Doktor Forbin, kızılötesi uyduların birinde elektrik problemi vardı.
We had a power failure in one of the infra-red satellites about an hour and a half ago but Colossus switched immediately to the backup system and didn't loose any data.
1,5 saat önce kızılötesi uyduların birinde elektrik problemi vardı ama Colossus derhal yedek sisteme geçip veri kaybı yaşamamızı engelledi.
But if you know that, it means you found the other red bag, the real one.
Ama bunu bildiğinize göre öteki çantayı buldunuz demektir gerçek kırmızı çantayı.
"When men, even unknowingly, are to meet one day, whatever may befall each, whatever their diverging paths, on the said day, they will inevitably come together in the red circle."
... "İnsanlar, bilsinler ya da bilmesinler bir gün tekrar karşılaşacaktır. Kimin başına ne gelirse gelsin hangi yolları seçmiş olurlarsa olsunlar bahsi geçen günde hepsi biraraya gelecektir Kırmızı Daire'de."
Here a Red pilot parachutes from his plane... the last one shot down before the war's end.
İşte uçağından atlayan bir komünist pilot savaşın bitmesinden önce vurulan son uçaktan.
You're the only one who can disarm the mechanism by inserting your red key in one of the substations located throughout the facility.
Sen kırmızı anahtarını kullanarak, bu mekanizmayı etkisiz hale getirebilecek tek kişisin tesisin içindeki herhangi bir deaktive aygıtını kullanabilirsin.
No, this my hand will rather the multitudinous seas incarnadine making the green one red.
Hayır, tam tersine bu eller engin yeşil denizleri kıpkızıI yapar.
- And the serving spoon in your right. - Oh, there's another red one.
Parmaklarınızı kullanmayın...
Inspector, the red car, the one from the crime, belongs to that young guy.
Komiserim, suç aracı olan kırmızı araba o genç adama ait.
No, this my hand will rather the multitudinous seas incarnadine, making the green one red.
Hayır, aksine benim bu elim denizleri kızıla boyayacak, yeşil suları kızıla çevirecek.
This is the identikit of Hans Meyer's murderer, that our artists made up from the descriptions of witnesses one of whom got a close look at the woman in the red cape...
Bu Hans Meyer'i öldüren kişinin robot resmi, görgü tanıklarının ifadeleri sonucu çizildi. ... bir tanesi kırmızı kapşonlu kadına yakından bakabilmişti...
She was in the red drawing room wearing her white dress... sitting quite still with her head bent... and her hands resting on the table.
Giyinme odasındaydık, beyaz elbisesini giymişti başı öne eğik olarak ve elleri masanın üzerinde sessizce oturuyordu.
The one who always wears the red muffler.
Biliyorsun, hep kırmızı kaşkol takan adam.
But why would one of the girlfriends be interested in one of those red jars?
Fakat kız arkadaşlardan biri niçin şu kırmızı kavanozlardan biriyle ilgilensin?
The one Stefano had is red on black instead of black on red, like mine.
Stefano daki siyah üzerine kırmızydı.... Bununla değiştim, benimkiyle aynı....
It's that other one, with the red cover.
Benim istediğim kırmızı kaplı kitap.
There's only one thing to be scared of and it's not me, it's not the Young Communist League..... and it's not the Red bogeyman.
Korkulacak tek birşey var ve bu ben değilim, Genç Komünistler Birliği değil, kızıl öcüler de değil.
Molotov, the Minister of the Foreign affairses, it heard of the occidental diplomats how much they admired heroísmo of the Red Army, but one second front still it was impracticable.
Batılı diplomatların Dışişleri Bakanı Molotov'a Kızıl Ordu'nun kahramanlıklarını takdir etmelerine rağmen ikinci bir cephenin henüz işe yaramayacağını söyledi.
Until it considered one has drunk a toast to the Red Army.
Kızıl Ordu'ya kadeh kaldırmayı bile teklif etti.
In other words it's a steak, but it is definitely not a tournedos, and chips that no-one would dignity with the name French fries, and a glass of red wine of uncertain, not to say dubious origin.
Yani, başka bir deyişle bonfile ama fileto olmadığı kesin kimsenin pomfrit demeyeceği patates kızartması ve menşeinin meçhul olduğundan kimsenin şüphe etmeyeceği bir kadeh kırmızı şarap.
The little red devils, they love toys. May I try one?
Küçük kızıI şeytanlar, oyuncakları severler.
You see, there's only one way to get to the food... and last week we had the route marked out in red... today we changed the route to green.
Görüyorsunuz, yiyeceğe ulaşmanın bir tek yolu var ve geçen hafta yolu kırmızı ile işaretledik, bu gün yolu yeşil yaptık.
One hard-fought struggle for all the marbles. And the Red Horsemen....
Misketler için yapılan sert bir kavga Ve Kırmızı Süvariler....
He must be the big one in the red blanket.
Kırmızı battaniyeli olan liderleri olmalı.
Of course, the snow is red. And gravity is one third.
Yalnız, kar kımızı, yerçekimi de 3'te 1 oranında.
The one with the huge tits and the red hair.
Koca memeli ve kızıl saçlı olan.
Capricorn One, we show red on the heat shield.
Oğlak Bir, ısı kalkanı kırmızı gösteriyor.
the redhead 38
the red 67
red one 26
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one thing at a time 106
one month later 23
the red 67
red one 26
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one thing at a time 106
one month later 23
one more 931
one year ago 42
one more shot 23
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more drink 18
one year ago 42
one more shot 23
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more drink 18
one more round 22
one more thing 865
one moment 967
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one more thing 865
one moment 967
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142