The way you talk translate Turkish
820 parallel translation
This is the way you talk to a man who wears Kaplan and McGuire union suits.
Kaplan ve McGuire marka iç çamaşırı giyen biriyle böyle konuşuyorsunuz.
I don't like the way you talk and I don't like your friends.
Konuşma tarzından da, arkadaşlarından da hoşlanmadım.
The way you talk about that money, you'd think it was really yours.
Sanki hepsi senin paranmış gibi konuşuyorsun.
Why, Miss Hunt, the way you talk.
Baksanıza Bayan Hunt, konuşma şeklinize bakılırsa..
But the way you talk : "One word can change your life."
Ama sizin söyleyiş tarzınız : "Tek bir kelime hayatınızı değiştirebilir."
The way you walk, the way you talk.
Yürüme şeklini, konuşma şeklini.
The way you talk, anyone would think it was the one big thing in your life.
Seni duyan olsa, hayatındaki en önemli şeyin ordu olduğunu sanır.
The way you talk, the way you brag, even your name.
Konuşma tarzına, yüksekten atmana, ismine bile.
I gather from the way you talk and think you're like a lot of the tough guys we got coming in here. I guess we're gonna have to knock some of that out of you, fella.
Konuşmana ve kendini buradaki sert çocuklardan biri sanmana bakılırsa, seni yola getirmemiz gerekecek.
Darling, really, the way you talk...
Sevgilim, gerçekten, konuşma şeklin...
I like the way you talk, Mary.
Konuşma tarzını sevdim, Mary.
The way you talk about leaving the air force, finding some pitiful way of earning living, just to be here with your Japanese wife.
Hava Kuvvetleri'nden ayrılmaktan söz ederken hayatını kazanmak için ne yapacaksın? Bunu sadece bir Japon eşle yaşamak için yapacaksın.
This is the only way I could talk to you.
Seninle ancak böyle konuşabilirdim.
Oh, by the way, did you ever get your poker back, miss... oh, i can't bear to talk about it, especially with poor miss baring being where she is.
Bu arada, ocak demirinizi geri aldınız mı? O konuda konuşmaktan hoşlanmıyorum. Özellikle zavallı Bayan Baring gözetim altındayken.
No, I feel I've known you long enough to have the right to talk to you this way.
Hayır, bunları söylemeyi hak edecek kadar uzun süredir tanıyorum seni.
If that's the way you want it, I give you leave now - all of you - to talk it over again.
Siz böyle istiyorsanız, çıkın ve bir daha konuşun.
That's no way to talk to a man who's here to help you. The world doesn't change.
- Sana yardım etmek için burada olan bir adama böyle denmez.
That's no way to talk to your loved one... when he comes home to you from the brink of the grave.
İnsan ölümün eşiğinden dönüp eve gelen sevgilisiyle böyle mi konuşur hiç.
That's the way I like to hear you talk, John.
Senin sesini duymak istiyorum, John.
You can't talk to men here the way you would at home.
Burada erkeklerle böyle konuşman uygun değil.
We'll talk about the way to live... and then there'll be a fine reward for you, Shell.
Nasıl yaşayacağımızdan konuşuruz. Böylece, bu size güzel bir ödül olacak.
You'd be amazed the way people talk about you.
İnsanların senin hakkında anlattıklarını duysan şaşarsın.
You should hear the way the men talk about him.
İşçilerin, onun hakkında dediklerini bir bilsen.
You're awful silly to call me all the way from London, just to have your dog talk to me.
Beni köpeğinizle konuşturmak için ta Londra'dan aramanız çok aptalca.
From the way you look and talk, and from things George wrote me.
Görünüşünden ve konuşma tarzından, ve George'un yazdıklarından.
The way you look and act and talk...
Öyle görünüyor, konuşuyor, öyle davranıyorsun.
It's the best thing when you feel that way. Just talk and keep on talking.
Çünkü öyle hissederken yapabileceğin en iyi şey budur.
Well, honestly, the way you talk, I realize you're supposed to be kidding, but I really wish you wouldn't.
Allah aşkına! Şöyle konuşmuyor musun! ?
You should've seen the way that Mexican jumped down the other fellow's throat... when he started to talk.
Öbür adam konuşmaya başlayınca Meksikalı nasıl adamın boğazına... sarıldı görmeliydin.
By the way, Doris did Nellie tell you the police want to talk to you?
Aklıma gelmişken Doris Nellie polisin seni aradığını söyledi mi?
My boy says they still talk about the way you played football back there, Jim. Yeah?
Benim oğlan hâlâ senin top oynayışını konuştuklarını söylüyor Jim.
Why, if any man was to talk to him the way I'm talking to you... he'd poke both fists right in their whiskers.
Seninle konuştuğum gibi, babanla kimse konuşamazdı. Ağızlarının üstüne iki tane patlatırdı.
To talk about worms the way you do.
- Niye? Solucanlar hakkında söylediklerin.
- Who put them together? - You did. It was the only way you could arrange for Miss Andre's summer vacations without causing talk.
Sen. Böylece ortalığı karıştırmadan Bayan Andre'nin yaz tatilleri ayarlandı.
6 : 00 suit you? - We can talk about that on the way.
Yolda konuşuruz.
You just don't talk the way an American tourist ought to talk.
Amerikalı turist gibi konuşmuyorsun.
The way you and George Brooks talk, you'd think I was an invalid.
George Brooks'la konuştuktan sonra benim hasta olduğumu düşünmeye başladın.
Because you don't talk to a man the way you ought to. You talk too serious.
Çünkü bir erkekle gerektiği gibi değil, çok ciddî konuşuyorsun.
You didn't talk this way when I lent you the money to get started.
Başlaman için sana para verdiğim zaman bu şekilde konuşmuyordun ama.
I told him that you and I talked, the way I... the way I've always wanted to talk to Roger.
Ona seninle konuştuğumuzu söyledim. Benim... Roger ile her zaman konuşmak istediğim gibi.
Tell me, Gigi, the way you express yourself does your grandmother ever hear you talk this way?
Söylesene Gigi, kendini böyle mi ifade edersin? Büyükannen böyle konuştuğunu duydu mu hiç?
But you got no right to talk to me the way you did, Dave.
Fakat benimle böyle konuşmaya hakkın yok Dave.
I am good and kind, but I don ´ t let you to talk to me... that way, with the Puglisi ´ s poisonous tactics.
İyi ve nazik biriyim ama benimle böyle... Puglisi'nin zehirli taktikleriyle konuşmana izin vermem.
And the way he died... I guess it's nothing to talk about while you're eating.
Ve ölüm şekli... Yemek yerken konuşulacak şey değil bu.
You can't talk me into jumping out a window, the way you did with Furuya.
Pencereden atlamaya, beni ikna edemezsiniz. Furuya'nın yaptığı gibi.
Never talk to me again the way you did tonight.
Bir daha bu geceki gibi benimle asla konuşma.
How dare you talk that way to the man that saved your life!
Hayatını kurtaran adamla bu şekilde konuşmaya nasıl cüret edersin?
You remember the way we used to talk before Travis was born?
Travis doğmadan önce nasıl konuştuğumuzu hatırlıyor musun?
The way you've begun to talk to me.
Bu sabahki benimle konuşma tarzın.
This is the only way you'd talk to us.
Bu konuşmamız için tek yol.
That's the way I like to hear you talk.
Senden bunu duymak istiyordum.
the way i see it 340
the way of the future 27
the way i look at it 29
the way i figure it 33
the way things are going 26
the way things are 19
the way 34
the way i heard it 23
you talking to me 61
you talk too much 145
the way of the future 27
the way i look at it 29
the way i figure it 33
the way things are going 26
the way things are 19
the way 34
the way i heard it 23
you talking to me 61
you talk too much 145
you talkin' to me 23
you talked me into it 17
you talk to me 50
you talk a lot 24
you talk 107
you talked to her 34
you talk to him 77
you talked to him 43
you talked 29
you talk to her 48
you talked me into it 17
you talk to me 50
you talk a lot 24
you talk 107
you talked to her 34
you talk to him 77
you talked to him 43
you talked 29
you talk to her 48
the world is yours 18
the walking dead 44
the who 68
the whole thing 282
the world is changing 33
the walls 37
the wall 69
the world has changed 35
the waitress 23
the wall street journal 16
the walking dead 44
the who 68
the whole thing 282
the world is changing 33
the walls 37
the wall 69
the world has changed 35
the waitress 23
the wall street journal 16
the war is over 139
the whole nine yards 33
the wedding 120
the witch 63
the words 90
the warehouse 20
the whole world 65
the window 97
the witness 70
the whole truth 141
the whole nine yards 33
the wedding 120
the witch 63
the words 90
the warehouse 20
the whole world 65
the window 97
the witness 70
the whole truth 141