English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / The way things are

The way things are translate Turkish

1,009 parallel translation
If that's the way things are in 1887... what do you think's gonna happen in 1888?
Eğer işler 1887 yılında bu şekildeyse sence 1888 yılında neler olacak?
I'm not exactly jumping with joy at the way things are turning out.
Bu gelişmeler keyfimi kaçırdı.
And the way things are.
Her şeyin gerçekte olduğu gibi.
That's the way things are, you know.
Elden bir şey gelmez, biliyorsun.
It's just the way things are.
Dünya böyle işliyor.
That's the way things are, Ben.
Böyle olması gerekti Ben.
I can't help the way things are, Alice.
Zaman değişiyor, Alice.
- You have to accept the way things are.
- İnsan, başına gelenlere sabretmeli.
The way things are, you could- -
İşler şu anki haliyle- -
Wouldn't it be better the way things are to separate tomorrow or even tonight?
Bu durumda yarın, hatta bugün ayrılsak daha iyi olmaz mı?
- I'm happy the way things are.
- Şu an çok mutluyum oysa ki.
But I - I can't leave home just now, sir... not with the way things are.
Ama eve dönemem efendim hele ki durumlar böyleyken.
But the way things are, very few people will ever know what you're saying.
Ama kazın ayağı başka, çok az kişi senin meramını anlayacaktır. - Ya da ne yapmaya çalıştığını.
That's a mighty dangerous detail the way things are.
O yol da tehlikeli ayrıntılar var.
Cathy, believe me, it's just the way things are.
Cathy, inan bana, bu tip şeyler olur.
But seeing the way things are, you know, if anything should happen to the captain, there ain't many of us coming out of this.
Fakat görünüşe göre... bilirsiniz, gerçekten Yüzbaşı buna onay verirse... bu aramızda kalacak.
Not the way things are going.
Hele her şey yolunda giderken.
Maybe with the way things are, they can never be sure.
Belki de işlerin oluş biçiminden dolayı asla emin olamıyorlardır.
And the way things are, who's gonna stop him?
Ozaman onu kim duduracak?
I can't say how I feel, the way things are.
Ben ne hissettiğimi hiç bilmiyorum. herşey çok belirsiz.
No reason I should try to hide anything, is there the way things are between us now?
Saklayacak bir şeyim yok. Hele ilişkimiz bu duruma gelmişken.
That's the way things are in the world
Dünyada işler böyle yürüyor.
Not the way things are.
Durum böyleyken hiç önemi yok.
Not the way things are now.
Orada olduğunu sanmam.
That's the way things are.
Hayat böyle sürüp gider.
The way things are, this outfit's got an esprit-de-garbage pail.
Ama bu iş böyle devam ederse, Almanlar bizi dümdüz eder.
The way things are going, I should be lucky to have any thumbs at all.
Olayların oluş biçimine bakılırsa, sakarlık yapmazsam şanslıyım.
The way things are going, I'd say you'd better keep on passing as one.
Anlattığın gibi ise, bu sırrı saklasan iyi edersin.
Jonesy, listen, the way things are going now, you'll only embarrass the department.
Jonesy, dinle, şu anda işlerin gidişatına bakarsak, sen bölümü yalnızca sıkıntıya sokacaksın.
Downtown would never approve an increase in your loan the way things are.
Görünen durumunla merkez borç arttırımını asla onaylamaz.
Well, I've told you the way things are in town.
Kasabada durum daha da kötü olabilir.
The way things are going nowadays, a day won't be enough.
Bugünlerde olayların gidişatına bakarsak bir gün yeterli olmayacaktır.
But if you did, the way things are right now, I might say something I wouldn't really mean.
Eğer yapacaksan şimdi tam zamanı birşeyler söylemeliyim ama şu an anlamsız.
The way things are going, I won't have to keep an eye on you long.
Bu gidişle uzun süre beklemene gerek kalmayacak.
NOT ANY OF IT. WH ETHER YOU LIKE IT OR NOT, THAT'S THE WAY THINGS ARE,
Barbara, hoşuna gitse de gitmese de dünya artık böyle.
THE WAY THINGS ARE. I KNOW I'LL BE FORGIVEN.
Affedileceğimi biliyorum.
A noble thought, but the way things are right now,
Soylu bir düşünce, ama işler öyle bir yere geldi ki,
Things are very different now from the way they were.
Artık durum eskisinden daha farklı.
It's monstrous the way people go about saying things behind one's back that are absolutely and entirely true.
İnsanlarının birisinin arkasından tamamen doğru olan şeyleri söylemeleri gerçekten çok korkunç.
Homer, why can't you understand the way things really are?
Homer, neden gerçekleri görmezden geliyorsun?
I don't like to think things are orgamized that way so somebody can be the square rap.
Bir şeyler çevirip adaletin yerini bulmasının engellenmesini de sevmem.
There are things I wanna do, big things... and the only way to get them is to be strong, to be...
Yapmak istediğim büyük şeyler var. Bunları elde etmemin tek yolu güçlü olmak.
Owen, we need somebody else running things that's not mixed up in this personally the way you are to get things quieted down, which I don't believe you can ever do.
Owen, bize başkası lazım senin gibi kişisel olarak işe bulaşmamış biri bu işi halletmesi için. Senin yapabileceğini sanmıyorum.
It's a pity things are the way they are in this country.
Memleketin adalet sisteminin böyle zayıf olması ne acı.
With things the way they are, this is no time to start getting serious with a girl.
Şu anki durumda, bir kızla ciddileşecek zaman yok.
I've had a chance to see things the way they really are.
Görülenleri gerçekte oldukları hâlleriyle görmek için elime bir fırsat geçmişti.
I've got to see things the way they are, and the way they will be.
Hayatı olduğu gibi, olacağı gibi görmem gerekecek.
Once Allison is out of the way and Lucy and I are married, the talking will taper down and things will drop right back into normal.
Hele Allison yolumuzdan çekilsin, dedikodular azalsın ve taşlar eski yerlerine otursun ki ben Lucy ile evleneyim.
Well, that's the way those things are, Ronald.
Şey, bu şeyler işte böyle, Ronald.
I'd like to, but all of my things are on the way to New York.
İsterdim, ama bütün eşyalarım New York yolunda.
Things the way they are, he must be a Very worried man.
Olaylar bu şekilde iken çok endişeli bir adam olmalı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]