The whole truth translate Turkish
987 parallel translation
There's something growing here that's going to make me shout out the whole truth one day.
Tam şuramda, günün birinde tüm gerçeği haykırmama yol açacak bir şeyler büyüyor.
Convinced it's not the whole truth.
Tüm gerçeğin bu kadar olmadığına.
Do you swear you'll tell the whole truth and nothing but the truth? - I do.
Gerçeği, yalnızca gerçeği söyleyeceğinize yemin eder misiniz?
Do you swear to speak the truth without hatred or fear the whole truth and nothing but the truth?
Ne olursa olsun gerçeği söyleyeceğine yemin ediyor musun?
The whole truth, Colonel Henry.
Tüm gerçeği, Albay Henry.
... tell the truth, the whole truth, nothing but the truth, so help me.
Gerçeği, tüm gerçeği yalnızca gerçeği söyleyeceğime yemin ediyorum.
I want you to tell me the whole truth.
Her şeyi anlatmanızı istiyorum.
Do you swear or affirm that the evidence you shall give in the case now in hearing shall be the truth, the whole truth and nothing but the truth, so help you God?
Şimdi sana söylene veya kanıtlanan şeylerin doğru olup olmadığına... yalnızca doğruyu söyleyeceğine yemin edermisin?
If that's all, if that's the whole truth... then these feathers are an insult to be treated with the contempt they deserve.
Hepsi buysa, gerçeğin tamamı buysa... o zaman bu tüyler, nefretle karşılanmayı hak ediyor.
- Do you solemnly swear to tell the truth, the whole truth...
- Bildiğinizi dosdoğru söyleyeceğinize...
Do you solemnly swear to tell the truth, the whole truth and nothing but the truth, so help you, God? - I do.
Bildiğinizi dosdoğru söyleyeceğinize namusunuz ve vicdanınız üzerine yemin eder misiniz?
Do you solemnly swear to tell the truth, the whole truth and nothing but the truth, so help you God?
Bildiğinizi dosdoğru söyleyeceğinize namusunuz ve vicdanınız üzerine yemin eder misiniz?
It would take such a long time to tell the whole truth.
Gerçekleri anlatmak uzun zaman alabilir.
We don't ask the whole truth.
Gerçeği istemiyoruz.
The evidence you give will be the truth, the whole truth and nothing but the truth?
Vereceğiniz ifadenin tamamen ve sadece gerçeği yansıtacağına yemin eder misiniz?
Do you swear to tell the truth... the whole truth and nothing but the truth, so help you God?
Tanrı'nın huzurunda yalnızca gerçeği söyleyeceğinize yemin eder misiniz?
Do you swear to tell the whole truth, and nothing but the truth?
Gerçeği, yalnızca gerçeği söyleyeceğinize yemin eder misiniz?
No, the whole truth is, if you hears it, you've got a chance.
Tüm gerçek ise şu eğer onu duyuyorsan, bir fırsatın var demektir.
Swear to tell the truth, the whole truth and nothing but the truth?
Doğruyu ve sadece doğruyu söyleyeceğine yemin eder misin?
Horak, I thought we both had the right to the whole truth.
Horak, düşündüm ki ikimizin de gerçeği bilmeye hakkımız var.
You've either got to marry me right away... or tell him the whole truth... which would be terrible.
Ya hemen benimle evleneceksin ya da babana tüm gerçeği anlatacaksın ki bu da berbat bir şey olur.
- The whole truth in a nutshell.
- Çok doğru bir tespit.
"The whole truth, nothing but..." and a charming costume.
"Gerçeği, yalnızca gerçeği..." ve büyüleyici bir kostüm.
He said to tell me the whole truth. It's the only way for you to be forgiven.
Gerçeği söylemen gerek, seni affetmesini istiyorsan.
We told you the whole truth.
Gerçeği söyledik.
Do you swear the evidence you're about to give to be the truth... the whole truth, and nothing but the truth, so help you God?
Gerçeği, yalnızca gerçeği söyleyeceğine Tanrı huzurunda yemin eder misin?
Do you swear the evidence you are about to give to be the truth... the whole truth, and nothing but the truth, so help you God?
Gerçeği, yalnızca gerçeği söyleyeceğine Tanrı huzurunda yemin eder misin?
Do you swear that the evidence you are about to give to be the truth... the whole truth, and nothing but the truth, so help you God?
Gerçeği, yalnızca gerçeği söyleyeceğine Tanrı huzurunda yemin eder misin?
You do solemnly swear that the testimony you're about to give shall be the whole truth, so help you God?
Sadece gerçeği söyleyeceğine... kutsal kitabın üzerine yemin eder misin?
"I swear by Almighty God that the evidence I shall give" "shall be the truth, the whole truth, and nothing but the truth."
Yüce Tanrı'nın huzurunda gerçeği, yalnızca gerçeği söyleyeceğime yemin ederim.
But did you not stand in that box and swear by Almighty God as you shall stand before Him on the great day of judgment that you would tell the truth, the whole truth and nothing but the truth?
Ama siz o kürsüde durdunuz. Ve Yüce Tanrı'nın huzurunda gerçeği, yalnızca gerçeği söyleyeceğize yemin etmediniz mi?
Do you solemnly swear to tell the whole truth, so help you God?
Doğruyu, yalnızca doğruyu söyleyeceğinize yemin eder misiniz?
- Do you swear to tell the truth the whole truth and nothing but the truth... -... so help you God?
- Gerçeği ama yalnızca gerçeği söyleyeceğine, Tanrının huzurunda..... yemin ediyor musun?
It shall be the truth, the whole truth and nothing but the truth so help me God.
Gerçeği, tüm gerçeği sadece gerçeği anlatacağım o yüzden yardım et Tanrım.
... the whole truth and nothing but the truth, so help me God.
... tüm gerçeği sadece gerçeği anlatacağım o yüzden yardım et Tanrım.
This time, young lady, I want the whole truth.
Ve bu kez küçük hanım, tüm gerçeği istiyorum.
My motto is, "Always report the whole truth."
Prensibim, daima bütün gerçekleri aktarmak olmuştur.
The only one who knows the truth, the whole truth.
Gerçeği, tüm gerçeği bilen tek şahit kendisi.
I hope you will understand, Mrs. Gilvray, the purpose of this hearing is to learn the whole truth of the shooting.
Umarım bu duruşmanın amacının olayın gerçek yüzünün aydınlatılması olduğunu anlıyorsunuzdur, Bayan Gilvray.
You don't know the whole truth.
Gerçekleri tam olarak bilmiyorsun.
The evidence you give shall be the truth, the whole truth
Gerçeği ve yalnız gerçeği söyleyeceğinize...
I may as well tell the whole truth.
Tüm gerçeği anlatayım bari.
Do you swear to tell the truth, the whole truth... and nothing but the truth?
Gerçeği ve sadece gerçeği söyleyeceğine yemin edermisin? ... gerçeği söylemediğin takdirde...
But you did, so let's have the whole truth.
Ama açtın, bu yüzden tüm gerçeği duyalım.
The rest of the whole truth is that it was as much my fault as yours.
Gerçeğin kalanı ise senin olduğu kadar benim de hatalı olmam.
The whole structure had to collapse before we could learn the truth.
Biz gerçeği öğrenene kadar her taraf yerle bir olmuş olacak.
With that cursed Zola still writing, still stirring up trouble the whole world screaming for the truth duels, newspapers everyone at each other's throats.
Lanet olası Zola hala yazıyorken, herkesi kışkırtıyorken tüm dünya da gerçekler için haykırıyorken medya, gazeteciler herkes birbirinin boğazına sarılmış durumda.
But to tell you the truth, Keyes... I wasn't a whole lot interested in goldfish right then. Or in auto renewals, or in Mr. Dietrichson and his daughter Lola.
İşin gerçeği Keyes, o anda ne balıkları ne kaskoyu, ne de bay Dietrichson ve kızı Lola'yı düşünüyordum.
This whole education thing is a farce when the moment of truth arrives.
İyi bir eğitim almak iş ararken daha iyi olanaklar sağlar. Tabii ki körler için değil.
To tell you the truth, I don't like the smell of the whole thing.
Burnuma gelen kokulardan hoşlanmıyorum.
I'm gonna tell the whole town the truth.
Tüm kasabaya gerçeği açıklayacağım.
the whole thing 282
the whole nine yards 33
the whole world 65
the whole day 16
the whole package 29
the whole bit 20
the whole time 137
the whole 179
the whole family 62
the whole nine 29
the whole nine yards 33
the whole world 65
the whole day 16
the whole package 29
the whole bit 20
the whole time 137
the whole 179
the whole family 62
the whole nine 29
the whole night 30
the whole world is watching 19
the whole story 34
the whole town 21
the whole shebang 54
the whole lot 23
the whole deal 40
the whole world's watching 21
truth 450
truth or dare 122
the whole world is watching 19
the whole story 34
the whole town 21
the whole shebang 54
the whole lot 23
the whole deal 40
the whole world's watching 21
truth 450
truth or dare 122
truths 27
truthfully 235
truth be told 288
truth is 598
truthful 20
the world is yours 18
the walking dead 44
the who 68
the way i see it 340
the way you talk 19
truthfully 235
truth be told 288
truth is 598
truthful 20
the world is yours 18
the walking dead 44
the who 68
the way i see it 340
the way you talk 19
the way of the future 27
the world is changing 33
the walls 37
the wall 69
the world has changed 35
the waitress 23
the way i look at it 29
the wall street journal 16
the way i figure it 33
the war is over 139
the world is changing 33
the walls 37
the wall 69
the world has changed 35
the waitress 23
the way i look at it 29
the wall street journal 16
the way i figure it 33
the war is over 139