There is no time translate Turkish
842 parallel translation
I'll give you plugs on this, this is a long cigar, there is no time to finish it.
Sana bir tıpa ( izmarit ) veririm, bu uzun bir puro, onu bitirecek zamanım yok.
For the scientist there is no time for love.
Bilimadamları için aşka vakit yoktur.
There is no time to wait.
Bekleyecek vakit yok.
It'll take time. There is no time.
Bu vakit alır, fakat vakit yok.
There is no time for us to take cover!
Saklanacak zamanımız yok!
Regrettably there is no time for amenities.
Misafirperverlik için vaktimiz yok.
Regrettably, there is no time for that, Mr Egerman.
Malesef ona zaman yok, Bay Egerman.
A little rest. There is no time.
- Biraz mola...
There is no time for girls.
Gönül işlerine ayıracak vaktimiz yok!
There is no time to repair it.
Onu onarmaya vaktimiz yok.
There is no time.
Zaman yok malesef.
- l love solitaire. - Herbert, there is no time for this,
- Fal açmayı severim.
Elizabeth, there is no time for this.
Elizabeth, bunun için vaktimiz yok.
There is no time to lose.
Kaybedecek zaman yok.
There is no time in space.
Uzayda zaman diye bir şey yoktur.
My instructions were to handle this by myself... but now there is no time.
Bu işi tek başıma halletmem gerekiyordu ama artık buna zaman kalmadı.
- There is no time for that. Look at you!
- Bunun için zaman yok.
Well, there is no time for that now. How stupid.
Fazla vaktimiz yok, avanak herif.
- But there is no time.
- Fakat vakit kalmadı.
- There is no time.
- Zamanımız yok.
Quickly, there is no time to waste!
Acele edin, kaybedecek zamanımız yok.
There is no time to rest now.
Kamyonlar bekliyor. Şimdi dinlenmeye vakit yok.
There is no time to explain now.
Açıklayacak zaman yok.
where there is no time given for penitence,
Tövbe için fırsat verilmeyen...
There is no more time to wait.
Bekleyecek zamanımız yok.
Where it begins is at a time infinitely far back, when there was no life at all on Earth.
Başlangıcı, zamanın çok geçmişlerde, Dünya'da yaşam olmadığı bir zamandaydı.
There is no fence nor hedge around time that is gone.
Geriye dönersin, istediğin bölümü yeniden senin olur.
I presume there'd be no time for something I had in mind, that is... my father...
Sanırım aklımda olan bazı şeyleri yapmak için vaktin olmaz, öyle ki... babam...
No, there is not always time, my Dauphin.
Hayır, yok Veliaht'ım.
- By the time he gets the boat ready, there is no sun. - At six, then.
Saat 6'da, o zaman.
Besides... when you're in love... there's no time for anything else, is there?
Ayrıca... Âşık olduğunda başka bir şeye zaman kalmaz, öyle değil mi?
At the present time, there is no information on that subject.
Tanıtım aşamasında, bu konuyla ilgili bilgi olmayacak. Devam edin.
But this is the first time I've been in a town where there's no girls at all.
Ama bu, hiç kız olmayan bir kasabaya ilk gelişim.
There's no time to waste, then, is there?
Öyleyse kaybedecek zaman yok.
There will be no delay, Number One. there is still time.
Gecikme olmayacak Bir Numara.
There'll be no half measures this time.
Bu kez yarım yamalak bir iş olmayacak.
I have no idea what time it is there.
Orada saat kaç bilmiyorum.
This time there is no mistake, inspector.
Bu defa yanılmış olamam, Komiser Bey.
There is no more time.
Fazla vaktimiz yok.
It remains here, open to your bombs... and when it is destroyed... it's people dead because there's no time to evacuate them... where shall we negotiate, Mr. President?
Burada kalıp bombalarınızı bekleyeceğiz... ve düştüklerinde... birçok insan ölecek çünkü şehri boşaltacak zamanımız yok... Nerede görüşelim sayın başkan?
There is unfortunately no time to explain.
Ne yazık ki açıklayacak zaman yok.
Adolescence is a time when people worry about things there's no need to worry about. Sixteen.
Yeni yetmelik insanların hiç endişe etmelerine gerek olmayan konuları kafalarına taktıkları dönemdir. 16!
There is no special time for hoping.
- Umut etmek için özel bir zaman yoktur.
Unfortunately, there is no publication at this time willing to accept material of this nature.
Maalesef, şu sırada bu tarz yazıları yayınlamayı kabul edecek bir yayınevi yoktur.
There is no more time.
Fazla zaman yok. Hemen.
Corday, you have an appointment to keep, and there is no more time for sleep.
Corday, yerine getirilmesi gereken bir görevin var, uyumak için de zaman çok dar.
The final resolution is a vote of thanks to Number Six, carried unanimously, and there is no further business at this time.
Son görev olarak, meclisimiz Altı Numara için bir teşekkür... önergesini oybirliğiyle kabul etmiştir, ve şu an başka bir görev bulunmamaktadır.
Captain, there is a thing that happens to Vulcans at this time, almost an insanity, which you would no doubt find distasteful.
Kaptan, Vulcanlılara bu dönemde olan bir şey var bir tür delilik ve bunu hiç hoş bulmayacaksınızdır.
There ´ s no way out until our time is up.
Zaman sona erene değin çıkılmaz dışarı.
- There is no time...
Zaman yok...
since beyond the point of life... there is no more time for penitence.
Hayatın anlamının ötesinde olduğundan,.. ... tövbe için artık vakit yok.
there isn't 382
there is no such thing 30
there is no need 45
there isn't any 54
there is no escape 44
there is no god 74
there is nothing 106
there is hope 43
there isn't time 60
there is 1445
there is no such thing 30
there is no need 45
there isn't any 54
there is no escape 44
there is no god 74
there is nothing 106
there is hope 43
there isn't time 60
there is 1445