Those were the days translate Turkish
295 parallel translation
Those were the days!
Ne günlerdi onlar!
Those were the days, no kidding.
O günler geride kaldı. Bu doğru.
Those were the days.
Ne güzel günlerdi be.
- Ibsen. Those were the days.
İbsen, geçmiş zaman!
Oh, those were the days!
Ah, ne günlerdi!
Still, those were the days, Andrzej.
Yine de, ne güzel günlerdi, Andrzej.
Those were the days.
Yılların deneyimi var.
Those were the days.
Ne günlerdi.
Those were the days, good old fighting 33.
Ne günlerdi ama o günler.
Those were the days!
Ne günlerdi ama!
Ah, those were the days.
Ah o güzel günler.
Those were the days.
Eski günlerdi.
Boy, those were the days.
Ne günlerdi o günler.
Don't you miss Marseilles? Those were the days.
Marsilya'yı özlemiyor musun?
Those were the days.
Ne günlerdi ama.
Those were the days.
Ne günlerdi onlar.
Those were the days,
Ne günlerdi.
Those were the days when something like singing was to be heard in Dublin.
O zamanlar Dublin'de gerçek şarkılar söylenirdi.
Those were the days.
O zamanlar öyleydi.
Those were the days, eh?
Ne günlerdi, değil mi?
Those were the days, Alva?
Ne günlerdi ama, ha ; Alva?
Those were the days of Korea.
Ben Kore'deyken... AMERİKAN DÜŞÜNCESİ BİRİNCİ VAKFI
- Those were the good old days.
- Ne güzel günlerdi.
Yes, those were the lean days... when I fought both bulls and hunger at the same time.
Evet, o kötü günleri biliyorum... bir yandan açlık çekerken diğer yandan boğalarla güreşiyordum.
Those were the good old days.
Hey gidi günler hey!
Those were the bad days.
Bunlar kötü günlerdi.
Dreamin'of those bonnie bygone days when he and his grandfather were tracking'criminals through the swamps.
Onun ve büyükbabasının bataklıklarda suçluları takip ettikleri, geçmişteki güzel mi güzel günleri hayal ediyor.
Yes, sir, those were the good old days.
Evet, bunlar eski güzel günlerdi.
Our brother is imprisoned by your means... myself disgraced and the nobility held in contempt... while great promotions are daily given to ennoble those... that scarce some two days since were worth a noble.
Sizin yüzünüzden kardeşimiz hapsedildi, ben gözden düştüm, asiller aşağılandı. Öte yandan, daha iki gün önceye kadar beş para etmeyen insanlara büyük payeler, asalet unvanları verildi.
Come to think of it, those last days we spent together were by the sea, weren't they?
Düşününce, birlikte geçirdiğimiz son günler de deniz kıyısındaydı, değil mi?
Those were the olden, golden days.
Eski, güzel günlerimiz.
Those were the great days.
Harika günlerdi.
Those were the OLD days.
Eski güzel günler...
These are the shackles that were used in those days.
Bunlar o dönemde kullanılan prangalar.
So many parties in those days, and the guests were so elegantly dressed.
O günlerde sürekli partiler verilirdi konuklar çok şık olurdu.
Those were the days, sir.
Normalde Salisbury'da görev yapıyorum, ama buradaki yöre halkından biri gelip ona yardım etmemi istedi.
The worse days were obviously those where it did not have wind, where it was absolute calmness.
En kötü zamanlar, kuşkusuz rüzgarın esmediği zamanlardı. Hiçbir surette yol alamıyorduk.
Those were the great old days, you know.
Bunlar eski günlerdi, bilirsin ya.
In those days the launches were slow.
O günlerde yolcu gemileri yavaştı.
The men were so masculine in those days!
O zamanlar erkekler daha sertti!
In those early days, lightning and ultraviolet light from the sun were breaking apart hydrogen-rich molecules in the atmosphere.
İlk günler şimşekler ve güneşten gelen ultraviyole ışınlar, ilkel atmosferdeki hidrojence zengin molekülleri ayrıştırdılar.
I think amongst all the love affairs I was running through in those days, you were the one person that could have stopped me.
O zaman yaşadığım tüm aşk iliklerinden..... beni alıkoyabilecek tek insan sendin.
One, that those two bullets were not fired from Maggie's gun, and second, that the body has not been in the water for anywhere close to three days.
... birincisi, bu iki merminin Maggie'nin silahından ateş edilmediği, ve ikincisi, bu ceset üç güne yakın bir süreyle suyun içinde kalmadığı.
Those were the good old days.
Güzel günlerdi.
Those days, the streets of our Unchansk, crooked and paved with wood, were pierced through with icy winds. That is true.
Yaşadığımız Unchansk şehrinin sokakları yamuk yumuk döküntü bir haldeydi her tarafından buz gibi rüzgâr eserdi, durum böyleydi.
Which really wasn't the way white folks were treated in those days.
O günlerde gerçekten beyaz olmayanlar tedavi edilmezdi.
Those were really the days.
Gerçekten güzel günler.
Those were the glory days.
Zafer dolu günlerdi o günler.
Yeah, those were the good old days.
Bilgisayar için toz mu alacaksın?
Ah, those were the good old days.
Bunlar mazinin güzel günleriydi.
You were moving against the Mob in those days so you had to be tough to move in on dope.
Uyuşturucu işine girmeleri için sert oynamaları gerekiyordu.
those were good times 17
those were his words 16
those eyes 49
those 395
those are nice 21
those are 90
those are beautiful 26
those lips 16
those two 110
those days are gone 24
those were his words 16
those eyes 49
those 395
those are nice 21
those are 90
those are beautiful 26
those lips 16
those two 110
those days are gone 24