English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Time's running out

Time's running out translate Turkish

419 parallel translation
I get little enough opportunity as it is to find out what's going on without you running away as if I had the smallpox or something every time I open my mouth.
Ağzımı her açışımda çiçeğe falan yakalanmışım gibi benden kaçmasan bile neler döndüğünün farkındayım.
Not enough people, and the time's running out.
İnsan sayısı az, ve zaman akıp gidiyor.
With time running out, they'll wish they had a fleet of Stanton's follies.
Zaman giderek tükenirken keşke Stanton'un çatlaklığından oluşan bir filomuz olsaydı diyecekler.
Time's running out.
Zamanın azalıyor.
I don't want to, but time's running out.
Bunu istemiyorum ama sürekli zaman geçiyor.
Time's running out, Susan.
Zaman tükeniyor, Susan.
Well, this is embarrassing how time is running out and here we are with an unfinished story on our hands.
Şey, bu can sıkıcı zaman nasıl da akıp gidiyor ve bizimse elimizde bitmemiş bir öykü var.
Even though time is running out, I must postpone this interview until we can be assured of no interruptions. Step down off your high horse, mister.
Zamanımız çok kısıtlı,... yine de bu konuşmayı erteleyeceğim,... bir daha bölünmesini, istemiyorum.
Time's running out.
Zaman tükeniyor.
We had time taken away from us, and now it's being given back to us... because it's running out.
Bizden alınan zamanımız vardı, ve şimdi bize geri veriliyor... çünkü artık bitiyor.
But we're running out of time.
Ama zamanla yarışıyoruz.
Carter's time is running out.
Carter'ın sonu geliyor.
Time's running out, and you know it.
Vakit kalmadığının farkındasın.
Time's running out.
Vakit daralıyor.
Time's running out, Mr. MacDonald... for the British pound, the American dollar, the free world.
İngiliz poundu, Amerikan doları... ve özgür dünya için zaman daralıyor Bay MacDonald.
Your time's running out.
Zamanın kalmıyor.
Your time's running out.
Zamanın tükeniyor.
Time's running out.
Zaman geçiyor.
Your time's running out, Stromberg.
Zamanın azalıyor Stromberg.
Let's get moving. Time is running out.
Gidelim, Galactica'nın zamanı azalıyor.
He hands over to you just as time's running out.
O tükenen zaman gibi size teslim eder.
Time's running out.
Zaman daralıyor, Sam.
Time's running out!
Zamanımız daralıyor!
Time's running out.
Zaman azalıyor.
Time's running out on these kids.
- Bu çocukların suyu ısınıyor.
Time's running out.
Vaktimiz azalıyor.
With time running out, he's gonna need a miracle to pull this one out.
Zaman azalırken, bunu başarmak için bir mucizeye ihtiyacı olacak. İşte bu.
Our time's running out, Mimi.
Zamanımız tükeniyor, Mimi.
Pazu, listen up! Time's running out.
Pazu, zamanımız yok, iyi dinle.
Your time's running out, my friend.
Zamanın azalıyor dostum.
Time's running out.
Süren doldu.
The commissioner's trying - We're running out of time here. I'm gonna have to cut you off.
Ama bunun yerine gerçekler saklanmaya çalışılıyor.
I am trying to improve my life and I'm running out of time.
Hayatımı düzeltmeye çalışıyorum ve vaktim azalıyor.
Time's running out.
- Zaman tükeniyor.
I think time's running out to do something bizarre.
Sanırım acayip şeyler icin az zaman kaldı.
Time's running out, Buster.
Zaman akıyor, Buster.
Time's running out. OCP's the enemy.
Zaman azalıyor.
Time's running out, mate.
Zaman geçiyor, dostum.
To have time running out and not even know what you've missed, it's...
Zamanın dolduğunu bilip ve neler kaçırdığını bilmemek, bu....
Bajoran workers your time is running out, but it's not too late.
Bajoran çalışanları zamanınız tükeniyor. Ama hala çok geç değil.
Listen to me before it's too late. We're running out of time.
Çok geç olmadan önce Takahashi lütfen beni dinle.
In addition, there were his frequent references to "running out of time."
Ek olarak, sık, sık söylediği söz, "zaman doluyor"
I'm just an old man... running out of time.
Ben sadece yaşlı bir adamım... zamanın dışında koşan.
Time's running out!
Zaman doluyor!
I tell Shelly all the time, "You're running this program that's great but you're behind a desk and have no idea what's going on out there."
Shelly'e hep derim, "Bu servisi işletiyorsun bu harika ama sen masa başındasın ve orası gerçekte nasıl bilmiyorsun."
Ah, time's running out, three, two, one!
Barış!
This woman's time is running out.
- Bu kadının vakti tükeniyor.
Control, tell him he's running out of time.
Kontrol, ona fazla zamanı kalmadığını söyleyin.
Time's running out, son.
Zaman doluyor, evlat.
We're running out of time, John. You have to do this now.
Zamanın kalmadı John, yapacaksan hemen yapmalısın.
My family is running out of time.
Ailem zamanla yarışıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]