To the front translate Turkish
6,970 parallel translation
Move a little closer to the front.
Öne doğru biraz daha yaklaş.
Um, now go to the front door and ring the doorbell.
Şimdi gidip ön kapıya git ve zile bas.
No, no, I like sitting closer to the front.
Hayır, hayır. Önlerde oturmayı seviyorum.
How would you feel about a slide that goes straight from your bedroom window to the front seat of your car?
Aslında kaydırağa ne dersin? Yatak odası pencerenden direkt olarak arabana gitse mesela.
- Yep, just head to the front of the vehicle, please.
- Evet, aracın önüne geçin lütfen.
Do come to the front.
Ön gelmek etmeyin.
Each squad to the front.
Her takım öne gitsin.
I need you to get to the front left seat.
- Sol ön koltuğa geçmelisin, birazdan yanına geliyorum.
Go to the front.
Ön tarafa git.
You know, the art is being able to get your music in front of a lot of different people and a lot of different artists.
Müziğini pek çok kişinin önünde sunabilmek sanat işidir. Pek çok sanatçı var.
It's crazy to think about in the early'80s in Texas there's a punk band playing funk with an outrageous crossdressing front man.
80'li yılların başında Teksas'ta vokalisti kadın gibi giyinmiş funk çalan bir punk grubu düşünülemezdi bile.
I had a front-row seat to quite a few urgent phone calls and visits from mysterious right-hand men, many of whom were wearing uniforms not dissimilar to the one you've been traipsing around in.
Bir çoğu senin giyip dolaştığına benzeyen üniformalardan giyiyordu.
He doesn't like to use the restroom in front of his friends.
Arkadaşlarının yanında tuvaletini yapmayı pek sevmiyor.
She is going in front of the university judiciary committee today to try and get the guy expelled.
Üniversitenin adli komitesi önüne bugün çıkacak ve çocuğu attırmaya çalışacak.
I can strip down to my underwear and stand in the front yard.
İç çamaşırlarıma kadar striptiz yaparak çıkarıp ön bahçede durabilirim.
Yeah, sorry, Lacey, but according to the homeowners association, no more half-naked women in the front yard.
Üzgünüm, Lacey. ... ama ev sahipleri birliğine göre,... yarı çıplak kadınların ön bahçede durması yasak.
I was gonna draw me standing next to Lacey in front of our house with our kid playing in the yard.
Lacey'nin yanıma kendimi ve evimizin bahçesinde oynayan çoçuklarımızı çizecektim.
I told you because I had to tell someone, not because I wanted you to jump my partner in the middle of the street in front of half my precinct.
Anlattım çünkü birileriyle konuşmalıydım. Sokak ortasında, merkezin yarısının önünde ortağımın üzerine atla diye anlatmadım.
You boys really want to spend it inside in front of the TV?
Vaktinizi gerçekten televizyon karşısında mı geçireceksiniz?
So, I guess there's this new trend with young people where the celebrities they look up to most are YouTube commentators... just ordinary people who sit in front of a mike and blab their opinions about everything while their mindless loyal followers cheer them on.
Görünüşe göre gençler arasında yeni bir trend oluşmaya başladı. Ünlülerin çoğunlukla Youtube yorumcularından oluştuğu bir trend. Sıradan insanlar, mikrofonun başına geçip bilinçsiz hayranları onları izlerken, bir şeyler hakkında yorum yapıyorlar.
Then one day, she got on the bus, and right at the front, she dropped her purse, and when she went to pick it up, she touched me.
Sonra da bir gün otobüste en öne bindi, çantasını düşürdü ve almak için eğildiğinde bana dokundu.
After she died, I tried to file a report, but the cop at the front desk told me I was wasting my time.
Öldükten sonra şikayet için polise gittim, ama oradaki görevli memur zaman kaybından başka bir şey olmaz dedi.
So, I'm just allowed to walk out the front door?
Sadece ön kapıdan çıkıp gitmeye mi iznim var?
Mateo concentrates on trying to film the leaps. While Mark focuses on the front of the cliff for the fall.
Mateo, atlayışı kayda almak için dikkatini verirken Mark, uçurumun ön tarafındaki düşüşe odaklanıyor.
If we take this off and smash it to pieces, we can use the slats... ~ Yeah. ~ To make a sort of sand ladder in front of him to get him up
- Evet bir çeşit destek yapıp kurtulmasını sağlayabiliriz.
I'm a little embarrassed to say it in front of him, but just last week he said that I was the best father he could ever possibly imagine.
Onun önünde söylemekten utansam da geçen hafta hayal edebileceği en iyi baba olduğumu söyledi.
Are you going to kill Sung Cha Ok in front of the camera while the whole world is watching?
Tüm dünya izlerken Sung Cha Ok'u mu öldüreceksin?
I didn't realize I was taking up all the space at the front of the line of guys trying to help you.
Sana yardım etmeye çalışanlar kervanında bütün ön sırayı kapladığımı fark etmemiştim.
And in me at three weeks we not only not died, but we've been on the front pages of all the tabloids and led many people to believe again
Geçen 3 hafta boyunca başımıza gelmeyen tek şey ölmemekti. Bütün gazetelerin ön sayfalarındaydık ve bu durum çoğu insanın tekrar meleklere inanmasına neden olmuştu.
So we thought it best to bring you in and see what ideas... you might have for dealing with her behavior on the home front.
Bu yüzden sizi çağırıp davranışlarıyla ilgili evde neler yapmayı düşündüğünüzü öğrenelim dedik.
My condo has got all new clickers for the front gate, and now I'm gonna be gettin home at midnight, and I'm not gonna be able to get in the damn house.
Benim sitenin ön kapısına yeni alarm takıldı, şimdi gece yarısı varacağım ve kahrolası eve giremeyeceğim.
And I'm sending you to the German front.
Ve seni de Alman cephesine gönderiyorum.
So I swim back down to her one more time, and I put my hand gently right on the front of her head, and I put my hand on the hook, and I slowly worked that hook right out of its top jaw.
Ben de tekrar aşağı yüzdüm başımı kibarca onun başının önüne getirdim elimi kancanın üstüne koydum ve üst çenesine girmiş kancayı yavaşça çıkardım.
Remember what Ady Gil was able to do with that little projector in front of the Hump?
Ady Gil'in küçük bir projektörle Hump'ın önünde yapabildiklerini hatırladınız mı?
Listen, I'll set up an interview if you promise to put her story on the front page.
Dinle sana bir röportaj ayarlarım tabii onun haberini ilk sayfaya koymaya söz verirsen.
It's the real to see death right on front of you.
Gördüğüm gerçek bir ölümdü.
The kid out front? Could you maybe say something to him?
Öndeki çocuk var ya, ona bir iki şey söyleyebilir misin?
Does she think I'm going to end up on the front page of the Daily Mirror in the arms of a drunken sailor or something?
Sarhoş bir denizcinin kollarında gazete manşetlerine düşeceğimi falan mı zannediyor ki?
I want the front yard to be open-concept.
Ön bahçenin açık-konsept olmasını istiyorum
Then, to attach the head to the buttocks of the person in front we have a system of leather straps which can be adjusted, pulled in tight and then undone for when we release.
Kafayı öndekinin kıçıyla birleştirmek için sıkıştırıp ayarlanabilen ve salınma zamanı geldiğinde gevşetilebilen bir deri kayış sistemimiz var.
Preferably from the front to the back.
Tercihen önden arkaya doğru.
And you appreciate that we can't afford to fall on our asses in front of the whole country.
Hak vereceğin üzere ülkenin gözü önünde rezil olmak istemeyiz.
Obviously, we can't go in through the front door, so to speak.
Bildiğiniz gibi tabiri caizse ön kapıdan giremeyiz.
They killed their fathers, so to speak, in front of millions of people and the first real casualty of that was Brian Jones.
Milyonların gözü önünde babalarını öldürmüşler. Brian Jones da verilen ilk kayıp olmuş.
Ma'am, I need you to run the collateral damage estimate again with this girl out front.
Efendim, kız oradayken oluşacak sivil zaiyat hesaplamasını sizden tekrar yapmanızı isteyeceğim.
So we don't have time to be polite or realistic,'cause if we are, this company's next product launch will be held in front of 26 people and a stringer from the Alameda County Shopper's Guide.
Yani şuan kibar ve gerçekçi olmak için zamanımız yok, eğer bu şirketin bir sonraki ürün lansmanında olsaydı .. 26 insanın önünde yapılacaktı. .. Ve bu sadece Alameda County'de alışveriş yapanların kılavuzu için basit bir makale olacaktı.
So when you're in pain out there on this mountain, I want you to remember, so is the guy next to you, and the guy in front of you.
Bu dağda koşarken acı çektiğinizde yanınızdaki ve önünüzdeki adamın da aynı durumda olduğunu hatırlamanızı istiyorum.
Picture going to the front door.
Ön kapıdan içeri girdiğini hayal et.
Well, it's not gonna hurt to lock the front door.
Ön kapıyı kilitlemekten zarar gelmez.
I can memorize the front pages of the New York Times in five minutes and repeat it back to you in five weeks.
New York Times'ın ön sayfasını 5 dakikada ezberleyip sana 5 hafta boyunca ezberden söyleyebilirim.
Any... anything to report on the old baby front?
Bebek... bebekle ilgili herhangi bir gelişme var mı?
to them 177
to the beach 25
to the moon 20
to the airport 39
to the future 91
to the end 49
to the top 23
to the north 16
to the sea 38
to the point 24
to the beach 25
to the moon 20
to the airport 39
to the future 91
to the end 49
to the top 23
to the north 16
to the sea 38
to the point 24
to the left 221
to the hotel 25
to the kitchen 20
to the right 265
to the police 36
to the tune of 23
to the car 26
to the hospital 50
to the death 78
to the contrary 33
to the hotel 25
to the kitchen 20
to the right 265
to the police 36
to the tune of 23
to the car 26
to the hospital 50
to the death 78
to the contrary 33
to the bridge 17
to the house 19
to the station 29
to the king 27
to the wall 16
to the bathroom 47
to the outside world 64
to the 197
to the side 32
to the door 21
to the house 19
to the station 29
to the king 27
to the wall 16
to the bathroom 47
to the outside world 64
to the 197
to the side 32
to the door 21