To the point translate Turkish
11,816 parallel translation
It's short, to the point.
Kısa, sadede giriyor.
Okay, great. Are we having the Afghan version of this conversation, where in New York we would have gotten to the point, like, five minutes ago?
Neden Afganlılar gibi anlatıyorsun ki New York'da olsak beş dakika önce söylemek istediğini söylerdin.
More to the point, what's your problem?
Asıl konuya dönersek, senin sorunun ne?
More to the point, what have YOU been doing?
Daha önemlisi, sen ne yapıyordun?
I'd love to get Conner to the point where people forget that he's a musician.
Conner'ı, müzisyen olduğunun unutulduğu noktaya getirmeyi çok istiyorum.
Don't let this twist you to the point where you can't see which way is up.
Burnunun dibini göremeyecek kadar kendini kaptırma.
It got to the point that one day Big Mendelson couldn't contain himself.
Koca Mendelson, bir gün kendine hakim olamadı ve...
My good friend from Butler county raises a very good point because the requirement to get the waiver is that it be for financial reasons
Bekle. Ama gerçekten, havuçlar... Havuçlar!
Sir, you're telling me there was nothing at all which might directly or indirectly point to a suspect other than the defendant?
Efendim, bana hepsinin bunlar olmadığını söylüyordunuz Doğrudan veya doğrudan olmayan Başka şüpheliler için ipucu yok mu?
At some point, every defense lawyer has to choose between his own need to know the truth and the best interests of his client.
Bir noktada, her savunma avukatı seçim yapmak zorunda... ihtiyacı olan gerçeği bilmek... ile müvekkilinin en iyi çıkarları arasında.
The whole point of kidnapping is to get money, right?
Kaçırmanın amacı para koparmak değil mi?
At which point my ashes, promptly and unceremoniously, "are to be flushed down the nearest toilet."
Bu noktada küllerim hemen ve seremoni yapılmadan sifonu çekilen en yakın tuvalete dökülmeli. "
With Betty leaving and all, there's no point for us mates to be spitting at each other all the time.
Betty ile gitmek falan... Sürekli birbirimizle dalaşmanın bir anlamı yok, he?
Why were you so determined to point the finger at Mary?
Mary'yi işaret etmeye neden bu kadar kararlıydın?
See, the whole point of the enclosure was to decrease violence in the neighborhood.
Bakın, muhafazanın bütün noktası Mahalle'deki şiddeti azaltmak oldu.
I mean I know that's not the point of therapy, but... I have to keep things vague.
Terapinin amacı bu değil tabii ki, ama bazı şeyleri üstü kapalı tutmak zorundayım.
For getting Abdic to point the finger at me!
Abdic'in beni işaret etmesini sağladığın için.
Now, the point is, I meant to do it.
Demeye çalıştığım, öldürüyordum kendimi.
The emergency procedure for the candidates is to congregate at the evacuation point - - Let's start there.
Adaylar için acil durum prosedürü, Tahliye noktasında - Oradan başlayalım.
Point blank to the face.
Direkt kafaya sıkış.
Now the sooner you allow me, to prove that little point to you. The sooner you can get back to your... perfect little life here.
Canını sıkan o küçük sorunu ne kadar erken çözersen buradaki mükemmel hayatına o kadar çabuk dönebilirsin.
So... if we're going to scout this place out what do you think is the best vantage point?
- Ee, burayı gözlemleyeceksek en iyi bakış açısı sizce nedir?
And then, eventually, at some point some new leader will be elected who flips the switch and the people won't be able to do anything by that point to oppose it.
Ve sonra, er ya da geç, bir noktada köklü değişiklikler yapacak yeni bir lider seçilecek ve o zaman insanlar karşı koymak için bir şey yapamayacak.
It feels really nostalgic to me. - That's the point.
- Bana çok nostaljik olmuş gibi geldi.
The point is the press has got to it somehow.
Sonuçta, nasıl olduysa basına ulaşmış.
Yeah, I make it a point to see all the Oscar-nominated movies every year.
Evet, her sene Oscar adayı filmleri tek tek izlerim.
Well, you just lead me on this epic fucking journey with this story and 10 minutes later the point is that there's two ways to look at something.
Bu sikimsonik hikâyeni dinlememi sağlayarak içimi şişirdin ve 10 dakika sonra da bir durumun iki farklı bakış açısı olduğunu söyledin.
Well, yeah. We have to be a little concerned with the rookie at this point, anyway.
Evet, bu noktada çaylak için endişelenmemiz gerekiyor.
And at that point, it was like a window opened, like a light went on, and we began to speak to him in Disney dialogue, the whole family.
O sırada sanki... bir pencere açıldı, sanki ışıklar yandı. Onunla Disney diyaloglarıyla konuşmaya başladık, ailecek.
But... most of the time, I just forget about it and try not to think about it because it'll come at some point.
Ama... çoğu zaman bunları boş verip düşünmemeye çalışıyorum, çünkü günü gelince hepsi yaşanacak.
Get him to the extraction point.
Onu tahliye noktasına götür.
If Sensei Shredder can't make it to the extraction point, then we bring the extraction point to him.
Sensei Shredder tahliye noktasına gitmezse, noktayı ona götürürüz.
We will be cruising at a comfortable one-third G, so feel free to move about the compartments until our mid-point flip-and-burn.
Konforlu bir G hızında yol alacağız. Bu yüzden orta noktada tam gaz yol alıncaya kadar kompartımanlar arasında hareket etmede özgürsünüz.
Look, point me to a console, so I can override the clamps.
Bana bir konsol verirseniz kenetleri geçersiz kılabilirim.
Why have they chosen the closest possible point to Baku for their maneuvers?
Manevraları için neden Bakü'ye mümkün olan en yakın noktayı seçtiler?
At some point in the not-so-distant future, they'll be able to manufacture organs specifically created to suit each patient.
Çok da uzak olmayan bir gelecekte, özellikle hastaya uygun olarak yapılan organlar üretecekler.
You don't need to point, i was doing the pointing.
İşaret etmene gerek yok, onu ben yapıyordum.
I shall go and break the news to her at Sully point.
Ben Sully Point'e gidip ona haber vereyim.
The men have gone to Sully point after her, and there's a u-boat!
Peşinden Sully Point'e gittiler ve sahilde bir Alman denizaltısı var!
And third, she clearly led you to believe that you could point your sword in my direction and survive the experience.
Üçüncüsü ise belli ki sizi benim yoluma kılıç doğrultabileceğinize inandırmış ve bundan sağ kurtulabileceğinizi tecrübe ediyor.
Landmass to the west, storm to the south, and no point of sail on which we can outrun her.
Batıda kara, güneyde fırtına. Ondan daha hızlı gidebileceğimiz bir yönümüz yok.
Obviously I'll do my utmost to attend the concert, but I'll be away in Florida at some point.
Açıkçası konsere katıImak için elimden gelenin en fazlasını yapacağım. Ama bir ara uzakta Florida'da olacağım.
They were the dudes who were supposed to take point. Yeah.
- O noktayı tutmaları gerekenler bunlardı.
Tracked it to Hunts Point in the Bronx, but it was torched.
Bronx'taki Hunts Point'e dek izini sürdük ama araç yakılmış.
We appreciate the effort, but the point was not to attract attention.
Süslenip püslenip gelmişsiniz ama dikkatleri üzerimize çekemeyiz.
The point of the mission is to succeed. Yes?
Görevin amacı başarılı olmak, doğru mu?
I even admire you now, Marcus... when you hammer on my desk... and point to me so as to ask about the Nobel Prize.
Sana hala hayranlık duyuyorum, Marcus masama yumruğunu vurup Nobel Ödülü'nü sorguladığın o anda bile.
Lock in the kid's night for me, from point A to point B, from when he left his house to when he was picked up.
Çocuğun o gece neler yaptığını araştır. A'dan Z'ye Evden çıkışından, yakalandığı zamana kadar yaptığı her şeyi.
The Elves were at the point of annihilation, when their elders turned to magic.
Yaşlıları büyüye başvurunca Elfler yok olmanın eşiğine geldiler.
It appears that the permit is all too easy to match Panzer - which must point vyölleen a new victim.
Bu nedenle maç Panzer için çok kolay olacak gibi görünüyor. Kariyerine yeni bir kurban daha ekleyecek anlaşılan.
Next, the presentation fighter to the next point Arès.
Arés'in bir sonraki rakibi belli oldu.
to them 177
to the beach 25
to the moon 20
to the airport 39
to the future 91
to the end 49
to the top 23
to the north 16
to the left 221
to the sea 38
to the beach 25
to the moon 20
to the airport 39
to the future 91
to the end 49
to the top 23
to the north 16
to the left 221
to the sea 38
to the kitchen 20
to the hotel 25
to the right 265
to the tune of 23
to the police 36
to the car 26
to the death 78
to the hospital 50
to the bridge 17
to the contrary 33
to the hotel 25
to the right 265
to the tune of 23
to the police 36
to the car 26
to the death 78
to the hospital 50
to the bridge 17
to the contrary 33
to the house 19
to the station 29
to the king 27
to the wall 16
to the bathroom 47
to the outside world 64
to the 197
to the side 32
to the door 21
to the front 27
to the station 29
to the king 27
to the wall 16
to the bathroom 47
to the outside world 64
to the 197
to the side 32
to the door 21
to the front 27