To the side translate Turkish
9,772 parallel translation
When Martun put his gun to the side of my head, did I throw you under the bus to save my own ass?
Martun silahını başıma dayadığında kendi kıçımı kurtarmak için seni otobüsün altına attım mı?
- Move to the side of the path!
- Yolun kenarında durun!
Keep to the side.
Kenarda bekleyin.
Take the goods to the side gate.
- Malları yan kapıya götür.
See, my theory, American's missing geniuses are camped right on the other side of that fence. And whatever they're up to, you don't want the Krauts or my readership knowing about it.
Teorim, Amerika'nın kayıp dahilerinin tam şu çitlerin arkasında konaklıyor olduğu ve her ne yapıyorlarsa, Almanların veya okuyucularımın bilmesini istemediğiniz bir şey.
On one side is the light of the life he has known, and on the other is the darkness that draws him to Pasiphae.
Bir tarafta bildiği hayatın ışığı var, diğer tarafta onu Pasıphae'e çeken karanlık Bir tarafta bildiği hayatın ışığı var, diğer tarafta onu Pasıphae'e çeken karanlık
I mean, I'm moving to the entire opposite side of the country.
Yani, yakında ülkenin diğer tarafına taşınacağım.
I knew that you would jump at the first opportunity You had to take his side over mine.
Benim yerime onun tarafını tutmak arasında kaldığın zaman ilk fırsatta onun tarafını seçeceğini biliyordum.
Because you always said, "once you pick a side, " if you're not loyal to that side, Then who the hell are you? "
Her zaman dediğin gibi, "Bir taraf seçtiğinde o tarafa sadık değilsen o zaman kimsin sen?"
[truck beeping] Miss, i need you to hop out. Everybody, stand on the side.
Hanımefendi, aracınızı çekip şurada bekleyin.
Bottom line is, when it comes to Richie, it's not a matter of if but when Seth mends the fence, and when he does, I'd just hate to see you standing all alone on the other side.
Uzun lafın kısası, konu Richie'ye gelince Seth'in aralarına ördüğü duvarın bir önemi kalmaz ve bunu yaptığı vakit diğer tarafta tek başına dikiliyor olduğunu görmekten nefret edeceğim.
What gets to the other side is ten percent less.
Diğer taraftan ne getirilirse yüzde on daha az oluyor.
- Not knowing what side you're on. So, for the next few hours, until we decide to let you out...
Yani önümüzdeki birkaç saat boyunca, sizi dışarı çıkarmaya karar verene dek...
I don't know, like, she feels like her tank is empty, or... there's a gaping hole in the side of her that needs to be filled.
Bilmiyorum tankının içi boş gibi hissediyordur içindeki bu açık deliğin doldurulması gerekiyordur.
The best we can hope for, the only silver lining to all this, is that when we break through, we find a few familiar faces waiting on the other side.
Umabileceğimiz en iyi durum, tek umut ışığı karşı tarafa geçtiğimizde, orada bekleyen tanıdık birkaç yüz bulacak olmamız.
Remind me never to get on the wrong side of you.
Senin gözünden düşmeyi asla bana hatırlatma.
We'll just go over to the other side.
- Şu tarafa geçelim.
You will assure me now that he will be at the Capitol, by my side, this afternoon when I take the oath to become a United States senator.
Bugün öğleden sonra ben ve yanımdakiler başkent'te bulunmayı garanti etmiş olacağız. Yemin ettiğim an ABD Senatörü oluyorum.
The palace guard have agreed to side with Pasiphae.
Saray muhafızları Pasiphae'yanında olrrıayı seçti.
But try any trickery and I'll deliver them to you a little bit on the crispy side.
Ama ufacık bir hile bile denersen çocukları biraz çıtır çıtır alırsın.
I will levitate Jerry to the other side and he can bring the skimmer to us.
Jerry'i öbür tarafa geçirebilirim. O da tüneli bize getirir.
BECAUSE THIS THING'S GONNA COLLAPSE BEFORE YOU GET FROM ONE SIDE TO THE OTHER.
Çünkü siz diğer taraftan çıkmadan önce bu şey içine çökecektir.
AND SO VERY ROUGHLY SPEAKING, THE WICKER PATTERN WEAVED AROUND THIS SIDE IS ANALOGOUS TO THE ROLE THAT NEGATIVE ENERGY PLAYS
Kabaca anlatmak gerekirse buradaki diğer örneğe bakarsak negatif enerjinin solucan deliğini sabit tutmasını bekleriz.
Man overboard, rescuers to the port side!
Denize Adam, iskele tarafına kurtarıcılar!
357, veer to the left, and evade to the other side.
357, sola karşı saptırmak ve diğer tarafa kaçmasına.
He was hit with shrapnel in the head, and his intestines were coming out from a wound in his side, he asked what it was, and tried to put it back in, and we held him close.
Kafasına şarapnel ile vuruldu, Ve onun bağırsakları, kendi tarafında bir yara geliyordu O, ne olduğunu sordu ve geri koymak için çalıştı Ve biz ona yakın düzenledi.
It used to be on the other side of the hill.
Tepenin diğer tarafındaydı.
Once we get on the other side, how do we get to the compound?
Diğer tarafa geçtiğimizde nasıl bağ kuracağız?
All those who fought in the Great War believed they fought on the side of righteousness, that the world they sought to build would be a better one.
Büyük Savaş'ta savaşan tüm insanlar doğruluğun, dürüstlüğün yanında savaştıklarına ve daha iyi bir dünya inşa ettiklerine inanıyorlardı.
There's no access to the main street on this side of the building, so you'll have a head start, but only if you go right now.
Binanın bu tarafında ana caddeye erişim yok bu yüzden avantajın olacak ama hemen gitmen koşuluyla.
You know, if you learned to just express an emotion and tell your daughter that you loved her instead of making her shut off the gas lines and plunging toilets, we wouldn't be stranded on the side of the road right now.
Duygularını ifade etmeyi öğrenseydin kızına onu sevdiğini söylemek yerine gaz borusu hattı döşemeyi tuvalet pompalamayı öğretmezdin ve şimdi yol kenarında mahsur kalmazdık.
But on the bright side, Sue did get to use one of her newly acquired life skills.
Ama işin iyi tarafı Sue yepyeni bir yaşam becerisi kazanmıştı.
You're on the complete wrong side of the building. You're gonna have to double back and go through the door you came in and make a run for it.
Geldiğin kapıdan geri dönüp acele etmen gerek.
Something happened to me, Fitz, on the other side.
O taraftayken bana bir şey oldu Fitz.
OK, right here it says that Earl McGraw went to a home improvement warehouse on the east side of town,
Pekala, tam burada diyor ki Earl McGraw şehrin doğu tarafında depo olarak tasarlanmış bir eve gitti...
You refuse to give the names of the rebels who were at your side, yet willingly condemn your leader as the one who demanded the murder.
Yanınızdaki asilerin isimlerini vermeyi reddettiniz ama cinayeti emreden liderinizi kolaylıkla suçluyorsunuz.
The FBI agent who was escorting her back to New York City was found dead on the side of the road, murdered.
New York'a onunla birlikte giden FBI ajanı yol kenarında ölü bulundu, öldürülmüş.
But every generation has sent men through the portal, hoping to save or at least serve our leader on the other side.
Ama her nesil geçitten adamlar gönderdi. Onu kurtaramasa bile, diğer taraftaki liderimize hizmet etmesi için.
Or on the other side of the Pecos, if you want to break it down like that.
Ya da Pecos'un diğer tarafında, bunu öyle, aşağıya indirmeden mola verirsen.
I got a wife and kids and a chick on the side to think about.
Karım ve çocuklarım var ve yandaki pilici düşün.
I seem to have lost your trust somewhere along the way, but I swear to you on the soul of my dead mother that I am on your side.
Bir noktada güvenini kaybetmiş gibiyim ama ölü annemin ruhu üzerine yemin ederim ki senin tarafındayım.
The only thing that's left is getting to the other side.
Geriye kalan tek şey diğer tarafa geçmek.
I want you to lead our men on the other side.
Diğer taraftaki adamlarımıza liderlik yapmanı istiyorum.
All the hideously long days and nights you're about to spend hosting ridiculous galas and balls, standing by his side, your teeth smeared with Vaseline so your smile stays wide and bright like you're some kind of wax figure.
Bütün o iğrenç gece ve gündüzlerde saçma sapan galalar ve balolara katılacaksın. Onun yanında dikileceksin dişini vazelinle parlattığın için sanki bir bal mumu heykel gibi kocaman ve parlak gülümseyeceksin.
The husband could have forced the car to the edge and bailed out before the crash, maybe rolled down the side of the hill a bit to make it look like more of an accident, ma'am.
Koca arabayı kenara doğru zorlayıp çarpışmadan önce atlamış olabilir. Belki kaza gibi görünsün diye, tepenin yanından birazcık aşağı yuvarlanmıştır, efendim.
If you'd like to use your powers to stay out of prison for the rest of your life, we're open to hearing your side of the story.
- Güçlerinizi, ömrünüzün kalanında hapisten uzak durmak için kullanmak isterseniz hikayeyi sizin tarafınızdan dinlemeye açığız.
He's spent his life tending to others, and now he just wants to marry the woman he loves and grow old by her side.
Hayatını başkalarına yardım etmekle geçirmiş. Şimdi ise sevdiği kadınla evlenip onunla birlikte yaşlanmak istiyor.
From their driveway to 1 / 4 of a mile due south on the other side of the State Park.
Evin yarım kilometre güneyi State Park'ın diğer tarafına çıkıyor.
He used to work for me until I found out he was dealing drugs on the side.
Ek iş olarak uyuşturucu sattığını öğrenene kadar yanımda çalışıyordu.
Are you with me or not? You always said, once you pick a side, if you're not loyal to that side, then who the hell are you?
Her zaman dediğin gibi, "Bir taraf seçtiğinde o tarafa sadık değilsen o zaman kimsin sen?"
To see the side effects.
Nasıl tepki vereceğini öğrenmek için.
to them 177
to the beach 25
to the moon 20
to the airport 39
to the future 91
to the end 49
to the top 23
to the north 16
to the point 24
to the sea 38
to the beach 25
to the moon 20
to the airport 39
to the future 91
to the end 49
to the top 23
to the north 16
to the point 24
to the sea 38
to the left 221
to the hotel 25
to the kitchen 20
to the right 265
to the police 36
to the tune of 23
to the car 26
to the death 78
to the hospital 50
to the contrary 33
to the hotel 25
to the kitchen 20
to the right 265
to the police 36
to the tune of 23
to the car 26
to the death 78
to the hospital 50
to the contrary 33