English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / To the future

To the future translate Turkish

6,361 parallel translation
Maybe I, too, should be looking forward to the future with optimism and hope.
Belki ben de geleceğe umutlu ve iyimser şekilde bakmalıyım.
To the future.
- Geleceğe.
To the future.
- Geleceğe. - Geleceğe. - Geleceğe.
To the future couple!
Müstakbel çiftimize!
Back to the Future.
- Geleceğe Dönüş.
Like, I want to know more about the future... of your cock.
Mesela, ben senin geleceğini merak ediyorum sikinin.
Yeah, I want to know more about the future of your, um, big hard cock when I put my hand around it and it gets so hard, and then I shove it into my slimy vagina like a... like one of the Stalley pickles.
Evet, büyük sert sikini elime alıp pis vajinama tıpkı bir Stalley turşusu gibi sokmamın geleceğini merak ediyorum.
No, what's the future going to bring?
Hayır, gelecekte ne olacak yani?
Hey, maybe in the future, try harder to be a real man.
- Gelecekte biraz daha adam olmayı dene.
There are many, many, many great colleges that you can apply to in the future.
Daha dışarıda dolu üniversiteler var ve ve istediğine girebilirsin.
Now in its 80th year, it must give way to a new, younger, stronger plan for the future.
Şu an sekseninci yılında, gelecek için daha genç ve daha güçlü yeni bir plana yol vermek zorunda.
Behold, the future - Geoffrey Charles Poldark, heir to the great Trenwith estate.
Geleceğimize bakın, Geoffrey Charles Poldark,... büyük Trenwith Malikanesinin varisi.
In the future, can you please tell the chaplain not to visit?
Bir dahaki sefere vaize artık uğramamasını söyler misin?
A lot of people are going to want us to fail, but that's because we're the future and there's nothing scarier than that.
Birçok insan bizim başarısız olmamızı isteyecek. Bunun nedeni gelecek biziz ve bundan daha korkutucu bir şey yok.
Or, as I like to call her, "The future Mrs. Wasicsko," though she knows it not.
Haberi yok ama ben ona "Müstakbel Bayan Wasicsko" diyorum.
We're all in competition to be the future head of the company?
Şirketin geleceği olmak için yarışa mı gireceğiz?
If you ever want to go to UCLA, the woman who holds the keys to your future is standing right over there.
Eğer UcLA'ya girmek istiyorsan, geleceğinin anahtarını elinde tutan kadın, işte orada duruyor.
Then for the future of both our people, I need to know how you got your hands on restricted stealth technology that could destroy the balance in the system.
O hâlde ikimizin halklarının geleceği için sistemdeki dengeyi yok edebilecek güçteki sınırlandırılmış görünmezlik teknolojisini nasıl ele geçirdiğinizi bilmem gerek.
Not a trick. We sacrifice now to take care of the future in a way totally determined by me.
Şu anda geleceği kurtarmak için fedakârlık yaptık ki bunu tamamen benim yöntemimle yaptık.
Mr. Musk, before you go, is there anything you could do to give a little girl hope that the world of the future won't be as grim as all our current movies forecast?
Bay Musk, gitmeden önce mevcut filmlerimizin tahminlerinde olduğu kadar dünyanın geleceğinin bu denli kasvetli olmayacağına dair küçük bir kıza umut verebilir misiniz?
I'll try to be more respectful in the future.
Gelecek için daha saygılı olmaya çalışacağım.
I got Finn Hudson to sign up, and he's the captain of the football team, so... who knows what our future could hold?
Finn Hudson'ı takıma aldım ve o futbol takımı kaptanı, yani geleceği kim bilebilir?
He doesn't see that we live in a new world, which is precisely why the wolves need a new leader, someone chosen by the wolves to guide them into a new future, someone like you.
Yeni bir dünyada yaşadığımızı göremiyor. İşte bu da kurtların yeni bir lidere niçin ihtiyacı olduğunun temel sebebi. Kurtlar tarafından seçilmiş birisinin yeni geleceğe rehberlik etmesi gerek.
See, I believe he allowed himself to be accused so as to be ruled out as a suspect in the future.
Bence gelecekte kimsenin ondan şüphelenmemesi için tezgahladı, o olayı.
Everything we built? The future that we planned - - didn't it mean anything to you?
Planladığımız gelecek, senin için hiç mi değeri yoktu?
'Cause I made the arrangements because I love you and I want you to have the future you deserve.
Çünkü düzenlemeleri ben yaptım, Çünkü seni seviyorum ve hakkettiğin gibi bir geleceğinin olmasını istiyorum.
Oh, you know there is nothing I'd rather do but the future of Western civilization depends on my ass getting out to Sper.
Bundan daha fazla isteyebileceğim birşey yok.. .. ama doğu medeniyetinin yükselişi.. .. benim kıçımı kaldırıp işimi yapmama bağlı.
~ It's too late to change the past, Priest. ~ And the future?
~ Geçmişi değiştirmek için artık çok geç, Peder. ~ Ya geleceği?
Brick and I will be here, getting used to a very different future than the one we expected.
Beklediğimizden çok farklı olacak geleceğimize hazırlanacağız.
It's foolish to dilute such ecstatic time as this with fears about the future.
Böylesine harika bir zamanın değerini gelecek kaygılarıyla azaltmak aptalca.
We must look to... the future.
Geleceğe bakmalıyız.
Whatever hatred you feel for her is nothing to mine. But the future of France is at stake.
Ona duyduğun kin benimkinin yanında bir hiç kalır ancak Fransa'nın istikbali tehlikede.
"The best way to predict the future is to create it."
- Geleceği tahmin etmenin en iyi onu yaratmaktır.
Just want you to know, your future is in the hands of a bunch of impotent, war-loving maniacs.
Sadece bilmenizi istiyorum ki, geleceğiniz bir avuç savaş manyağı bunağın elinde.
Wow. Well, I guess someone should capture the moment when our country doomed its future generations to a nuclear winter of perpetual darkness.
Ülkemiz, gelecek nesilleri nükleer kışa ve ebedi karanlığa hapsederken durumdan faydalananlar da var.
You seem to have one foot in the past with Julia and the other foot in the future with me, and...
Senin bir elin geçmişte Julia'ylayken diğer elin gelecekte benimle.
I'd tell you to ask Raina... she can see the future... but she's not here, is she?
Geleceği gördüğü için sana Raina'ya sormanı söylerdim ama burada değil öyle değil mi?
All right, if you want the future to have the whole story, we all need to be in it.
Madem gelecektekilerin bütün hikayeyi bilmesini istiyorsun o zaman bizim de bu hikayede olmamız gerekiyor.
Something that might lead her to make better choices in the future, hmm?
Gelecekte daha iyi seçimler yapmasını sağlayacak şeyler söyleyebilirsin ha?
But here's the real thing, in the future, I just want to tell you, it sounds crazy, I know, but we're friends.
Size bir gerçek söyleyeyim, biliyorum çılgınca ama biz gelecekte dostuz.
We must not know. We're not supposed to know the future that is laid out for us.
Bilmemeliyiz, bizi bekleyen geleceği bilmemeliyiz.
What, are you saying that if you could learn what's gonna happen in the future, you don't even want to know?
Gelecekte neler olacağını öğrenebileceksen bile, olacakları öğrenmek istemediğini mi söylüyorsun?
We can't predict the future, but we can plan for it, and that's what I'm presenting here tonight, a level of preparation unprecedented in modern medical history, and it needs to start right here, on the front lines,
Geleceği ön göremeyiz. Ama planlayabiliriz. Ben de bu gece bunu sunuyorum.
- She said he claimed to be from the future... - Vanished.
- Yok olmuş demek.
What'd you do to her? - Cassie told you about the future.
Bak, Cassie sana gelecekten bahsetti, değil mi?
- Listen to me. I've seen the future without you.
Sensiz geleceği gördüm.
But one week into your future, he'll know how to intercept the virus because it will already have happened.
Bir hafta sonra, öğrenecek. Virüsün nasıl engelleneceğini tam olarak öğrenmiş olacak.. ... çünkü bu zaten gerçekleşmiş olacak.
I know you say that the future will be saved and that you won't exist, but... what do you think happens to you?
Geleceğin kurtarılacağını ve var olmayacağını söyleyeceksin ama sence sana ne olacak?
Her entire job is to pretend like she knows what's gonna happen in the future.
Tüm işi gelecekte olacak şeyleri biliyormuş gibi davranmak.
You keep changing the future, and for some reason, you're allowed to.
Geleceği değiştirmeye devam ediyorsun, ve bir sebeple, izinlisin de.
I don't want us to drift apart any more than we already have, okay? So in the future, just check your answering machine.
Yani ilerleyen zamanda, telesekreterini kontrol et.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]