English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / To your room

To your room translate Turkish

4,730 parallel translation
I'll get your bags, then Luke can show you to your room.
Valizlerini alacağım.
But right now... right now we need to get you back to your room so you can get some sleep.
Ama şimdi seni odana götüreyim de biraz uyu.
Bringin'towels to your room.
Odana havlu getiriyorum.
- Go to your room, I have to talk to your sister!
- Odana git. Ablanla konuşacağım!
You go to your room and you sleep it off.
Odana gidip yat.
And I propose... when the time is right, you go into your room with magazines or Skinemax or whatever you need to get yourself ready.
Ve diyorum ki vakti geldiği zaman dergi mi alırsın film mi alırsın işte onlarla odaya gidip hazırlanırsın.
Excuse me, birdman, do me a favor- - fly back to your room.
Kusura bakma kuşadam, haydi odana doğru uçuver.
Back to your room.
- Odana yani. - Hayır, eve.
Ida, show your gentleman to your room.
- İda, beyefendilere odanı göster.
- Get to your room.
- Gir şuraya.
Because it looks like you're going to your room to charge when it's not your turn.
Çünkü şarj etmek için odana gidiyorsun gibi görünüyor. - Ve sıra sende değil.
I told you, get back to your room.
Sana odana dön dedim!
Go to your room.
- Odana git.
Wait for me tonight, I'll come to your room.
Bu gece beni bekle, odana geleceğim.
Take Ester and go back to your room.
Ester'i de al ve odana gidin.
Please go to your room.
Lütfen odana git.
- Go to your room.
- Odana git.
- Lenochka, skirt, please go to your room.
- Lenochka, lütfen odana gider misin?
You invited me up to your room, got me drunk and asked me to feel how soft your panties were.
Yukarı davet ettin ve sarhoş olduk. Daha sonra benden külotunun nasıl olduğunu sordun.
Why don't you guys head up to your room and get started.
Odana çıkıp başlamaya ne dersiniz çocuklar?
We're gonna take you to your room now, okay?
Şimdi seni bir odaya götüreceğiz, tamam mı?
I am now starting to think she never left, and instead she barricaded herself in your room.
Evden hiç çıkmadığını ve kendini senin odana kapadığını düşünmeye başladım.
Telling your problems to a bunch of losers in some horrible living room in the Valley.
Sorunlarını, vadideki korkunç bir oturma odasında bir grup eziğe anlatmakla.
In a dark room, in the shock and trauma of finding your wife in a pool of blood on the floor, holding her in your arms, still unclear as to where your son was, you look up at the window and you see a man,
Karanlık bir odada, karınızı bir kan havuzunun içinde bulmanın verdiği şok ve travmayla ellerinizde tutarken ve bu arada oğlunuzun da nerede olduğu belli değilken siz pencereye baktınız ve bir adam gördünüz.
Actually, Mrs. Heck, a chat room is like a conversation with a person, like we're having right now, and a message board is just a place for you to post your thoughts.
Aslında Bayan Heck sohbet odası bizim şu anda yaptığımız gibi bir kişi ile konuştuğunuz, mesaj panosu da düşüncelerinizi yazdığınız yer.
All right, all right, you know what, let me just book your best regular-people room, and, uh, would it be possible to, uh, split the deposit over three credit cards?
Tamam. Tamam. O zaman benim için standart bir odaya rezervasyon yapıp tabii bir de eğer mümkünse depoziti üç kredi kartına bölebilir misiniz?
If you don't want to die alone, come out of your room.
Yalnız ölmek istemiyorsan, odandan çık.
Your room's closest to the fridge.
Buzdolabına en yakın senin odan.
But they got into your control room, they looped the security footage, and they gave themselves run of the place- - they switched out the bales that were meant to be shredded with fake currency.
Ama kontrol odanıza girmişler güvenlik kayıtlarını tekrara almışlar... ve burada at koşturmuşlar. İmha edilecek balyaları sahte banknotlarla değiştirmişler.
Go to bed in your room!
Odana, yatağına git!
I need you to sign a statement regarding what happened in your room.
Odanızda olanlarla ilgili ifadenizi imzalamanız gerekiyor da.
I sat beside you, in that lavish drawing room of yours, as you agreed to lucrative Southern cotton contracts in exchange for investing nearly every cent you had left in our plot, all of it to preserve your pitiful dream
Güney pamuğu anlaşmalarında bıraktığın her bir meteliği yatırım yapmak için kabul ettiğinden bu davada senin yanında oldum.
Um, your room is right next to the kitchen.
Odan hemen mutfağın yanında.
Now I want to show you your room!
Hadi sana odanı göstereyim Kotoko!
I'm going to go in the other room. I'm going to send a text message from your phone, saying something's gone wrong.
Diğer odaya gidip, telefonundan işlerin yolunda gitmediğini söyleyen bir mesaj yollayacağım.
Why didn't you just go up to your old room?
Neden eski odana çıkmadın?
This part of our investigation concerns your interaction with the infected patients in the operating room, to the best of your memory.
Soruşturmanın bu bölümü sizin enfeksiyon kapan hastalarla ameliyathanedeki etkileşiminizi hatırladığınız kadarıyla anlatmanızı içeriyor.
So henceforth, Parks and Rec conference room will serve as a testament to your years of public service.
Bundan böyle, Parklar ve Bahçeler konferans odası senin kamu hizmetine verdiğin yıllarının bir kanıtı olacak.
Dev, why don't you take him to your special room?
Dev, neden onu özel odana götürmüyorsun?
- Alex, you have all of spring break to lock yourself in your room and study.
- Alex, sömestir tatili boyunca kendini odana kilitleyip çalışabilirsin.
So your saying young has to stay in her room, eat what's given to her and stay like a furniture and live in her room?
Young odasında otursun, ne verilirse onu yesin odasında mı yaşasın diyorsun?
I'm going to your Electronics Room.
Ben sizin elektronik odasına gidiyorum.
I'm going up to your sister's room.
Ablanın odasına gidiyorum.
I am asking every single uninfected adult in this room to agree to a monogamous feeding relationship with a healthy vampire in exchange- - in exchange for that healthy vampire's protection for you and your children.
Şimdi sizden buradaki her sağlıklı yetişkinden istediğim sağlıklı bir vampirle, tek eşli beslenme ilişkisi kurmayı kabul etmeniz. Karşılığında sağlıklı vampirler sizi ve çocuklarınızı koruyacak.
Don't forget that while you may be able to disguise your voice with parlor room theatrics, I know your true identity.
Bir şekilde sesini gizliyor olabilirsin ama gerçek kimliğini bildiğimi unutma.
I want to live in that room on your computer, and I want to be with you...
Senin bilgisayarındaki odada yaşamak istiyorum seninle yaşamak istiyorum.
When I think of the hands life keeps dealing you... the loss of your son, Adrian's deviancy, and then to have your maid murdered in this very room...
Hayatına burnuna sokan onca kişiyi, oğlunu kaybetmeni, Adrian'ın sapkınlığını ve bu odada hizmetçinin öldürülmüş olduğu gerçeğini düşününce insan...
Your commanding officer just shoved me into a room with a delusional sociopath and a list of questions guaranteed to fuel his fucking paranoia.
Komutanınız beni bir odaya sokarak El Zuhari'nin paranoyasını fitilleyecek bir sürü soru sordu.
As a spy, there's nothing better than gaining access to your enemy's war room.
Bilgiye erişmek için, düşman karargahında bir casustan daha iyi bir şey yoktur.
You live your life, you try to be a good person, you work hard to achieve your goals, only to end up a prisoner to your own body while the love of your life is in the next room doing the splits for some idiot she met in a bar.
Hayatını yaşadın, iyi biri olmaya çabaladın hedeflerini gerçekleştirmek için var gücünle çalıştın hem de hayatının aşkı yan odada barda tanıştığı bir budalaya bacaklarını açarken kendi vücudunda hapsolmak için.
You want to see your buddy alive, Jack, bring the rocks to the Babcock, room 212.
Eğer yoldaşın Jack'i canlı olarak görmek istiyorsan elmasları Babcock, 212 numaralı odaya getir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]