Warn me translate Turkish
940 parallel translation
Why didn't you warn me, my dear?
Neden uyarmadın beni tatlım?
- When it's time to go, warn me.
- Gitme zamanı geldiğinde beni uyar, olur mu?
- Just let them try to warn me.
Hele beni bir uyarsınlar!
He didn't warn me that I would meet the most beautiful girl I ever saw.
Dünyanın en güzel kadını olduğunuzu söylemedi.
Why didn't you warn me?
Neden beni uyarmadın?
And warn me when that little fool does anything stupid.
Aptalca bir şey yapmadan önce mutlaka bana haber verin.
Oh you don't have to warn me, that's just the way he talks.
Beni uyarmana lüzum yok, onun konuşma şekli böyle.
Just let them try and warn me.
Beni uyarsalar ne olur ki?
- Warn me?
- Uyarmak mı?
Now go back and warn me if anyone comes.
Şimdi geri dön ve biri gelirse bana haber ver.
- I felt like he was trying to warn me.
Ofisinden ayrılırken sanki beni...
Well, I can't say you didn't try hard enough to warn me.
Beni yeterince uyarmaya çalışmadığını söyleyemem.
I appreciate your trying to warn me, Smith.
Uyarmaya çalışmanı takdirle karşılıyorum Smith.
My unreliable helmsman failed to warn me about that.
Tecrübesiz dümencim beni bu konuda uyarmadı.
You didn't warn me!
- Nasıl bitti? Beni kandırdın mı?
Do warn me if he's dropping in.
Uzun süredir ailedeydi.
Want to go solo, warn me first.
Bundan sonra da bir işe bulaşmadan önce, bana haber ver.
. - As you can see. - Why didn't you warn me?
Hem de yayan, veda bile etmeden.
Why did you warn me?
Niye beni uyardınız?
- She tried to warn me.
- Beni uyarmaya çalışmıştı.
Mr. Van Daan, you don't realize what's happening outside that you should warn me of a thing like that.
Bay Van Daan, beni böyle bir şey için uyardığınıza göre, dışarda neler olup bittiğinin farkında değilsiniz.
You did warn me you couldn't be held responsible for what might happen.
Olabileceklerden sorumlu tutulamayacağınıza dair beni uyarmıştınız.
You were safe inside your house, yet came out to warn me.
Evinizde güvendeydin. Yine de beni uyarmak için dışarı çıktın.
I warn you, Desi. Don't tell me I've changed, I know I have.
Bana çok değişmişsin deme Desi, çünkü biliyorum.
I warn you, Lanyon, to let me go.
Seni uyarıyorum, Lanyon, bırak gideyim.
But I didn't dare warn you, because he said he'd kill me if I told.
Fakat beni öldürmekle tehtit ettiğinden ; sizi uyaramadım.
Have her things packed for me in an hour, or I warn you...
Eşyalarını bir saat içinde toplat, yoksa seni uyarıyorum...
- Me warn me?
- Sadece uyarmaya gelmiştim.
Listen, if you don't let me in, I'll stand in front of this office of yours... and warn people to keep away from Russia.
Bak, eğer beni sokmazsan ofisinin önünde durup, insanları... Rusya'dan uzak durmaları için uyaracağım.
I warn you, if you attempt to prevent me, I shall certainly shoot you.
Sizi uyarmaliyim, beni engellemeye kalkarsaniz ates ederim.
I warn you, if you show me to those men, this will be yours. I swear it.
Seni uyarıyorum, eğer beni bu adamlara gösterirsen, bu senin olacak.
It's my duty to warn you that any further act of lawlessness will force me to send for troops to maintain order.
Bundan sonra yasal olmayan her davranisinizin beni askerleri çagirmaya zorlayacagina dair sizi uyariyorum.
Then let me warn you.
Bu yüzden sizi uyarmama müsaade edin.
- You were trying to warn me.
- Beni uyarmak istiyordun. - Hayır.
Just the same, i will, but let me warn you, unless i have this evening a satisfactory explanation for your asking me to come to paris, i shall, half a million francs or no half a million francs,
Gine de çıkacağım. Ama uyarıyorum, beni Paris'e çağırmanızın doyurucu bir sebebini alamazsam yarım milyon Frank olsa da olmasa da ilk trenle gidiyorum.
Let me warn you I'm armed and I'm an expert shot.
Silahlı ve usta bir vurucu olduğum konusunda sizi uyarayım.
Let me warn you that Dr. Petersen is a frustrated gymnast.
Sizi uyarmalıyım, Dr. Petersen eski bir sporcudur.
Pip, I tried to warn you not to love me, but you thought I didn't mean it.
Beni sevmemen için seni uyarmaya çalışmıştım. Ama kulak asmadın. Ciddi olmadığımı düşündün.
I warn you that every word that passed between you... and your criminal associates is known to me.
O suçlularla aranızda geçen konuşmaların her kelimesini bildiğim konusunda seni uyarıyorum.
I tried to warn her... but he caught me and beat me.
Onu uyarmaya çalıştım... ama Ed beni yakalayıp dövdü.
I warn you, don't give me a fancy price just because I'm rich!
Zengin olduğum için abartılı bir fiyat verme sakın.
I warn you not to touch me. Why?
Dokunmaman için seni uyarıyorum.
First, let me warn you not to breathe a word of it to anyone but your chief.
Teklifimi yapmadan önce, şefinden başka kimseye tek kelime etmemen konusunda seni uyarayım.
To warn me. - Why?
- Neden böyle düşünüyorsun?
- To warn me?
- Uyarmak mı?
I was hastening to warn him when your men captured me.
- Beni yakaladıklarında onu uyarmaya gidiyordum.
whether she'd come to warn'em or maybe to find Debbie for me there's no way of knowing.
"Baksana", onları uyarmaya mı yoksa Debbie'yi bulmaya mı gelmişti bunu bilmeye imkan yok.
Let me warn you.
Sizi uyarayim.
I warn you, colonel if I am to die, others will die before me.
Sizi uyarıyorum, albay ben öleceksem, başkaları benden daha önce ölecek.
I better warn the regent that we're leaving soon, if you'll excuse me.
İzninizle naibe, çıkmak üzere olduğumuzu bildireyim.
I warn you, come near me and I'll spit in your face.
Yaklaşırsan ne yaparım biliyor musun? Yüzüne tükürürüm!