Watching me translate Turkish
2,829 parallel translation
They should be watching me.
- Beni izliyor olmaları gerekirdi.
Gray is counting on me and I refuse to give India Jourdain the satisfaction of watching me fail.
Gray bana güveniyor ve India Jourdain'e başarısızlığımı izlemenin mutluluğunu vermeyi reddediyorum.
Aye. I was spirited to have you down there watching me.
Evet, beni izlediğiniz için çok cesur oynadım.
Everyone is going to be watching me, and there are going to be cameras there, and I can't- - yes, you can.
Herkes beni izlemek için gelecek ve kameralar olacak. Yapamam. Hayır, yapabilirsin.
Who's watching me?
Beni kim gözetliyor?
Is he watching me?
Takip mi?
Especially since the people that we're talking about are in this town watching me.
Özellikle buradaki bütün insanlar bizim ne hakkında konuştuğumuzu öğrenmeden beni izliyorlar.
Did you get whiplash watching me surpass you in every way?
Sana her yolda tur bindirdiğimde beni izlerken bir taraflarını mı incittin?
And it's like someone was watching me the whole time.
Ve her zaman birinin beni izlediğini hissediyorum.
And they're definitely watching me for sure, and they're not too happy with what's going on here.
Kesinlikle beni izliyorlar ve burada olup bitenlerden çok da mutlu değiller.
The only way somebody could have know about it was if they were watching me.
Eğer birileri beni izliyorduysa biri bunu biliyor olmalı, tek yol bu.
- The only ways somebody could have known about it was if they were watching me.
- Tek yol beni izleyen birileri bunu bilebilirdi.
- You watching me once in the eye?
- Gözlerim burada, tamam mı?
Your nutcase Fed boss has got people watching me.
Senin kaçık ajan patronun beni gözetletiyor.
You like watching me, don't you?
Beni izlemeyi seviyorsun, değil mi?
There's people watching me.
Beni izleyen insanlar var.
You've been watching me.
Beni izliyormuşsun.
♪ You're watching me
* Her hareketi *
Especially since the people that we're talking about are in this town watching me.
Özellikle, kasabada bizi izleyen insanlar hakkında konuştuktan sonra.
I cannot believe that someone has been watching me.
Birilerinin devamlı beni izlediğine inanamıyorum.
Uh, w-were you just watching me?
Beni izleyen siz miydiniz?
Turns out he didn't share all that much while he was watching me get hanged from a tree.
Ben ağaçta asılı sallanırken pek bir şey paylaşacak gibi değildi.
They could still be watching me.
Hâlâ izliyor olabilirler.
I know they're watching me.
Beni izlediklerini biliyorum.
I've tried sneaking out at night to see him, but Mom's been watching me like a hawk.
Gece onu görmek için kaçmaya çalıştım, fakat annem bir şahin gibi beni izliyordu.
What are you watching me for?
Sen ne bakıryorsun öyle?
Why are you watching me?
Neden bana bakıyorsun?
Watching me all the time.
- Ben miyim?
watching me do stunts on my bike, and then suddenly a car slams into me and then...
benim motosikletle gidişimi izliyordu, ve sonra aniden bir araba bana çarpıyor ve...
Whenever I'm feeling down I read a few pages of this and I get a strange comfort out of knowing that someone's watching over me.
Belki hoşuna gitmez ama bundan bi kaç sayfa okudum Ve çok rahatlatıyor beni
He would tell me that watching stars makes people happy... because all your loved ones eventually become stars in the sky... and bless us from up there.
Yıldızları izlemenin insanları mutlu edeceğini söylerdi. Çünkü sonunda, sevdiklerimizin yukarıda yıldız olup bizi koruduğunu söylerdi.
Eat questionable sushi, tickle my forearm while we're watching TV, carry me over puddles.
Şüpheli görünen suşiyi yer TV izlerken kolumu gıdıklar, çamurlu suların üzerinden taşır beni.
We were just watching TV, but listen, you've got to believe me, he's not capable of hurting anyone.
Bana inanmalısınız. O kimseyi incitecek biri değil.
The only reason you're getting anywhere is because Pete scared the shit out of me with his car accident statistics and because I can't believe how much I loved watching you fix that sink.
Dediğini yapmamın tek sebebi Pete'in o kaza istatikleriyle beni acayip korkutması. Bir de seni musluğu tamir ederken seyretmek çok hoşuma gitti, o da var.
She stayed up the whole night with me, and watching my fingers move everything into place.
Tüm gece benimle oturdu ve parmaklarımın hareketlerini izledi
Being here, all this... reminds me of watching games with my dad.
Burada bulunmak bana babamla izlediğimiz maçları hatırlattı.
And everyone that's watching is going to believe that Emily totally went rogue and that she wants the box that Jason gave me.
Gören herkes, Emily'nin tek başına olduğuna ve Jason'ın bana verdiği kutuyu istediğine kesinlikle inanacak.
I prefer watching them come towards me.
Ben bana yaklaşmalarını izlemeyi tercih ederim.
Spending every waking moment with my dad watching baseball... eating food that was no good for me. Playing pool, staying up too late, those were the best seats in the house... until you sent me away.
Babamla her ânımı beyzbol izleyerek geçirmek vücudum için zararlı olan yiyecekler yemek bilardo oynamak, geç saatlere kadar uyanık kalmak, en marjinal şeylerdi.
Anyway... it's not like she expects me to sit around watching Sky Sports with her mates.
Her neyse... Arkadaşlarıyla oturup Sky Sports izlememi beklemiyor zaten.
He was probably watching the whole thing, waiting for me. When I didn't show,
Muhtemelen başından beri beni görmeyi ümit ederek izliyordu.
It's gonna be worse than the time she caught me watching "Wild things" on cable.
Beni "Çılgın Şeyler" i izlerken yakaladığı andan daha kötü olacak.
That reminds me- - thanks for watching my back.
Yeri gelmişken - Arkamı kolladığın için sağ ol.
I wasn't sure if you were trying to keep the peace for the sake of keeping the peace, or you were trying to protect me, but watching you care for that flower...
Barışı korumak için mi, barışın önemi için mi yoksa, beni korumak için mi yaptığına emin değildim, ama o çiçekle ilgilenişini gördüm...
But no watching Real Housewives without me.
Bak bensiz Real Housewives izlemek yok.
But it makes me really sad that here's this little 11-year-old boy that's watching out for my well-being.
Karşımda iyiliğim için çırpınan 11 yaşında bir çocuk oluyor.
You want to know what struck me while I was watching - that marvelous documentary?
Bu harikülade belgeseli izlerken beni etkileyen neydi biliyor musun?
Look, the cops are gonna be watching you 24 / 7, waiting for me to show up.
Bak polisler beni yakalamak için 7 / 24 seni gözlüyor olacak.
Oh, believe me, he's watching us right now, seeing this moment.
Oh, inan bana, şimdi bizi izliyordur, bu anı görüyordur.
Other than watching everything I care about being taken from me as I shuffle towards the grave and having my breakfast interrupted by another murder... Not much.
Kıymet verdiğim her şeyin benden uzaklaştırılması, bir ayağımın çukurda olması ve kahvaltımın bir cinayet yüzünden yarım kalmasından başka bir sorun yok.
Tell me, agent Lisbon, do you enjoy watching Patrick Jane take over your team and your life?
Söylesene, Dedektif Lisbon Patrick Jane'in ekibine ve hayatına egemen olmasını izlemek hoşuna mı gidiyor?