We got' em translate Turkish
733 parallel translation
- We got'em. - Hold your fire!
Onları hakladık.
If you don't want no part of these, because of how we got'em... then me and the Kid wll take'em.
Eğer aramızdan ayrılmak istersen, mücevherleri çalan... ... ben ve Ufaklık olduğuna göre, hepsi de bize kalacak demektir.
We're all right, em. We've got each other.
Ama bizde birbirimize sahibiz.
That's why we got'em down here.
Bu yüzden herkesi buraya topladık.
Once we got'em both, we've got'em.
Bir kere alırsak, hep almak zorunda kalırız.
If we give'em up, we got a right to a fair price.
Fiyatı doğru olmalı.
But look at it today. Here in Liberty we got hundreds of lawyers, thousands of'em.
Ama, bugün Liberty'de, binlerce avukat var.
If we are ever to have law and order in the West, the first thing we got to do is take out all the lawyers and shoot'em down like dogs.
Eğer, Batı'da hukuk ve düzen olacaksa, ilk yapmamız gereken, tüm avukatları köpekler gibi vurmaktır.
- Get'em. We got enough to take care of already.
Zaten yükümüz yeterince fazla.
We all got some prisoners, can we be a-leaving'em here?
Birkaç mahkûmumuz var. Hı-hı.
Whether we picked them or not, we sure got'em.
İstesek de istemesek de buradayız işte.
We got'em, Sheriff!
Onların icabına baktık Şerif.
Kinkaid's murderers we got all three of'em.
Kinkaid'in katilleri, üçünün de icabına bakıldı.
They run for six miles before we got'em headed.
Onları kontrol edene kadar alt mil koştular.
- We'll put'em across now. - We've got a pretty tired bunch behind us.
Şimdi geçeceğiz.
Gregorious, we've got to show'em.
Gregorious, onlara bir ders vermeliyiz.
Once and for all, we've got to show'em.
Hepsine son noktayı koyacak bir ders vermeliyiz.
Tell'em we've got food and a doctor here.
Onlara yemek ve doktorumuzun olduğunu söyle.
We've got'em on the run in four spades.
Ona dört sinek geldi.
We got some sick folks, mister, and this is the Lord's day... and we thought some rest and prayer would help'em.
- Hasta insanlarımız var, bayım. Bugün Tanrı'nın Günü, biz de dua ve dinlencenin iyi olacağını düşündük.
We're in! We got'em rolling!
Başardık.
- We've got to stop'em!
- Onları durdurmalıyız!
- Captain, we got'em!
- Kaptan, hakladık onu!
WE GOT'EM. YOU SAY YOU WANT THIN ONES?
CıIız olandan istiyorsanız, o da var.
We've got'em on the run!
Onları kaçırttık!
Now we've got'em, Horace.
Şimdi onları yakaladık.
We've got'em outnumbered, Tibs.
- Sayı olarak onlardan fazlayız, Tibs.
You name'em, we've got'em.
Aklınıza ne gelirse, hepsine sahibiz.
- We got close to 500 of'em caged.
- 500 taneye yakın maymun yakaladık.
We got'em all in a nice little cluster on the south end of the island.
Hepsinin izini adanın en güneyinde bulduk.
You know, that teacher we got now, Miss Norton, picks on some of'em.
Şimdiki öğretmen, Bayan Norton bazı öğrencilere takıyor.
We got'em!
Vurduk!
We got'em again!
İşte yine vurduk!
We've got'em beat.
Kazanan biz olduk.
Tell'em we got a buyer.
Müşteri bulduğumuzu söyle.
And we got the man who took'em.
Ve onları alan adamı da yakaladık.
We've got to get'em.
Esir almak zorundayız.
We got'em.
Yakaladık onları.
I think we got'em this time. I think we've got'em where it hurts.
Galiba bu sefer onları kötü yerlerinden vurduk.
We got nothin'to hold'em for.
Onları tutamayız.
From what I can count, we've got about half of'em. They got about half of us.
Sanırım şu ana dek yarısını hallettik ve geri kalan yarısını düşünmeliyiz.
Billy Bob, we've got'em spotted.
Billy Bob, yerlerini tespit ettik.
Have we shown'em we got teeth?
Dişlerimizi gösterdik mi?
We got'em.
Onları bulduk.
Hey, we got'em.
Onları bulduk.
We've got'em all. All right.
Herşeye sahibiz.
Mrs. Paine, we're set to hit'em with everything we've got.
Bayan Paine, tüm gücümüzle saldırmaya hazırız.
We got an ol'boy from Oklahoma who not only sings songs, he write'em.
Oklahoma'dan gelen ve kendi şarkılarını yazan biri var.
We got'em! It's Jap fighter cover.
Bunlar Japon avcı uçakları!
We gotta get a relay ranch halfway across so as we got somewheres to relay'em at.
Arazinin yarısı boyunca. Böylece bir yere gideceğimiz zaman, hayvanları oraya aktarma yaparız.
We got'em boxed in now.
Köşeye sıkıştırdık onları.