English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / We know him

We know him translate Turkish

5,027 parallel translation
I was thinking maybe we could stick with the same theme, you know, like, amaze him with a bottle of that Tequila that we got.
Bizdeki bir şişe tekila ile onu şaşırtırız mesela.
You know... I think after he has his chemo, we should bring him over here.
Kemoterapiye girdikten sonra onu buraya getirelim diyorum.
I want to know everything about him before we get him in a room.
Onu odaya sokamadan önce hakkında her şeyi bilmek istiyorum.
Or even texted, for all we know. Do you know where he is right now, or how we can get in contact with him?
Şu an nerede olduğunu veya onunla nasıl iletişim kurabileceğimizi biliyor musunuz?
I don't know what's gotten into him since we got here.
Buraya geldiğimizden beri ne kazandığını bilmiyorum.
And we know that you own the gun that shot him two weeks before he was killed.
Ve öldürülmesinden iki hafta önce onu vuran silaha sahip olduğunu da biliyoruz.
Do you know where we could talk to him?
Onunla nerede konuşabiliriz biliyor musun?
He wanted to know how close we were to catching him.
Onu yakalamaya ne kadar yakın olduğumuzu öğrenmek istedi.
We need to tell him we know he didn't do this.
Denemeye devam et. Bunu yapmadığını bildiğimizi ona söylememiz lazım.
We need to tell him we know he didn't do this.
Bunu yapmadığını bildiğimizi ona söylememiz lazım.
You think that we didn't know him or his family didn't?
Bizim ya da ailesinin, onu tanımadığını hiç düşündün mi?
You're gonna fail him... like you always do, because we both know - who you really are.
Onları hayal kırıklığına uğratacaksın her zaman yaptığın gibi, çünkü ikimiz de gerçekten kim olduğunu biliyoruz.
Do you know where we might be able to find him?
Onu nerede bulabileceğimizi biliyor musunuz?
I don't know why we have to pay him a cent...
Neden ona bir sent ödeyemek zorunda olduğumuzu anlamıyorum.
I don't know what's gotten into him since we've gotten here.
Buraya geldiğinden bu yana eline ne geçti bilmiyorum.
We're talking to his coworkers, people who know him.
Meslektaşlarıyla, onu tanıyan insanlarla konuşuyoruz.
Now that we know the problem, we can get him the help he needs.
Artık problemi biliyoruz, ona ihtiyacı olan yardımı vereceğiz.
Maybe I think you should know the truth before we give you back to him.
Belki de seni O'na geri vermeden önce, gerçeği bilmen gerekir diye düşündüm.
Dr. Avery, I haven't held my son in months, and I want him to come out, but for all we know, she could be making up numbers to cover her own ass.
Dr. Avery, aylardır oğluma sarılamıyorum ve artık dışarı çıkmasını istiyorum. Ama elimizdeki tek şey kendisini kurtarmak için uydurmuş olabileceği sayılar.
He'll never know we tricked him.
Onu kandırdığımızı asla öğrenemeyecek.
So you completely trust a guy who the only thing that we know about him is that he stole classified documents from the Department of Defense?
Yani Savunma Bakanlığı'ndan gizli belgeleri çalması dışında hiçbir şeyini bilmediğimiz bir adama tamamen güveniyorsun?
So let's be sure we identify him, you know, right.
Önce bir adamı düzgün tanımlayalım.
Anyhow, I let him know that we'd take care of him so he won't give Yi Re my name that easily.
Her neyse, onunla ilgileneceğimizi söyledim. Böylece Yi Re'ye ismimizi kolay kolay vermeyecektir.
So, I took my, erm... my fishing rod, and we sat on the bank, and I showed him how to do a... a cast, you know, so the fly landed very delicately in the right place.
Ben de oltamı götürdüm ve sahile oturduk ve ona nasıl at çek yapılacağını öğrettim olta sineğini tam istenen yere indirmeyi falan...
Who's the victim? Don't know yet. He's really wedged in there, and Ducky didn't want to risk cutting the tank, so we flipped a coin to see who's gonna go in there and pull him out manually.
- Henüz bilmiyoruz, orada gerçekten sıkışıp kalmış ve Ducky tankı keserek risk almak istemedi, o yüzden oraya kimin girip onu elle çıkaracağını öğrenmek için yazı tura attık.
I know. .. and we have to go back for him.
- Ve onun için geri gitmemiz gerek.
All right. Let him know that we're running out of time.
Pekala söyle ona zamanimiz daraliyor..
Yeah, help him out'cause we're live tweetin', you know, the show, and every vote counts.
Yayın esnasında tweet atılacak. Her oy önemli.
I know we said no boys in the bedroom, but maybe we should rethink it'cause I got to get him out of my family room.
Yatak odasında erkek olmayacak dedik ama belki de bunu tekrar düşünmeliyiz. Çünkü onu salondan çıkarmak zorundayım.
Which is why, I go to Nevison, I say, "I think I might know who these people are," and I persuade him we should go to the police.
- İşte bu yüzden Nevison'a "Galiba bu insanların kim olduğunu biliyorum." diye söyleyip sonra da polise haber vermek için ikna etmem gerekiyor.
Anyway, we know he liked arranging his own paintings, but what amazes me about him is that when he got the great collection of the Queen of Sweden from Rome - she took ten or 15 years to negotiate -
Evet. Her neyse, resimleriyle ilgili düzenlemeyi yapmayı da severmiş. Bana ilginç gelen bir öykü daha var.
So, here is what we know... Karev has a letter from Yang's attorney granting him her shares and her board seat.
Karev'de Yang'ın avukatının hazırladığı bir belge var.
I don't want to scare him, don't want to lose him... but, you know, I need to know we've got a secure future or what's the point?
Onu korkutmak ya da kaybetmek istemiyorum ama geleceğimizin güvende olduğunu bilmem lazım, yoksa ne anlamı var ki?
When Lassen friends her, we'll know everything about him.
Lassen onu arkadaş olarak eklediğinde onun hakkında ki herşeyi öğreneceğiz.
I mean, we-we built in safeguards to prevent him from interfering with the coding process. I don't know.
Dışarıdan kod müdahalelerine karşı onu korumak için güvenlik duvarları inşa etmiştik.
- Once I found out we were dealing with corrupt law enforcement, I didn't know what else to do with him.
Bozulmuş kanun gücüyle uğraştığımızı anladığım zaman onunla başka ne yapsam bilemedim.
I know where he lives, we can go hit him up.
Evini biliyorum, uğrayabiliriz.
- We all know it was him.
- O olduğunu hepimiz biliyoruz. - Geri çekil!
Since we were babies, I know him.
- Bebeklikten beri onu tanıyorum.
I should've made him go home. Well, we both know that's easier said than done.
- Eve gitmeye zorlamalıydım.
Once we know when he killed him, we can figure out who he is.
Onu ne zaman öldürdüğünü bulursak, kim olduğunu öğrenebiliriz.
What we know so far is, he and Annie are headed to Caracas with Borz Altan and that they're keeping him sedated while they travel.
Şu ana kadar bildiklerimiz, Annie ve Ryan Borz Altan'ı alarak Caracas'a gidiyor ve seyahat halindeyken onu baygın tutuyorlar.
Hey, about him, we've got nothing in our database, but I know a guy off campus who might be able to help.
Ona gelince, veri tabanımızda onunla ilgili hiçbir şey yok ama kampüs dışında yardım edebilecek birini tanıyorum.
I told him we had his sister in custody and that it was his fault because he left her behind, and if he told me what I needed to know, I would help her.
Kardeşinin gözaltına alındığını, onu geride bıraktığı için kendi hatası olduğunu ve bana bilmek istediklerimi söylerse kardeşine yardım edeceğimi söyledim.
The second I do this, they know where we are and they know we're looking for him.
Bunu tekrar yaptığımda, nerede olduğumuzu ve onu aradığımızı bileceklerdir.
The S.E.C. is gonna send Jeff Malone after us, and nobody is better suited to beat him down than- - you guessed it because we all know that this is better than this, which will result in this,
S.P.K. peşimize Jeff Malone'u takacak ve onu alt edebilecek tek kişi... Doğru tahmin. Çünkü hepimiz biliyoruz ki bu, bundan daha iyidir ki bunun sonucunda da bu meydana gelecek.
- You know we'll get him yet?
- Onu anca çikarabildik.
Someone shot him in the middle of Hollywood. But we don't know who, because nobody saw it.
Birisi onları Hollywood'un ortasında vurmuş, ama kim bilmiyoruz.
We don't even know him.
- Tanımıyoruz bile.
We're on his team. Yeah, we didn't know him very well.
- Evet, biz onu pek tanımıyorduk.
Actually, we didn't know him at all, so it's all pretty weird.
Aslında hiç tanımıyorduk, o yüzden biraz garip.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]