English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You'll know

You'll know translate Turkish

26,494 parallel translation
- I'll tell you how you know. You stop when you have enough money to put your kids through college.
Çocuklarını üniversitede okutabilecek kadar parayı kazandığında duracaksın.
- You know, maybe I'll just send Rachel a text... you know, let her know that I'm okay.
Belki de Rachel'a iyi olduğumu söylemek için bir mesaj atarım.
You know, I predict I run into you a year from now, she'll be the one running the ship.
Bundan 1 yıl sonra size rastlarsam ve gemiyi yöneten o olursa şaşırmam.
I'll let you know if we need you.
Sana ihtiyacımız olduğunda haber veririm.
Yeah, you know what? We'll open the best restaurant this side of the Hudson!
Hudson'ın bu kesiminin en iyi restoranını açacağız!
I'll go, but you know they don't like me. " If you're really wanting to know what's going on in that house, There are two people you can ask, and i'm neither of them.
Ev konusunda neler olduğunu gerçekten bilmek istiyorsan bunu sorabileceğin iki kişi var ve ben onlardan biri değilim.
You know, Agent Soto, if you're wrong about this... and you could be... you'll just end up returning this murder to us six months from now.
Bakın ne diyeceğim Ajan Soto, eğer yanılıyorsanız, ki olabilir altı ay sonra zaten cinayeti bize iade edeceksiniz.
I'll let you know how it goes.
Sizi durumdan haberdar ederim.
EDDIE : I'll ride the motordrome. You know I'd win, and it would just kill you
Motoru ben sürerim kazanacağımı biliyorsun, ve başka birinin...
I mean, I'll tell her, you know, when the time is right.
Doğru zaman gelince söyleyeceğim.
I just think it'll be fun to have Sue and Axl trapped here, you know, all needy and in pain.
Bence Sue ve Axl'ın tüm acı ve muhtaçlıklarıyla burada kapalı kalmaları eğlenceli olacak.
And no matter what separates us, I know you'll always be the heroine woman I fell in love with... Robin. "
Ve aramıza her ne girerse girsin, biliyorum ki sen her zaman aşık olduğum kahraman kadın olacaksın...
Now we need a safe word or a phrase so we know you'll want to be extracted.
Çıkmak istediğinde kullanmak üzere şifreli bir kelimeye ihtiyacımız var.
- I don't know. I'll tell you... the same thing.
Ben sana söyleyeyim aynı şeyi yapardın.
So... you'll let me know if his condition improves?
Durumunda bir gelişme olursa, haber verir misin?
I'll look at my calendar and can you just let Ben know about all this?
Ben ajandama bakayım sen de Ben'e haber verir misin?
Conversely, um, you'll have your lawyer, you know, kind of cool it with the mind games designed to psych us out.
Aynı zamanda, sen de avukatınla konuşmalısın. Bizimle akıl oyunları oynayarak psikolojimizi bozmaya çalışmasın.
I'll let you know when Shepherd's done, then we can go talk to Tess'family.
Shepherd'ın işi bitince haber veririm. Gidip Tess'in ailesiyle konuşuruz.
I don't know. Uh, I'll tell her you asked.
Bilmiyorum, sorduğunuzu söylerim.
Well, when she comes back down here, can you let her know that Dan ran out to grab more milk? I'll be back in, like, ten minutes.
Tamam, buraya gelirse ona Dan'in dışarıya süt almaya gittiğini on dakikada burada olacağını söyler misiniz?
You should know they'll hate you... the staff.
Senden nefret edecekler. Personel.
You know, I'll be happy to work with her.
Onunla çalışmaktan mutluluk duyarım.
I'll circle back with the others, let you know what they think.
Diğerleriyle tekrar toplanıp, sana ne düşündüklerini bildireceğim.
So, you can either tell me what you know... or I'll walk out of here, and I will not come back with wine.
Yani, ya bana ne bildiğini anlatırsın ya da buradan çıkar giderim ve şarapla falan dönmem.
It's only working to middle age right now, but you'll be dead before you know it.
Şu an orta yaşa kadar çalışıyor ama bunu görmeden ölmüş olursun.
Okay, maybe one day, you'll be like, you know, a famous photographer.
Tamam. Belki bir gün ünlü bir fotoğrafçı olursun.
I'll let you know when we're there.
Gittiğimiz zaman haber veririm.
I'll let you know.
Seni haberdar ederim.
If there's any major change, I'll let you know.
Büyük bir değişiklik olursa sana haber veririm.
All right, I'll let you know when I'm coming.
Pekâlâ, geleceğim zaman haber veririm.
Okay, you know what, calm down, I'll just squint then.
Tamam, her neyse, sakin ol, Ben gözlerimi kısarım.
Okay, we'll let you know what we find.
Pekala, ne bulduğumuzu söyleriz.
I'll let you know if I hear anything.
Bir şey öğrenirsem sana haber veririm.
Well, I'll let you know when I'm ready to write the sequel.
2. kitabı yazmaya hazır olduğumda haber veririm.
You're here now, but I never know how long you'll stay.
Şimdi buradasın ama ne kadar kalacağını asla bilemem.
I'll let you know what I find.
- Sana ne bulduğumu söylerim.
Yeah, and I'll let you know how helpful that was after I look into every county childcare employee from the 90s.
Evet, 90'lardaki tüm Bölge Çocuk Bakımı çalışanlarını inceledikten sonra... bunun ne işe yaradığını söylerim.
You know what? I'm gonna find some old photos of us together, leave them in her apartment where Danny will see them, and then he'll think she's still pining over me.
Beraber çekildiğimiz fotoğrafları bulacağım Danny'nin göreceği şekilde Riley'in evine bırakacağım ve abim, Riley'in beni özlediğini düşünecek.
Do you know what...? I'll just show you.
Bakın ne diyeceğim... size göstereyim.
But unlike the misogynistic, male-centric trash you read, these women are sexy because they're highly intelligent, accomplished, and... as far as we know... unmolested.
Elindeki o kadın düşmanı, erkek merkezli pis şeyin aksine bu kadınlar son derece akıllı, başarılı ve bildiğimiz kadarıyla el değmemiş oldukları için seksiler.
You know, they ask you the same stupid questions over and over, hoping you'll slip up.
Aynı soruları tekrar tekrar soruyolar ve pot kırmamayı umuyorsun.
You know, there'll be a whole slew of Valley big shots there.
Vadideki bütün önemli kişiler orada olacak.
I hope you're doing well out there. I'll let your mom know that we talked.
Umarım oralarda iyisindir.
Well, after I rip that cowl off your corpse, I'll know who you are.
Kafandaki o şeyi cesedinden çıkarınca öğrenirim zaten.
Uh, yeah, I have questions about where to park and stuff, but you know, I'll just, uh, I'll text you!
Evet, park yeri vesaire sorularım var, neyse mesaj atarım!
And on that day, I know you'll love me forever.
Ve o gün beni sonsuza kadar seveceğine emin olacağım.
We'll let you know if we find her.
Kızı bulursak size haber veririz.
Listen, I know that becoming a real human being is a scary thing, but I'll help you.
Dinle beni, biliyorum gerçek bir insan olmak korkutucu bir şey ama sana yardım edeceğim.
So for the rest of your remaining days, you will have to chase those vampires to the ends of the Earth until you're too old and too weak, and, you know what, you'll probably die before you can finish the task
Geriye kalan günlerinin hepsinde bu.. vampirleri Dünya'nın sonuna takip edeceksin.. taki çok yaşlı, zayıf düşene kadar.
Bonnie, I know you don't have much time left, but I'm hoping you'll reconsider now that I have something in my possession you might be willing to fight for.
Bonnie, fazla zamanın kalmadığını biliyorum ama sanırım kararını tekrar gözden geçirmen için elimde bazı kozlarım var.
I don't know if fighting this will work, but I'll try if you will.
Bu işe yarayacak mı bilmiyorum ama eğer sen varsan deneyeceğim ben de.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]