You followed me translate Turkish
636 parallel translation
- So, you followed me?
- Demek takip etmiştin beni.
Afterwards you followed me, didn't you?
Sonra da beni takip ettiniz, öyle mi?
You think you're smart, pretty cute, don't you, the way you followed me?
Çok akıllı olduğunu sanıyorsun değil mi? Beni niye takip ettin?
You followed me here.
Beni buraya kadar takip ettin.
I've written down the facts to prove you followed me from Irene's to George's.
Irene'den George'a kadar beni izlediğini kanıtlayan şeyleri yazdım.
When I came out, you followed me in that orange roadster to George's.
Ben evden çıkınca turuncu arabanla beni George'un evine kadar izledin.
You followed me?
- Beni takip mi ettin?
I'm glad you followed me.
beni takip ettiğine memnun oldum.
You followed me, didn't you?
Beni takip ettin, değil mi?
- So you followed me!
- Yani beni takip ettiniz!
You followed me long enough to know I... can't.
Bunu yapamayacağımı bilecek kadar uzun süredir beni takip ediyorsunuz.
- You followed me!
- Beni izlemişsin!
- You followed me from the Barb.
- Barb'dan beri peşimdesin.
You followed me to the train station.
Beni istasyona kadar takip ettin.
You followed me here.
Beni buraya kadar takip ettiniz.
- You followed me from prison... when I was released with some cock-and-bull story about prisoners'aid.
- Beni hapisten beri izliyorsun tutuklulara yardım falan diye de palavra atıyorsun.
If you followed me here, how did you contrive to be here before me?
Eğer beni takip ettiyseniz, nasıl oldu da benden önce... -... buraya geldiniz?
- David, you followed me.
- David, beni izlemişsin!
You followed me round for half a day.
Beni yarım gün boyunca takip ettin.
That day you followed me, perhaps you weren't drunk after all?
Beni takip ettiğin o gün, belki de sarhoş değildin, değil mi?
You followed me here. You saw me come in.
Beni buraya kadar takip ettin.
You followed me here.
Beni buraya kadar takip etmişsin.
You saw me in the streets, you followed me, you took pictures of me, you insulted me, and now you love me.
Beni sokaklarda gördün, takip ettin, fotoğraflarımı çektin, aşağıladın, şimdi de kalkmış beni sevdiğini söylüyorsun.
At first, I thought you followed me because you learnt I was a terrorist that's why you informed the police.
Önce, benim peşimde olduğunu sandım çünkü, terörist olduğumu öğrenmiştin işte bu yüzden polise gammazladın.
I know you followed me from Kasukabe.
- Kasukabe'den beri beni takib ettiğinizi biliyorum.
So you followed me because I'd been boastful enough to hint... that I'd figured out the clue.
Böylece beni takip ettin... ipucunu keşfettim.
You've been with me from the first, and you've been loyal and true... followed me into every tight corner men could follow another.
Başından beri benimleydin, sadık ve dürüst... Her deliğe kadar beni takip ettin.
She followed me out crying and put a half a quid in me hand to give to you.
Beni de ağlattı ve sana vermem için elime yarım sterlin tutuşturdu.
I was bored and followed you here to see you weren't cheating on me.
Canım sıkıldı ve seni buraya kadar beni aldatmadığını görmek için takip ettim.
The cab driver drove too fast, you couldn't have followed me.
Taksi şoförü çok hızlı kullanıyordu, beni takip edemezdin.
Jotaro, is that why you've followed me?
Jotaro, bu yüzden mi benim peşimden geliyorsun?
One of his collectors must have seen me with you and followed us here.
Onun toplayıcılarından biri beni seninle görmüş ve buraya kadar izlemiş olmalı.
You've followed me for a week!
Bir haftadır takip ediyorsun!
I followed you, so court-martial me.
Takip ettim, beni mahkemeye ver.
When you left me. I joined up with the boys we turned loose that nice. little horse you gave me followed him home.
Benden ayrıldığında, Çocuklarla buluştum Bana verdiğin şu küçük atı serbest bırakıp onu takip ettik, doğru yuvasına döndü.
You know what? He followed me all the way from there.
Oradan buraya kadar peşimden geldin.
You know something? He followed me here all the way from Chicago.
Biliyor musunuz, Şikago'dan buraya kadar peşimden gelmiş.
You mean to tell me you followed him into Burdette's saloon?
Yani onu Burdette'in barına kadar izlediğini mi söylüyorsun?
You have followed me here so that I can show you this.
Sana bunu göstereyim diye buraya kadar takip ettin beni.
When we're married, if I cheat on you will you have me followed by a private eye?
Eğer evli olduğumuzda seni aldatırsam takip etmesi için özel dedektif mi tutacaksın?
You should know, since you had me followed by detectives.
Dedektifler takip ettiği zamandan beri, bunu bilmeliydin.
Sorry if I scared you, but I followed a trail that has brought me to this place.
Korkuttuysam özür dilerim ancak takip ettiğim bir iz beni buraya getirdi.
I mean, if your man followed me, why don't you ask him wh-wh-wh...
Hem, adamlarınız beni takip ettiyse, neden onlara sormuyorsunuz?
I remember the day you were drunk and followed me and pestered me with all your deep remarks.
Sarhoşken beni takip ettiğin günü hatırlıyorum derin gözlemlerinle canımı sıkmıştın.
Tell me- - You know, I've followed your work now for many years.
Söyle bana, biliyorsun, yıllardır yaptıklarını izlemiştim.
If you're followed, you will never see me or the crown.
Takip edilirseniz, beni ve tacı bir daha göremezsiniz.
Only enough to intrigue me, to make sure you ´ re watched and followed wherever you go.
Her hareketinin izlenmesini emrettirecek ölçüde ikna edebilirsin beni.
I've followed your spoor so close there was scarce time to close the window you left by or change perfumes to put me off the scent.
Seni çok yakından takip ettim. Pencereleri kapayıp gittiğin bir zaman vardı. Ya da beni kokudan uzak tutmak için parfümleri değiştirdin.
Sergeant, you've followed me as far as this.
Çavuş beni buraya kadar anladın.
The cards have followed you for me.
Kartlar benim için seni izlediler.
- Yet you have me followed and watched.
- Ondan mı beni gözetletip, takip ettiriyorsun?