You just do it translate Turkish
5,898 parallel translation
It-it just... makes me want to hold your hand and do it with you.
Sadece elini tutup bunu seninle beraber yapmamı sağlar.
I'll do it with you, just you.
Bu işi seninle yaparım. Sadece seninle.
Just because they couldn't do it, Frank, doesn't mean you can't.
Onlar beceremediler diye Frank demek değil ki sen de yapamazsın.
Come on Max, it's fine, just ignore her, that's what you do.
Hadi Max, sorun yok, onu umursama, ne istiyorsa yapsın.
All you've got to do is just get it in there.
Tüm yapman gereken şuraya girmek.
Why do you just assume it's my fault?
- Neden benim hatam olduğunu düşünüyorsun?
I just offered to take you shopping. Do you know how humiliating it is that you got into college and I didn't.
- Senin üniversiteye kabul edilip de benim edilmemiş olmam ne kadar aşağılayıcı farkında mısın?
Do you hear what you just did? You just called it "home."
Farkında mısın, oraya "ev" dedin.
Do you hit on all of Aria's friends or is it just Hanna?
Aria'nın tüm arkadaşlarına mı asılıyorsun yoksa tek Hanna mı?
Now when I nod my head, you just try to cry on. I bet you can't do it.
Bahse varım ağlayamazsın.
What are you going to do, just slide it under your mattress?
Onu yatağının altına mı koyacaksın?
Whatever you're gonna do... just do it.
Ne yapacaksan yap hadi.
It's just what you do.
Sadece yaptığın budur.
It's just part of the crime. Do you want to know the whole thing?
Hikayenin tamamını ister misiniz?
- You can just do it!
- Sen de yapabilirsin.
I'm giving you a chance to do something here... and not just write about it.
Sadece yazmak yerine, bir şey yapabilme şansı veriyorum sana.
It's just... It's not like what you guys do.
- Sizin yaptığınız iş gibi değil.
They want you to do it. I want to help you, and I believe this is right, it's just, uh, I don't think I can.
Size yardım etmek istiyorum, bunun doğru olduğuna inanıyorum sadece, şey, yapabilir miyim bilmiyorum.
Just tell me your assigned number, I can go ahead and do it for you.
- Numaranızı söyleyin, adınıza yapayım.
Do you remember when we closed escrow, it was just you and I in the house.
- Aracı şirketi hallettikten sonra sen ve ben evdeydik.
If you have a bad thought, just push it down. Or eat it, like I do.
Eğer aklına kötü bir düşünce gelirse bastır onu ya da benim yaptığım gibi ye.
I just feel like you're trying to say that you don't want me to do it, so maybe you should just say it.
Sanki benim bunu yapmamı istemediğini söylemeye çalışıyormuşsun gibi geldi. O yüzden belki de söylesen daha iyi.
You just got to do it on your own terms. Like how?
- Kendi koşullarında yapmalısın.
I think it's just morally wrong to do that, and, you know, money's tough, so it's a big dilemma for researcher, as well.
Bence bu, ahlaki olarak yanlış bir şey ve para zor bir konu dolayısıyla bu durum araştırmacı için de büyük bir çelişki.
Rachel, just because something's hard to do doesn't mean that you can't do it.
Rachel, bir şeyi yapmanın zor olması yapamayacağın anlamına gelmez. Bu konuya Harvey'i karıştırmamalıydım ama Mike ile konuştuğum için özür dilemeyeceğim çünkü o ve ben, seninle Harvey gibi değiliz. Tamam.
And you just said there's nothing we can do about it.
Sen de bu konuda yapabileceğimiz bir şey olmadığını söyledin.
Just do it... before you're zipping up more body bags.
Sadece söylediklerimi yap. Başka ceset torbası fermuarı çekmeden önce.
You can say whatever you want, mom. Just gotta do it up at the cabin.
- İstediğini söyleyebilirsin ama kulübede söylemen gerekecek.
It's just that for a third-floor bar only accessible after passing through a residential home, you do a pretty brisk business.
içkide sizanlar için bir konaklama haline getiriebiliyorsan çok hareketli bir iş yapiyorsun demektir..
Based on its density and atomic structure, if you impact it at just the right angle, at just the right speed, you could do some serious damage.
Yoğunluğuna ve atomik yapısına bakacak olursak doğru açıyla ve doğru hızla hamle yapabilirsen eğer çok ciddi hasarlar verebilirsin.
So you can stick it to us if you want to, but if you do that... You're gonna miss the chance to save a lot of other people just like Phillip.
Yani bunu suratımıza geri atabilirsin istersen ancak eğer bunu yaparsan tıpkı Phillip gibi birçok insanı kurtarma şansını tepeceksin.
Look, it's great... that you guys are going out, but maybe you shouldn't make it look like you just sit at home with nothing to do.
Dışarı çıkmanız falan harika ama belki de hiçbir şey yapmayıp evde boş boş oturacağını belli etmemeliydin.
It's... just what babies do, you know?
Bu da bebeklerin yaptığı bir şey işte.
It reminds you that the people who do these terrible things, they are just people.
Bu da onca feci şeyi yapan insanların, sadece insan olduğunu hatırlatıyor.
But if you only do it once, it's just a mistake, and...
Ama bir kereliğine kötü bir şey yaparsan bu bir hatadır.
Ooh, I just meant you should all do the interview squatting,'cause it's hard to get mad when you're squatting.
Ben bütün görüşmeyi çömelerek yapın demek istemiştim. Çünkü çömelince sinirlenmek zor oluyor.
Nothing you can say to me will be enough, or will make it all right... or will make me understand... or will make me feel any different to the way I do now, so just don't.
Bana söyleyebileceğin hiçbir şey kafi gelmez ya da işleri yoluna koymaz ya da bunu anlamamı sağlamaz ya da şu an hissettiklerimden farklı hissetmemi sağlamaz. O yüzden konuşma.
And I just wanted to let you know that whatever it takes to do that, I'm in.
-... buna dâhil olduğumu bilmeni istiyorum.
Whatever you got to do, just do it without me.
Her ne yapacaksan, bensiz yap.
It's just a bit of a nightmare having you, you know, all of you in my head, watching us... Telling me what to do.
Kafamda senin, hepinizin olması, bizi izlemeniz, ne yapacağını bana söylemeniz birazcık kâbus gibi, anlarsın işte.
Just tell us, why'd you do it?
Bize sadece neden yaptığını söyle.
I just don't understand how it's a joke. So you do want me to explain it to you?
Yani sana açıklamamı mı istiyorsun?
When you're out on bail for murder, it just feels like the right thing to do.
Cinayetten kefaretle dışarı çıkınca en mantıklısı bu oluyor.
You can all do the Secret Santa thing again - and just leave me out of it.
O Secret Santa şeyini yine yapabilirsiniz ama bana hiç bulaşmayın.
Just find something that just guts you and do it over and over again.
İçini yiyen bir şey bulup tekrar tekrar onu yap.
Just take it easy. What do you want?
Ne istiyorsun?
- If you wanna date an officer, nora, you should just do it, Instead of trying to make me one.
Nora, bir subay ile çıkmak istiyorsan beni subay yapmak yerine direkt biriyle çık gitsin.
But you have a lot of work to do, and I can't do it with you, because I have to start taking care of myself and of this baby, right now, and I'm sorry, but you're just not ready yet.
Ama uğraşman gereken çok şey var ve ben bunu seninle yapamam. Çünkü artık kendime ve bu bebeğe bakmaya başlamam lazım. Üzgünüm ama sen henüz buna hazır değilsin.
- Do you think you could just return it to the box when you're done?
- İşin bittiğinde kutuya koyar mısın?
Just do it when I want you to.
Ben istediğimde yap.
People stop telling you what you're supposed to do, and you're supposed to just figure it out.
İnsanlar ne yapman gerektiğini söylemeyi bırakıyor ve kendin bulman gerekiyor.
you just got home 17
you just don't get it 121
you just wait 46
you just let me know 45
you just don't know it yet 34
you just can't help yourself 22
you just 938
you just left 30
you just go 34
you just don't 25
you just don't get it 121
you just wait 46
you just let me know 45
you just don't know it yet 34
you just can't help yourself 22
you just 938
you just left 30
you just go 34
you just don't 25