English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You weren't to know

You weren't to know translate Turkish

396 parallel translation
You know I wasn't sure that the villagers weren't right and if it did turn out to be some sort of supernatural monster, well why should I involve you?
Biliyor musun kasabalıların haksız olduğundan emin değildim ve eğer o bir çeşit doğaüstü canavar çıksaydı, neden seni buna karıştıracaktım?
No, you weren't supposed to know.
- Hayır, Bunu bilemezdin.
It's nice to know you weren't fishing for pearls.
İnci için balığa çıkmadığınızı bilmek güzel.
But when you gave your word, you weren't to know that this would happen.
Söz verdin, ama o zaman, neler olacağını bilmiyordun.
I know you have a good heart... but you weren't able to save Kao's life.
İyi kalpli biri olduğunuzu biliyorum. Fakat Kao'nun hayatını kurtaramadın. İşte bu yüzden...
- You weren't supposed to know.
- Bilmemen gerekiyordu.
He was trying to tell me about it, the other night you know, weren't you Joe?
Bana geçen gece anlatmaya çalışıyordu, değil mi Joe?
They weren't meant for an outsider, but Katie wanted me to know about you.
Bir yabancı için değildiler ama Katie seni tanımamı istedi.
You know, Professor, I came here because the people who allocate money in my country weren't intelligent enough to pursue a wholly original concept.
Profesör, ben buraya geldim çünkü ülkemde bu işe para ayıran insanlar bu özgün fikrin peşinden gelecek kadar zeki değillerdi.
You know, looking around the party at everybody... all of them trying to be something they weren't in the first place... all I want to be is me, what I was before I met you.
Partidekilere bakıyorum da hepsi olmadıkları bir şey gibi olmaya çalışıyor. Benim tek isteğim kendim olmak. Seninle tanışmadan önceki gibi olmak.
You know, if you weren't in a show I think I'd have asked you to come with me.
Şovun olmasaydı benimle gelmeni isterdim.
You know, for a moment I thought you weren't going to stop.
Bilirsin, bir an için seni durdurmak için gitmiyor sandım.
- Because it was the one that you went next door, you know, and they weren't home, and you went to this one by mistake.
- Çünkü gittiğin bir sonraki kapıdaydı. Evde değillerdi ve sen de buna kazara gittin.
In other words, you wanted your clients to know you weren't Jewish.
Diğer bir deyişle, müşterilerinizin Yahudi olduğunuzu bilmelerini istemediniz.
I know you said we weren't to ask any questions but Daddy isn't... isn't dead, is he?
Bu konuda soru sormamızı istemediğini biliyorum ama babam... O ölmedi değil mi?
I wouldn't ask you to do this, you know, if it weren't for Luther.
Luther söz konusu olmasa senden bunu istemezdim.
In fact, just for them to see me was quite a lot to them, because that I had gone to all the trouble and travelled so far just to see them made them feel that they weren't a long way from home, you know.
Esasında beni orada görmek onlar için oldukça büyük bir şeydi çünkü o kadar badire atlatıp onları görmek için seyahat etmem evlerinde pek de uzakta olmadıklarını düşünmelerini sağlıyordu.
We weren't quite ready for you, if you want to know the truth.
Doğrusunu söylemek gerekirse senin için pek hazırlanamadık.
You know you weren't supposed to play with this doll.
Bu bebekle oynamaman gerekirdi, biliyorsun.
I want to know why you weren't home for dinner.
akşam yemeği için evde değildin, neredeydin.
and which weren't published until after my death, which happened to me, as you know, in 1798.
"Yaşamımdan Anılar" ın başarısı sayesinde ün kazandım. Ki ölüm, bildiğiniz gibi, 1798'de başıma geldi...
They weren't supposed to be rabid, but you know how these things happen.
Gelincik olmaması gerekiyordu, ama bilirsin işte böyle şeyler olur.
I WANTED YOU TO KNOW THAT I KNEW YOU WEREN'T PREPARED.
Çalışmadığını bildiğimi göstermek istiyordum.
You know, Layne said you weren't supposed to leave till he come back.
Biliyorsun, Layne o dönene kadar ayrılmaman gerektiğini söyledi.
Okay... Anyway, I thought that you asked in a way that just sort of sounded to me like you weren't even asking, so I just think, you know, "Forget it." Just forget...
Sorma şeklin tuhaftı sanki davet etmedin gibi, neyse boş ver.
I want to know why you weren't answering your phone.
Telefonuna niçin cevap vermediğini öğrenmek istiyorum.
You know, if you weren't Always sending me to the kitchen, I might not eat so much.
Biliyor musunuz, eğer beni bu kadar sürekli mutfağa göndermezseniz bu kadar yemeyebilirim.
You know, it's funny after a couple of hours, I realized you weren't gonna pick me up so I thought, "Well, you know, I'm dizzy and my head hurts what better time to take the bus?"
Tuhaf ama birkaç saatten sonra beni almayacağınızı anladım ve otobüse binmek için başımın döndüğü ve ağrıdığı bir andan ideali olamaz dedim.
You weren't supposed to know about it.
Böyle olacağını tahnin edemedin.
You know what I'd like to do with my life if I weren't a policeman?
Eğer polis şefi olmasaydım ne yapmak isterdim biliyor musun, Jack?
We know you weren't aiming to kill that boy last night.
Dün gece çocuğu öldürmek istemediğini biliyoruz.
So I guess you didn't know you weren't supposed to take them.
Bu yüzden de onları almaman gerektiğini bilmiyorsun sanırım.
- You weren't to know, Edwin.
- Bir de kalkıp müzikale gittim.
You knew enough to know the claws weren't yours.
Pençelerin senin olmadığını bilmek yeter.
Curtis always wanted to go to Marquette... and his grades weren't good enough for him to go... and now it's like he got the grades, you know?
Curtis hep Marquette'e gitmek istemişti... ancak notları gidebilmesine yetecek kadar iyi değildi... ancak sanki şimdi notları tutmuş gibiydi.
Look, you probably know you weren't first in line to run this place.
Babil 5'in yönetici adayları arasında pek üst sıralarda değildin.
You know, they weren't trying to hustle anybody.
.. kimseyi birşeye zorlamıyorlardı.
If there were a member of the crew whose needs weren't being met, would you want to know about it?
Eğer mürettebatınızdan birinin ihtiyaçlarından bazıları karşılanmıyorsa, bunu bilmek ister misiniz?
- You weren't even able to go to your father's funeral, and if something in here was to cast doubt on the kind of man he was - I just know how it would affect me.
- Babanın cenazesine gidemedin,... burada bulduklarımız onun nasıl biri olduğu yönündeki şüpheleri arttırırsa inan bu beni çok üzer.
You weren't meant to be, you know?
Böyle olmayı istemezdin, değil mi?
You said you weren't supposed to know what's in the paper, right?
- Bunu bilmemen gerekiyor. Gazetede yazanı bilmemen gerektiğini söyledin, doğru mu?
We'll just keep that between ourselves which was something you weren't able to do but let's not get into it, which you know you also had trouble with.
Ama tabii aramızda kalsın. Uğraştın ama yapamadın. Bu konuya girmeyelim elbette, başının derdi ne de olsa.
I knew you got the best stone you could afford, bless your heart, but.... You know, my parents weren't that crazy about you to begin with, and... I didn't want to show them that stone.
Elinden gelenin en iyisini aldığını biliyorum ama... biliyorsun benim ailem sana pekte hayran değildi ve... bende o taşı onlara göstermek istemedim.
I know you weren't trying to kill me back on the planet...
Beni o gezegende öldürmeye çalışmadığını biliyorum...
It's okay, you weren't to know
Önemli değil, bilemezdin ki.
Everything you ever wanted to know about the Bradley and weren't afraid to ask.
Bradley hakkında bilmek istediğiniz ve istemekten çekinmediğiniz her şey.
Yeah, look, weren't you meant to bring back, you know arcane knowledge from beyond the veil?
Yani öteki dünyadan esrarengiz bilgiler getirmedin mi?
You weren't to know.
Bilmiyordun sonuçta.
No. It wasn't like I didn't want to help Ben, It wasn't like I didn't want to help Ben, but things weren't getting to the next level, You know, deepening, but things weren't getting to the next level, You know, deepening,
Ben'e yardım etmek istemiyor değildim ama durum bir sonraki aşamaya geçemiyordu.
I mean think about it, if we weren't having this stupid anniversary, everything would be fine you know, we'd go out to dinner, we'd go the movies, we'd go to Carvel it's not enough anymore, a relationship has to keep going
İlk denememde çizelgeyi doğru okumuşum! Lauren, seni kaybedeceğimi düşünmüştüm.
I know we said that we weren't going to exchange gifts but, uh... I got you... a little something.
Birbirimize hediye almayacağımızı söylediğimi biliyorum fakat sana küçük bir şey aldım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]