English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / Your day

Your day translate Turkish

17,139 parallel translation
Your day?
Senin zamanın derken?
How was your day?
Günün nasıl geçti?
You are free to carry on with your day.
Gününüze kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.
How was your day?
- Senin günü nasıldı?
Your day... to die.
Öleceğin günün zamanını.
- How was your day?
Günün nasıldı?
What's a friendly game of cards when your day job is facing the prince of darkness?
Düzenli görevim karanlıklar prensine karşı durmakken zararsız bir kâğıt oyunundan ne olur?
Your transit papers should come through any day now.
Transfer evrakların yakında elinde olur.
It's your lucky day, Kid.
Şanşlı günün evlat.
Your uncle Jorge and I will be coming around more often.
Jorge dayın ve ben daha sık geleceğiz.
If you pull that trigger, it means one day your beautiful little daughter, she's gonna know that her daddy's a murderer.
Tetiği çekersen, günün birinde minik kızın babasının katil olduğunu öğrenecek.
In my world, it is believed that the day of your death is fated.
Benim dünyamda ölüm gününü kaderin belirlediğine inanılır.
Would you like to know the day of your death?
Ölüm gününü bilmek ister miydin?
Your Highness, we will walk for about 12 miles a day, and the whole journey is 1,100 miles.
Ekselansları, her gün yaklaşık olarak 10 kilometre yürüyeceğiz ve yolculuk 1500 kilometre.
If I can get her tank to work for you, this doesn't have to be your last day.
Eğer onun tankını senin için çalışır hale getirirsem.. ... bu senin son günün olmayacak.
And the money will be in your accounts by the end of the day.
Para gün sonunda hesaplarınızda olacak.
Your father's been drinking all day.
Baban bütün gün boyunca içiyor.
I'm just checking in to see how things are going on your first day.
... diye sormak için aradım.
Look. It's your second day, right?
Bak, İşteki ikinci günün, değil mi?
Well, it's your third day, and I think you just saved the D.C. economy.
ve sanırım başkentin ekonomisini düzelttin.
Your lucky day.
Şanslı günün.
Today's your lucky day.
Bugün şanslı günün.
Every day. Always gonna be someone wants to take away your freedom.
Özgürlüğünü çalmak isteyen birileri daima olacaktır.
Know about other birds, too... starling, sparrow, morning doves sing so sweet and soft, make you want to open your eyes to a new day.
Evet ama başka kuşları da bilirim. Sığırcıklar, serçeler. Kumrular sabah o kadar güzel öter ki yeni bir gün için gözleri açmak istersin.
You never did a hard day's work in your life.
Hayatında çalıştığın tek gün yok.
This your day.
Bu senin günün.
Congratulations on your happy day.
Bu mutlu gününüzü tebrik ederim.
I make more in a day than your whole department in a month.
Ben tek başıma... bir günde.... size tüm departmanınızın bir ayda kazandığı miktarı kazandırdım.
Every day after workin'hard, he come here, and he hold your hands. He call you his warrior son.
Her gün o kadar çok çalıştıktan sonra buraya gelip ellerini tutar ve sana "savaşçı oğlum" diye seslenirdi.
The day of his death, where were you and your child?
Öldüğü gün çocuğunuz ve siz neredeydiniz?
Just keep your blindfold on, Uncle Mitchell.
Sen gözlerini açma sakın Mitchell dayı.
Actually more your dead daughter's day.
Hatta daha çok ölen kızının zamanındaydım.
Could be any day. Oh, and in the duck's defense, Claire, you can't stick your leg out of your robe at breakfast and then pretend to hate the attention.
Ördekleri savunacak olursam da Claire kahvaltı masasında sabahlığından bacağını çıkartıp gördüğün ilgiden hoşlanmıyormuş gibi yapma hiç.
I know that one day, you're gonna have your sauce in granddaddy's basket.
Ayrıca merak etme, bir gün sosunun Dedenin Sepeti'ne gireceğinden eminim.
One day you have a home at foreclosure. The next, you fall into the Cordon, and suddenly your house is safe.
Bir gün bakıyorsun evin icraya çıkmış, ertesi gün kordonun içine düşüveriyorsun ve ev birden icradan çıkıveriyor.
If Dr. Cannerts can't fix me, you still have your grandma and your grandpa and your cousins and Aunt Sally, and maybe one day your dad will get better and be the kind of dad he should be.
Eğer Dr. Cannerts beni iyileştiremese bile, senin hala büyükannen ve büyükbaban var, ve kuzenlerin, Sally teyzen, ve belki bir gün baban da iyileşir ve olması gerektiği gibi bir baba olur.
Promise me you'll smile at least once a day for the rest of your life.
Bana söz ver geri kalan hayatın boyunca günde en az bir kere gülümseyeceksin.
The next day your mother came home from school black and blue.
Ertesi gün annen okuldan eve üzeri siyah ve mavi boyayla dönmüştü.
But Your Majesty is more beautiful now than she was on the day she left France.
Ama siz, Majesteleri... Fransa'yı terkettiğiniz günden daha güzelsiniz.
One day, you will write your memoirs and there will be a woman's name on every page.
Bir gün, anılarını kağıda yazacaksın ve her sayfanın başında bir kadının ismi yazıyor olacak.
You'll have one of your own one day, I promise you.
Sana söz veriyorum onlardan birine bir gün sahip olacaksın.
I have no doubt that one day, you will have a wife and child of your own.
Bir gün karın ve çocuğunun olacağından hiç şüphem yok.
One day... I'm gonna knock that smug expression clean off your face.
Bir gün yüzündeki bu kendini beğenmiş ifadeyi söküp alacağım.
I saw the way you looked at me, that day in your church.
O gün kilisede bana nasıl baktığını gördüm.
My prayers are with your husband and all those fine men we lost that day.
Dualarım o gün kaybettiğimiz eşin ve diğer güzel insanlarla birlikte.
Amber, you gotta understand that... that when your mom... that day... that was something else, something inside of her that made her do what she did.
Amber, şunu anlamalısın. Annen öyle yaptığında... O gün, başka bir şey oldu.
You remember that day with your mom?
Annenle yaşadığınız olayı hatırlıyor musun?
What happened to us that day wasn't your fault.
O gün başımıza gelenler senin suçun değildi.
My kind... we find our way into your world every day.
Benim türüm bir yolunu bulup her gün sizin dünyanıza geçiyor.
- changing your diapers all day.
-... tüm gün senin altını değiştirerek harcamıyor.
Your dad, on the other hand, is lazy, and will happily stay home with you all day.
Öbür yanda baban tembel ve seninle birlikte evde kalmaktan oldukça mutlu olacak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]