English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / Your gun

Your gun translate Turkish

6,221 parallel translation
Your gun, yes ; to a body, no.
Senin silahınla eşleşecek. Ama bir kurbanla eşleşmeyecek.
I tried, but you were too busy making bullets for your gun.
Denedim ama silahına mermi yapmakla fazla meşguldün.
Then you can give us your gun.
Sonra silahını bize verebilirsin.
Let'em run into your gun. Yeah.
- Onları makineliye yönlendirelim.
Please may I have your gun?
Silahını bana verebilir misin?
Ever since I was little, it was drummed into me, never point your gun at anyone.
Küçüklüğümden beni silahını bir başkasına doğrultma diye kafama işlediler.
I see you got your gun out.
Bakıyorum silahını çekmişsin.
[Policeman] Your gun.
Silahın.
Your gun conveniently being stolen.
Silahın elverişli çalınmasını.
Enlisted 1x02 Randy Get Your Gun Original Air Date on January 17, 2014
Enlisted, 1.Sezon 2.Bölüm "Randy Silahını Al"
Give me your gun.
- Silahını bana ver.
Give me your gun.
Silahını bana ver.
Drop your gun, little girl.
Silahını, küçük kız bırakın.
Max... drop your gun.
Max... Silahı bırakın.
Mark, lose your gun.
Mark, silahını kaybetmek.
Throw your gun over the railing!
Silahını atmak korkuluk üzerinde!
Worst thing that can happen... your gun gets used to shoot somebody.
Olabilecek en kötü şey. Silahın başkasını vurmak için kullanılıyor.
Are you just here to get your gun?
Buraya sadece silahını almaya mı geldin?
Yeah, but I should have realized after you pulled your gun on me in the dungeon that the lady doesn't like surprises.
Evet ama sürprizlerden hoşlanmadığını bana zindanda silah çektiğin an anlamalıydım.
Okay,'cause your gun is pointing right at me.
Tamam çünkü silahının namlusu bana doğru bakıyor da.
When I was in the Army, you've got to be doing this, that, you've got to be running. You've got to be carrying your gun. You've got to be aware where the enemy are.
Ben askerdeyken, sürekli bir şeyler yapman oraya bura koşturman, silahını taşıman düşmanın nere olduğunu bilmen gerekiyordu.
She was killed with your gun.
- Senin silahınla öldürüldü.
Would you hire someone to kill someone for you, go to the trouble of establishing an alibi, and then hand that person your gun to commit the crime?
Senin için birini vursun diye birisini işe alıp, sonra tanığın olsun diye onca zahmete girip cinayet işlensin diye silahını verir miydin?
Put down your gun!
Silahini indir!
Dave, put down your gun!
Dave, silahini indir.
We've got your gun, George.
Silahın elimizde, George.
Could I borrow your gun, Captain?
Silahınızı alabilir miyim, Yüzbaşı.
Why are you pulling your gun on me?
Neden silahını bana doğrultuyorsun?
What if he puts a gun to your head?
Ya başına silah dayarsa?
I didn't put a gun to your heads.
Başlarınıza silah dayamadım.
It's better to have a gun and not need it than to be the world's biggest dickhead, and inside your head, there's a million more dicks, like, uh, if you cut open a golf ball,
"İhtiyacın olduğunda silahının yanında olmamasındansa dünyanın en denyo adamı olmak daha iyidir. Kafanda milyonlarca sikkoluk vardır."
- Raise your hands and put the gun down!
- Ellerini kaldır ve silahını bırak!
Your responsibility is to this gun, do you understand?
Bu silah senin sorumluluğunda anlıyor musun?
Yeah, bring your mom by later. We'll heat it up.
Bir gun annenizi de getirin, yakariz.
How did that gun get in your car?
O silah arabana nasıl girdi?
Hey. You so much as scratch your nose or tug your ear, my brother gets his gun back, okay?
Burnunu kaşırsan veya kulaklarını oynatırsan bile kardeşime silahını geri vereceğim.
That gun's not gonna be much help when Lucas rips it from your hand with his mind.
Lucas onu elinden zihin gücüyle aldığı zaman silahının bir yardımı olmayacak.
And your gun.
Silahını da.
Do you remember when you told us about one of your first gun deals, the Yakuza?
Bize, ilk silah satışlarından biri olan Yakuza'ya yaptığın satışı anlatmıştın, hatırlıyor musun?
You know what, that gun not real and neither your accent.
Ne var biliyor musun, ne o silah ne de aksanın gerçek değil.
- Well, your daughter, that kid Ian and the first brat are barricaded in the wine cellar. They have a gun.
- Kızın, Ian denen çocuk ve başkanın oğlu, şarap mahzeninin girişine barikat kurdular.
But I saw him aim that gun at your dad.
Ama babana silah doğrulttuğunu gördüm.
I will put my gun down your throat, and I will kill you!
Beni anladın mı? Silahımı gırtlağına dayayıp seni öldüreceğim!
Then why are you clutching the tranq gun like it's your best friend?
O zaman neden uyuşturucu silaha en iyi arkadaşınmış gibi sarılıyorsun?
You hold your finger against the side of the gun... until you're aimed and ready to shoot.
Ateş etmeye hazır olana kadar elini silahın tetiğinin tarafında tutacaksın.
Gun to your head, you had to say something- - what would it be?
Kafana silah dayadılar ve bir şeyler söylemen gerek. Ne söylerdin?
He's the one saved your swivel gun.
Rükbelini kurtaran o.
You slide your hand any closer to that gun, you're gonna meet Chelsea's fate at a much younger age than she did.
Elini silahına biraz daha yaklaştırırsan ondan çok daha genç yaşta Chelsea'yle aynı kaderi paylaşacaksın.
I'm the man holding a gun to your little sister's head.
Kız kardeşinin kafasına silah dayamış olan kişiyim.
Well, I guess I should say thank you, but I take it you had a gun to your head.
Sanırım teşekkür etmeliyim ama kafana silah dayalı olduğunu varsayıyorum.
Deke, I don't know what you're gonna pull out of your pocket, but it better be a gun.
Deke, cebinden ne çıkaracaksın bilmiyorum ama silah olsa iyi olur.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]