Anlamsız translate English
5,018 parallel translation
Birbirimizle ilgilenmemiz, aşkımız da anlamsız mıydı yani?
Our love and affection, doesn't it make sense?
Anlamsız rakamlar hayatının hiçbir anlam ifade etmediği anlamına gelebilir?
Ever. Could be meaning in the fact that they're meaningless.
Bu çok anlamsız.
That makes no sense.
Annem beni tamamen anlamsız bir şekilde seviyordu ve o yok artık. Hepsi bu kadar işte.
My mother loved me in some completely pointless way, and it's gone.
Briarcliff'in taş duvarlarının ardında zaman anlamsız kalıyordu.
Behind the stone walls of Briarcliff, time had no meaning.
Anlamsız soruşturmanıza bir son vermenizi istemeye geldim.
I came to ask you to drop this ridiculous investigation.
Bu çok anlamsız.
Doesn't even make sense.
Sanırım bu günlerde tüm filmler, diziler ve video oyunları çok anlamsız.
I think all movies and TV shows and video games these days are just pointless.
Motelimin önünde yapılmış anlamsız bir konuşmadan daha önemli bir şey, değil mi?
I mean, based on something more than just some meaningless conversation out on my motel front lawn, right?
Onlar rüya zannettiler ancak gerçekti. anlamsız bazı nörolojik uyku hali sorunları.
They thought the dream world was real, not some meaningless neurological side effect of sleep.
Bu anlamsız bir şey.
Well, that's pointless.
Evet, anlamsız gibi. Ama bizim günümüzü daha da kısaltıyor.
Yeah, it is kinda pointless, but it damn sure makes our day shorter.
Eğer Romeo ve Juliet sarhoş olup tek gecelik anlamsız bir ilişki yaşadılarsa.
If Romeo and Juliet had gotten drunk and had a meaningless one-night stand.
Bitene kadar, bir evlilik hakkında konuşmak anlamsız.
It is a little unseemly to be discussing remarriage until it is.
Şu an da hepsi çok anlamsız geliyor.
It all seems so unimportant now.
Onların korkusu olmadan bizim cesaretimiz anlamsız olurdu.
You see without their fear, our bravery would be meaningless.
Şimdi de karışık ve anlamsız şeyler mi yapıyorsun?
And now? Some vague and meaningless subject?
Ne anlamsız resmiyet peşindeyim ne de gösterişli merasim.
I seek neither vain formality nor luxurious appointment.
Ben solgun bir gölgeyim. Anlamsız bir dünyada dolanıyorum artık.
I a but pale shade, haunting a world fallen from meaning.
Anlamsız ve gerçek dışı isteklerin için bir liste var mı?
And is there a list of incoherent and unrealistic demands?
- Anlamsız konuşuyor.
He's incoherent. Okay.
Anlamsız endişelerinin bu muhteşem anı bozmasına izin vermeyeceğim.
I will not allow your frivolous worrying to undermine this... this glorious moment!
Bu sayılara birer harf verecek olsaydınız elinize var olmuş anlamlı anlamsız istinasız her sözcük geçmiş olur.
And if you convert these decimals into letters, you would have every word that ever existed in every possible combination.
Alex, geçirdiği mutasyonlar çok daha anlamsız biçimde ilerleyecek.
Alex, his mutations... they'll only grow more and more grotesque.
- İnsan yaşamına bu kadar yakın olmak... Diğer her şey anlamsız geliyor.
Man, being so close to human life like this... everything else seems... pointless.
Anlamsız bir dava, ciddiyetsiz durum olarak değerlendirilemez.
A frivolous lawsuit doesn't qualify as extenuating circumstances.
Ama şu anda başına başka bir bela daha almak anlamsız.
But it don't make no sense catching another fucking case now, does it?
Fakat bu öylesine, anlamsız bir seks değildi.
But this wasn't just whatever sex.
Bakın, bu bizim için anlamsız bir dava.
Look, legal views this as a frivolous lawsuit.
Bunun size anlamsız gelmesi umurumda değil.
I don't care if that seems meaningless to you.
Anlamsız gelmiyor.
It does not seem meaningless.
"Anlamsız", "zaman kaybı" ya da "işe yaramaz" diyoruz.
We try to go with "pointless" or "waste of time," "useless."
Anlamsız.
Gobbledygook.
Hükümetin çoğunluğu sağladığı bir konuda tartışmak tamamen anlamsız.
The government's already got a majority for it anyway
Kadını öldüreceğiz yoksa hepsi anlamsız olur.
Either we kill her or it was all in vain.
Değil mi? Evet Jon ama kendimizi patronlara satmak anlamsız önce kendimizi seçmene satmamız gerek.
Yes, but first we have to sell ourselves to the voters.
Dave kusura bakma ama, görünüşe göre yine bir avuç anlamsız fikrini iç içe geçirip, tıpkı bankaların ipotek teminatlı menkul değerleri satmaya çalıştıkları gibi, kakalamaya çalışıyorsun.
Dave... no offense, but it just seems like you're bundling a bunch of your worthless ideas and trying to pass them off the same way the banks did with mortgage-backed securities.
Yani, anlamsız.
- Mm? - I mean, nonsense.
Anlamsız konuşuyorsun.
You know you're rambling.
Onlar için adalet istemen anlamsız mıydı?
Fighting for their justice is meaningless?
Boş zamanımızda sadece 5 dakika kaldı bu yüzden bu anlamsız olacak.
There's only 5 minutes left in our free period so this would be pointless.
Ama bu anlamsız.
But that's absurd.
Hepsi çok anlamsız.
It's all so... fucking pointless.
Öyleyse önümüzdeki haftaki sidik yarışı anlamsız o zaman.
So next week's pissing contest is pointless then.
Anlamsız laflar işte.
It's all just vapid, overproduced tripe.
Saç kesiminden ya da anlamsız bir dövmeden bahsetmiyoruz.
This isn't a haircut or some meaningless tattoo.
Ama siz evlenmezseniz, aranızdaki sadece ucuz anlamsız ve iğrenç bir tek gecelik ilişki olarak kalacak.
But you two have to get married- - otherwise, it's just a cheap, meaningless, disgusting one-night stand.
Bir saniye, iyice anlayayım da. Yani ucuz anlamsız ve iğrenç tek gecelik ilişkilere karşı olduğunu mu söylüyorsun?
Wait, just to be clear, you're saying you're opposed to cheap, meaningless, disgusting one-night stands?
Bu çok anlamsız.
That doesn't make sense.
Bu çok anlamsız.
This is insane.
Bu çok anlamsız.
This doesn't make sense.
anlamadım 1209
anlamıyorum 2163
anlamı 137
anlamadın 43
anlamıyorsun 843
anlamında 18
anlamıyor musun 942
anlamıştım 59
anlamı nedir 18
anlamı ne 66
anlamıyorum 2163
anlamı 137
anlamadın 43
anlamıyorsun 843
anlamında 18
anlamıyor musun 942
anlamıştım 59
anlamı nedir 18
anlamı ne 66