Bir çok şey translate English
23,106 parallel translation
Bir çok şey için kullanılan terimler vardır.
There are many words for many things...
O büyük bir jestti ama ebeveynlik daha çok her gün yapılan bir şey değil midir?
- Well, that's a grand gesture, but isn't parenting more about, you know, like, the everyday things?
- Oh Young Gon çok sinir bir şey.
Oh Young Gon is so annoying.
Ama kalbimde çok daha farklı bir şey olabilirim.
But in my heart, I can be something so much different.
Sana hemen çok önemli bir şey göstermeliyim.
I need to show you something now, something very important.
Babamız hakkında çok bir şey hatırlıyor musun?
Oh, uh, do you remember much about our dad?
Başkalarının nasıl düşünmesi, hissetmesi gerektiğini bildiğini söylemek tam da çok büyük sorunları olan birinin yapacağı bir şey.
To think you know how other people should think and feel. That is someone with something seriously wrong with them.
Ara sıra pankost tümörü gelmesini istemem çok kötü bir şey mi?
Now, is it so terrible to want the occasional Pancoast tumor?
Bence oğlunuzu işyerinize getirmeniz çok güzel bir şey.
Ah. I think it's great that you bring your son into the office like this.
Çok komik bir şey demişti!
He said a funny, funny thing.
Çok önemli bir şey olduğunda konuşuyor. Sorun değil.
He only talks when it's important.
"Bu çok önemli bir şey." yazıyor.
It says, "This is such a big deal."
Annem pek çok şey olabilir ama o bir yalancı değil.
My mom's a lot of things, but she's not a liar.
Onlar çok başka bir şey durdurmak için görünmüyor.
- They don't seem to stop at much of anything else.
Bu Çok Çok Gizli gibi bir şey.
That's like Top Secret Plus.
O nedenle bugünkü açılış... benim için mucizevi bir şey. İfade edemeyeceğim kadar mutluyum. Aynı zamanda çok şaşkın ve heyecanlıyım.
So, this opening is really nothing short of miraculous, which makes me indescribably happy and, um... and shocked and nervous.
Ve bildiğin gibi Noel'de evliliğimizi bitiren bir çok sebep olduğundan bahsetmiştik ama sonuç olarak bitiren şey bu yasak ilişkiydi.
And I know, you know, at Christmas we talked about there were all sorts of contributing factors, but, really, in the end it was the affair that, you know...
Bu çok büyük bir şey.
Oh, like I say, it's a hell of a thing.
Tuhaf gibi ama aslında çok ciddi bir şey.
It sounds whimsical, but it's actually very serious.
Hastanenin Operasyon Müdürüyüm ve bu her neyse çok rahatsız edici bir şey.
I'm COO, and this, whatever it is, it's disruptive.
Benden çok kazanmadığın sürece konuşacak bir şey yok tamam mı?
Well, until you start earning better than me, we got nothing to talk about, ok?
Ortada hiçbir şey yokken çok liberal bir suçlama yapıyorsun.
That's a pretty liberal accusation based on a whole lot of nothing.
Onunla evlenmen bile çok yüce bir şey bence.
W... the fact that you married her... it's above and beyond.
Kaçılmayacak bir şey gibi geldi, daha çok İsa'nın ikinci gelişi gibi bir şey.
It sounds less like a getaway and more like the Second Coming.
Çok önemli bir şey gibi gelmişti, o yüzden...
Well, you made it sound important, so...
Saklaması çok zor bir şey.
It's a hard thing to keep under wraps.
Çok ilginç çünkü bir şey söylememişti.
I heard that Penny applied, which is weird because she didn't say anything.
Han, bu çok enteresan ve bir o kadar da rahatsız edici bir şey.
Han, that's fascinating, yet disturbing.
Han çok uyuz, inek, ve sporda kötü olabilir ama elimizde hiçbir şey yokken bize bir çatı verdi o.
Han is annoying, nerdy, bad at sports, but he gave us a cushion when we didn't have anything.
Bir kamp ateşi etrafında hikâye anlatmak çok önemlidir. Çünkü bize çok şey hatırlatır. Ateşin hikâyesini atalarımızın bunu nasıl kullandıklarını, çaldıklarını toprağı ve halkı nasıl geliştirdiklerini anlatır.
[Curtis Taylor speaking English] It's really important, the storytelling around a campfire...'cause it kind of reminds us... that a lot of story about fire and how all the ancestral heroes used it, stole it,
Çok genç Courteney Cox içeren "Dancing in the Dark" videosundan gelen gerçek bir şey.
It's the actual one from the "Dancing in the Dark" video featuring the very young Courteney Cox.
Portlandlılar bugün yapılan başkanlık seçiminde rekor katılım gösteriyor, ve anket sonuçlarına göre Bir şey söylemek çok zor...
Portlanders are turning out in record numbers for today's mayoral election, and the polls indicate this race is still too close to call...
Çok zaman alıcı bir şey.
It's all very time consuming.
Onu koruyorsun ve bu çok güzel bir şey. Özellikle de başınıza gelenlerden sonra. Ama o büyüyor Frank.
You-you-you are protecting her and that is so admirable... especially after everything that's happened to the two of you... but she's growing up, Frank.
Bu savaşı nasıl bitireceğimizi henüz bilmiyorum ama çok önemli bir parçayı saf dışı bırakmak tavsiye edeceğim bir şey olmazdı.
I don't have an answer yet for what will end this war, but eliminating what I believe is a crucial piece of it is not what I would advise.
Bir kuaföre göre oldukça çok şey biliyorsun.
You're a very well-informed hairstylist.
Ve ne yazılırsa yazılsın çok sevdiğiniz birisini bir daha göremeyeceğinizi kabullenmenin nasıl bir şey olduğunu asla anlayamayacaksınız.
And no matter what gets written... you'll never understand... .. what it's like to resign yourself to never seeing someoneyou love ever again.
Bir şey bugün beni gerçekten çok rahatsız etti.
Something really distubed me a lot today.
2008'deki bir Tom Waits konserinden beri böyle bir şey başıma gelmedi. Onu da kaçırmayı çok istiyordum zaten.
Now, that hasn't happened to me since 2008 at a Tom Waits show, which coincidentally, I couldn't "wait" to miss.
Alice çok korkmuştu, tabii böyle bir tepki vermesi anlaşılabilir bir şey.
Alice was so afraid, and... Her reaction was understandable.
- çok yanlış bir şey var.
- What was the last thing you saw?
İyiyim, tabii ki çok kötü bir şey.
No. I-I-I mean... uh, yeah, it was awful.
Ya da çok, çok daha şapşalca bir şey mi?
Or something much, much dumber?
Daha çok istediğin bir şey bul ve vücuduna onu yapalım.
Let's find the thing that you want more, and we'll write that on your body.
Çok değerli bir şey bu.
It's too valuable.
Her şey bir yana, bu çok büyük bir hikaye.
Aside from everything else, this is a huge story.
Senden bir şey yapmanı rica ediyorum çok çok az sporcunun yapabildiği şeyi.
I'm asking you to do something very, very, very few athletes could do.
Büyük çaplı bir eğlence, tercih ettiğim bir şey değil fakat amcam, Tony Boscoigne ile çok sıkı fıkı ve beni onun kız kardeşlerinden birine onun kız kardeşlerinden birine ayarlamak için dolap çevirdiklerine hiç şüphe yok.
Entertaining on a grand scale is not my preference, but my uncle's very thick with Tony Boscoigne, and no doubt there's some scheme afoot to throw me under the hooves of his sisters.
bir vuruşla çok şey kazanmak herkese nasip olan bir şey değildir.
It's not given to many to achieve so much... at a single stroke.
Bunu gördüğüm an çok istediğin ve beğeneceğin bir şey olduğunu anladım.
Fine, when I saw this, I knew it would be something that you really wanted.
Ji-Sung'daki lekositoz belirtisinden başka bir şey yok. MERS olsaydı normal olurdu. Ne yazık ki kan tahlilinde tespit edilmesi için hala çok erken.
Nothing other than Ji-Sung showing signs of leukocytosis, which would be normal if she had MERS, which still isn't showing up in anyone's blood because it's too soon.
çok şey 46
çok şey mi istiyorum 23
çok şey öğrendim 19
çok şey biliyorsun 17
şeytani 22
seymour 151
şeyi 45
seyahat 26
şeytan 474
şeyler 33
çok şey mi istiyorum 23
çok şey öğrendim 19
çok şey biliyorsun 17
şeytani 22
seymour 151
şeyi 45
seyahat 26
şeytan 474
şeyler 33
şey evet 24
şey için 42
şeytan mı 26
şey gibi 140
şeyy 181
şeye benziyor 18
şey ben 70
şey mi 23
şey efendim 19
seyret şimdi 29
şey için 42
şeytan mı 26
şey gibi 140
şeyy 181
şeye benziyor 18
şey ben 70
şey mi 23
şey efendim 19
seyret şimdi 29