Hatırlayamadım translate English
997 parallel translation
Hatırlayamadım.
I don't seem to recall the occasion.
Hatırlayamadım.
I don't recollect.
Nerede olduğunu hatırlayamadım ama.
I haven't a ghost of a notion where.
Neye benziyordu? " Hatırlayamadım.
What was she like? " I couldn't remember.
Ben hatırlayamadım.
Don't mean a thing to me.
Hatırlayamadım.
Oh, I don't remember.
notlarımı yazdığım kağıdı kaybettim ve şalgam mı havuç mu almam gerektiğini hatırlayamadım, ikisini de aldım.
I lost the slip that I made the notes on and I couldn't remember whether there was turnips or carrots, so I got both.
Seni hatırlayamadım.
I don't call you to mind.
Hayır, maalesef hatırlayamadım.
No, I'm afraid I don't.
- Adınızı hatırlayamadım.
I'm afraid i don't know your name. Bulic.
Pek hatırlayamadım.
I don't especially recall he did.
- Thomas'ı hatırlayamadım?
. - I don't know him.
Hiçbirinin nasıl göründüğünü hatırlayamadım.
Then I couldn't remember what any of them looked like.
Hatırlayamadım ama çok romanı var.
I can't remember, but she's written a number of books.
- Üzgünüm, hatırlayamadım.
- I'm sorry, I don't recall.
Hatırlayamadım.
No, I don't.
Hatırlayamadım.
I'm afraid I don't remember.
Numarasını hatırlayamadım rehberden bakıp söylesin diye karımı aradım.
I couldn't remember his number, so I rang my wife to look it up in the address book.
incildeki bir ismi hatırlayamadım.
There's one of the names in the Bible I don't seem to remember.
- İsmini hatırlayamadım canım.
I don't remember your name, my dear.
Hatırlayamadım.
I can't remember!
Ben hatırlayamadım.
I don't remember.
- Hatırlayamadım.
- No, I don't.
Ama uyandığım sırada ne kadar denesem de hatırlayamadım.
But try as I may, upon awakening... I cannot remember them.
Özür dilerim, eski dostum, adını hatırlayamadım.
I'M SORRY, OLD BUDDY, I DON'T RECOLLECT THE NAME.
Sabah kalktığımda ayrıntıları pek hatırlayamadım.
I couldn't remember all the details too well in the morning.
Hiç bir zaman kendi geçmiş yaşamlarımı hatırlayamadım.
I'VE NEVER BEEN ABLE TO REMEMBER ANY OF MY OWN PAST LIVES.
Hayır, onu hatırlayamadım.
No, I can't place him.
Renzo, şu anda gözlerinin rengini hatırlayamadım.
Renzo, I can't remember the color ofyour eyes right now.
Hatırlayamadım şimdi.
I can't remember what.
Özür dilerim seni nerede gördüğümü hatırlayamadım.
I'm sorry, I just can't place you.
Hiçbir şey hatırlayamadım.
A total blank.
Sizleri hatırlayamadım.
I can't figure you guys out.
Neydi, soyadını hatırlayamadım.
I don't recollect his last name.
Hatırlayamadım.
Doesn't ring a bell.
Kusura bakmayın bayım, adınızı hatırlayamadım.
Pardon me mister, I forgot your name.
Bay... üzgünüm, isminizi hatırlayamadım, ve adınızı öğrenmeden, ben...
Mr... I'm sorry, I didn't catch your name, and unless I know that, I...
Ne olduğunu hatırlayamadım.
I don't remember what it was.
Adınızı hatırlayamadım.
I don't remember your name.
Tüvit, kahverengi lekeli yulaf rengi, yapıştırma cepli... Eşarp, keçe şapka, kahverengi ayakkabı, etek... ve göğüs cebinde küçük bir mendil. Hatırlayamadığım.
Tweeds, oatmeal flecked with brown, a coat with patch pockets... a scarf, felt hat, brown shoes, a tussle shirt... and a small blue handkerchief in her breast pocket.
Ne oldu yaşlı adam, şarkıyı hatırlayamadın mı?
What's the matter, old timer, don't you remember this song?
Onu hatırlayamadığım bir süredir takip ediyoruz.
We've been chasin'him since - since I can't remember!
Ve adlarını bile hatırlayamadığım üç tane daha.
And three more whose names I didn't even catch.
Kendi el işinizi hatırlayamadınız mı?
Don't you recognize your own handiwork?
Ama şimdi hatırlayamadığım bazı sebeplerden... bu çocuğu bu hayattan kurtarmanızı istiyorum.
But I ask you to deliver this child from it... for some reason that I cannot remember.
O zamanlar olan, hatırlayamadığım çok şey var.
THOUGH I CAN'T BE SURE.
Sanırım üzerimde üniformam olmadığı için beni hatırlayamadın.
I guess you don't recognise me out of uniform.
Hatırlayamadığımız adı buydu.
That was the name we couldn't remember.
O şaşaalı salonlarınızda, sevmediğim sıkıcı insanlarla neşeyle dedikodu yaptığım, şampanyaya boğulduğum hatırlayamadığım Strauss'ların valslerinde sendelediğim Viyana'ya.
... gossiping gaily with bores I detest, soaking myself in champagne... ... stumbling about to waltzes by Strausses I can't even remember?
Anne, Baba... Apollo'nun kâhinini görmek için Delfi'ye gitmek istiyorum. Rüyamı ve hatırlayamadıklarımı ona sormak için.
Mother, Father, I'd like to go to Delphi to ask the Oracle of Apollo about my dream, about what I can't remember.
- Beni hatırlayamadın mı, Valerie?
- Don't you recognize me, Valerie?
hatırlamıyorum 685
hatıra 18
hatırlıyorum 715
hatırla 239
hatırladın 20
hatırladın mı 1207
hatırladım 301
hatırlıyor musun 713
hatırladın mı beni 20
hatırlatma 18
hatıra 18
hatırlıyorum 715
hatırla 239
hatırladın 20
hatırladın mı 1207
hatırladım 301
hatırlıyor musun 713
hatırladın mı beni 20
hatırlatma 18