Sizinle geleyim translate English
170 parallel translation
- İzin verin sizinle geleyim.
- Let me go with you.
Sizinle geleyim mi?
Shall I come up with you?
Sizinle geleyim.
I'll walk along with you.
- O zaman izin alıp sizinle geleyim.
- I'll get leave and come with you.
Ben de sizinle geleyim.
You take me with you?
Tamam, ben de sizinle geleyim.
All right, I'll come with you. We can do it on the way.
arabanıza kadar sizinle geleyim.
I'll walk you to your carriage.
Ben de sizinle geleyim çocuklar.
Think I'll walk down the street with you boys.
. - Sizinle geleyim mi?
- Shall I come with you?
Ben de sizinle geleyim.
I shall go with you.
Bekleyin, sizinle geleyim.
hold on, I will go with you.
Sizinle geleyim.
I'll ride over with you.
Ben de sizinle geleyim doktor.
I'll go with you myself, Doctor.
Bana yüzümü yıkamak için zaman verin, sizinle geleyim.
Just give me a second to wash my face and I'll come along with you.
Sizinle geleyim.
I'll walk with you.
Sizinle geleyim mi?
Shall I come with you?
- Hanımefendi sizinle geleyim.
- Madam, I'll come with you.
Sizinle geleyim!
Let me go with you!
- Şerif, sizinle geleyim.
Sheriff... I go with you.
Sizinle geleyim.
Well, I'll go out with you
- Ben de sizinle geleyim mi?
- Do you want me to go with you?
Tek başınıza asla şansınız olmaz, ama ısrar ediyorsanız... izin verin bende sizinle geleyim ve size yardım edeyim!
You are no match for him But if you really have to go can you allow me to go with you to offer you some help
- Sizinle geleyim mi?
- You want some company?
- Sizinle geleyim.
- I'll come with you. - Not necessary. I know the road.
Peki, sizinle geleyim gerek yok yalnız başıma daha hızlıyım
Alright, I'll go with you I can manage on my own
İzin verin, sizinle geleyim.
Let me come with you.
Çok yağıyor, sizinle geleyim.
It's raining heavily, I'll accompany you
Ben de sizinle geleyim Bay Hackett.
I'll go with you, Mr Hackett.
Sizinle geleyim mi?
Shall I go with you?
Ve ben de sizinle geleyim.
And I'll go with you.
- Sizinle geleyim.
- I'll go with you.
- Sizinle geleyim.
I'll go with you.
- Lütfen sizinle geleyim. - Çok isterdim ama yalnız gitsem daha iyi olacak.
I'd better go alone.
- Sizinle geleyim.
Let me go with you.
Ben de sizinle geleyim.
I'll go out with you.
- Sizinle geleyim.
I'll come with you.
Sizinle geleyim, olur mu?
Let me go with you, okay?
Sizinle geleyim.
I'll go with you.
Sizinle geleyim o zaman.
Well, I'll go with you.
Bekle, ben de sizinle geleyim.
Wait, wait, let me go with you, okay?
Ben de sizinle geleyim, bir mahsuru yoksa.
I can come with you, if you don't mind.
Sizinle geleyim.
I'll join you.
- Sizinle geleyim.
- I'm going with you.
- Sizinle yukarı geleyim.
- I'll take you upstairs. - No.
Sizinle geleyim. Hayır, yalnız giderim.
I'll go with you.
Ben de sizinle aşağı geleyim, bayan.
I'll go down with you, miss
Sizinle geleyim.
- Too late.
- Sizinle gara geleyim mi? - Hayır. - Ben?
Can I go with you to the station?
sanırım önce biraz kendime çeki düzen vereyim, ve... sizinle yemekte görüşürüz. Bir kendime geleyim, yani ben...
I would like to freshen up, so I...
Sizinle mi geleyim?
Me, travel with you?
- Ben de sizinle geleyim, Bay Archie.
- Let me make that run with you, Mr. Archie.
sizin 241
sizinle 59
sizin mi 61
sizinle tanıştığıma memnun oldum 60
sizin olsun 33
sizinki 37
sizinleyim 24
sizin derdiniz ne 30
sizin gibi 99
sizin için 164
sizinle 59
sizin mi 61
sizinle tanıştığıma memnun oldum 60
sizin olsun 33
sizinki 37
sizinleyim 24
sizin derdiniz ne 30
sizin gibi 99
sizin için 164