Uzun süre translate English
13,916 parallel translation
Bunun üstünde çok uzun süre çalıştım.
I've been working on this too long.
- Uzun vadede derken bu grupta uzun süre kalacak mısın diyorum?
I mean the long haul that you're gonna stay in this band... for a long time.
Burada uzun süre mi çalıştınız?
Have you worked here long?
Yani, uzun süre izledin.
I mean, you watched them a long time.
Hem de çok uzun süre uzun süre boyunca
♪ For a long, long time ♪
Büyücülük uygarlıkta uzun süre olmasa da şehirlerde yeniden yükselişe geçti.
Witchcraft, long dormant in civilized places, has taken root again in cities.
Ve çimleri çok uzun süre kesmeyiz.
And we'll grow the grass out real long.
" Bunu uzun süre yaşayacağımı bilseydim,
" If I had known that I was going to live this long,
Civarda uzun süre kalmayacağım.
I'm not going to be in the area long.
Sookee'nin orada uzun süre yaşamak isteyeceğini sanmıyorum.
I doubt Sookee would want to live there very long.
Annesiyle ben uzun süre evli kalmadık.
Her mother and I weren't married all that long.
Belki de çok uzun süre olamayacaksın.
Maybe you won't be one for very long.
Kimse Dağıstan'da uzun süre hasta kalmaz.
No one is ill for long in Dagestan.
O kadar uzun süre bekleyemem.
I can't wait that long.
Çoktan böcekleri canlandırdılar ve küçük hayvanların ne kadar uzun süre dayanacağını bilmek için dondurdular.
They've already reanimated insects and small animals trapped in ice for who knows how long.
Bunu söylemek için uzun süre bekledim.
I've waited a long time to say this.
Gözlerini uzun süre açık tutma yoksa yanar.
Don't open your eyes for too long or it burns.
Eğer uzun süre bu hak var.
You have deserved this for a long time.
Yemin ediyorum ki burada uzun süre oturduğumda bana güldüğünü duyabiliyorum.
I swear to God, when I sit here long enough, I can hear it laughing at me.
Bazı şeyler için daha uzun süre ve ne kadar uzun olduğunu söylemek zor- -
Longer for some things and, and it's hard to tell how long...
Yani tanışalı çok olmadı, farkındayım ama muhtemelen uzun süre buraya tekrar gelemeyeceğim.
Oh I mean, I know we just met and all but... It's unlikely that I will be over here again before too long, so I thought...
Ondan uzun süre ayrı kaldın.
This is a long time for you to be away from him.
Hatıralar yaralardan bile daha uzun süre hassas kalır.
Memories... they remain raw even longer than wounds.
Uzun süre konuştular.
They were gone for a while.
Bunlar uzun süre dayanmaz.
That's not gonna hold'em long.
Uzun süre hiçbir yere gidemeyeceğinin farkında bu yüzden dinleniyor.
He knows he's not going anywhere anytime soon, so he's resting up.
O kadar uzun süre onu takip etmiş ki o sırada yetişkin bir adama dönüşmüş.
And he chased this ladybug for so long... that he actually turned into a grown man... chasing the same ladybug.
Yani işine veya birisine uzun süre sadık kalınca sıkıcı biri mi oluyorsun?
Oh, so, if you stick with something or someone you're basically not adventurous?
Çok uzun süre geçti.
It's been too long.
Uzun süre burada yaşayamam.
I can't live out here forever.
Bu düzen sen gelmeden çok uzun süre önce kurulmuştu Maggie.
This house was built long before you came in, Maggie.
Nasıl bu kadar uzun süre buz üzerinde hayatta kalabilen?
How could he survive on the ice for so long?
Uzun süre kalacakmış gibi gelmişsin.
Looks like you think we're gonna be here a while.
Burada uzun süre kalmıyoruz.
We're not staying here long.
O tek elli arkadaşının düşündüğünden çok daha uzun süre direnebiliriz.
We can stand longer than your one-handed friend thinks we can.
Yaşadığı sürece Ramsay'nin Kıştepesi'ndeki iddiası sağlam olmayacak. Yani çok uzun süre yaşamayacak.
As long as he lives, Ramsay's claim to Winterfell will be contested, which means he won't live long.
Uzun süre yalnız kalmak iyi değildir.
It is not good to be without company for too long.
Köpekler uzun süre bağlı kalırsa huysuzlanır.
A bitch gets restless if she's tied up too long.
Sandığınızdan biraz daha uzun süre uyuyakalmış olabilir misiniz?
Could you have been asleep longer than you thought?
Böcekler su altında nefeslerini uzun süre tutabilir.
Beetles can hold their breath underwater for a very long time.
Ancak burada ne yapacağınızı öğrenmek için uzun süre kalacağım.
I'll stay here however long it takes to learn whatever you just did.
Burada çok uzun süre kalmayacak.
She won't be here much longer.
"Kuş kadar hafif ama kimse uzun süre tutamaz."
Light as a feather, yet no man can hold it long.
Bu dili gerçekten daha uzun süre tutmak istemiyorum.
Guys, I really don't want to hold this tongue much longer.
- Oturma odasında uzun süre kalamaz. Hem bizim, hem de Ryan için uygun olmaz.
He's not camping out in t'sitting room for any length of time, it's not fair on Ryan, or us.
Uzun bir süre veriyorlar.
It is a huge slot.
Jamie, ben oldukça uzun bir süre sana kızgındım.
Jamie, I... was angry at you... for such a long time.
Uzun bir süre onun dikkat çekmek için kendisine zarar verdiğini düşünmüştüm fakat parçaları birleştirince birbirine uymayan şeyler olduğunu gördüm.
You know, for a long time, I thought that he was causing the accidents himself, you know, looking for attention, but the pieces... didn't always fit.
İki hafta uzun bir süre.
Two weeks is a long time.
- Uzun süre olmadı.
Not long.
- Çok uzun süre bağlı kaldı.
Tied up too long.
uzun sürebilir 18
uzun süredir 23
uzun sürer mi 29
süre 34
sürekli 106
süre doldu 60
süren doldu 18
uzun hikaye 160
uzun hikâye 43
uzun zaman oldu 409
uzun süredir 23
uzun sürer mi 29
süre 34
sürekli 106
süre doldu 60
süren doldu 18
uzun hikaye 160
uzun hikâye 43
uzun zaman oldu 409
uzun bir gece olacak 26
uzun bir hikaye 19
uzun boylu 135
uzun bir yol 26
uzun lafın kısası 39
uzun bir zaman 22
uzun mu 25
uzun zaman önce 180
uzun zaman 39
uzun bir gündü 31
uzun bir hikaye 19
uzun boylu 135
uzun bir yol 26
uzun lafın kısası 39
uzun bir zaman 22
uzun mu 25
uzun zaman önce 180
uzun zaman 39
uzun bir gündü 31