Yalnızsın translate English
1,071 parallel translation
O kadar yalnızsınız ki.
You are so alone.
O kadar da yalnızsınız ki.
How lonely you are.
Yenilmez Köyünden çok uzakta ve yalnızsın
You're alone from lnvincible village
- Hayır, hayır... tamamen yalnızsın!
No, you're on your own, mate.
- Yalnızsın yani.
- So you're alone.
Yalnızsın, değil mi?
You're alone, aren't you?
Sen de yalnızsın.
I`ll bet you`re lonesome.
- Yalnızsın.
- You are alone.
Ne zamandır yalnızsın?
How long have you been alone?
Yalnızsın sanıyordum.
I thought you were alone.
Bakıyorum da yalnızsın.
– I see you're all alone.
Neden her zaman yalnızsın, Jane?
Where you always alone Jane?
Demek yalnızsınız.
Oh. I see. So you've been here alone.
- Yani, ne olursa olsun, yalnızsın işte.
- I mean, you're alone no matter what.
Bu kalabalık yerde yalnızsın.
In thi s crowd ed pl ace, you feel al on e.
Yanında bir fahişe olmadan, yalnızsın, öyle mi?
Lonely, without a whore?
En azından yalnızsın, öyle değil mi?
At least you're alone, aren't you?
Yalnızsın.
You are alone.
- Hayır, sen yalnızsın.
- No, you're alone.
Yalnızsın.
You're alone.
Yalnızsın, o kadar.
You're alone, that's it.
Siz niçin yalnızsınız beyefendi?
Why are you all alone over there?
- Öyleyse yalnızsın?
- On your own then? - Yes.
Yalnızsın ve yalnız olduğun için saate asla bakmamalısın.
You are alone, and because you are alone you must never look to see what time it is.
Neden yalnızsın?
Why are you alone?
Sen, gururunla yalnızsın.
You are alone in your pride.
" Nasıl oldu da bu gece yalnızsın?
" How come you're alone?
Çünkü bilirler ki sen yalnızsın
Knowing you are alone
Bilirler ki sen yalnızsın
Knowing you are all alone
Bakıyorum da yalnızsın.
I see you're alone.
Yalnızsın, ele veriyor gözlerin.
Your eyes reveal you're lonely
Yalnızsın, Yalnız olmak zorunda değilsin.
# Lonely # You don't have to be lonely
Yalnızsın, Yalnız olmak zorunda değilsin.
# If you're lonely # You don't have to be lonely
- Yalnızsın, ha?
- You're all alone, huh?
Bence sen yalnızsın.
I think you're a lonely person.
Bence sen çok yalnızsın Kizzy.
I thinks you powerful lonesome, Kizzy.
- Yalnızsın değil mi?
- You are alone, aren't you?
Şu andan itibaren, yalnızsın.
From now on, you're on your own.
Ve yine yalnızsın.
And you're alone once again.
Artık yalnızsın yüzbaşı.
You're on your own, Captain.
Yalnızsın, annen yok mu?
You're alone, not with your mother?
- Yalnızsın, değil mi?
- You're alone, aren't you?
Başınızın üstündeki bir kamera her hareketinizi kaydeder... ama yalnızsınızdır.
The TV camera over your head tapes your every move... and yet you are alone.
yalnızsınızdır.
You're alone.
Ömer Muhtar yalnızsın. Bu ülkeden kopmuş durumdasın.
Omar Mukhtar, you are alone,... cut off from the rest of this country, isolated from the rest of the world.
İki kişilik akşam yemeği kazandınız, ama anladığım kadarıyla yalnızsınız.
You just won a candlelight dinner for two, but I can see there's only one of you.
Savunmasızsınız ve yalnızca zamana oynuyorsunuz.
You're defenseless and just playing for time.
Sen çok savunmasızsın, yalnız yaşayamazsın.
You're so vulnerable, you can't liv e alone.
Yalnız ve ipsiz sapsızsın.
You are alone and drifting.
Artık yalnızsın.
Now you're alone.
Haydi. Yalnızsınız.
You're all by yourself.
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnız mısınız 41
yalnızdım 64
yalnızız 36
yalnız mı yaşıyorsun 33
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnız mısınız 41
yalnızdım 64
yalnızız 36
yalnız mı yaşıyorsun 33