Yukarı bak translate English
1,304 parallel translation
aşşağıda değil, yukarı bak.
Not below, up there.
Yukarı bak.
We're compassionate. Look up.
Yüzbaşı,..... yukarı bak.
Captain,..... take a look up.
Selam! Ed, yukarı bak!
Ed, up here!
Ve dünyada herhangi bir yerde, herhangi biri yukarı bakıp benim gördüğümü görebilirdi.
And anywhere in the world, someone could look up and see exactly what I saw.
Yukarı bakıyor musun, tatlım?
You looking up, honey?
Yukarı bakın.
Look out!
Yukarı bak.
Look up there.
Jaggi! Yukarı bakın!
Look up here!
Yukarı Bakınız :
See above, re talk.
Şimdi yolda yürürken yukarı bakıyorum. Kafama bir kasa düşecekmiş gibi hissediyorum.
It's like I'm walking down the street and I'm looking up because I feel like a safe's gonna land on my head.
- Yukarı bakın!
- [Homer] Heads up.!
Yukarı bakın.
Look straight ahead.
Nefes alın. Yukarı bakın.
Inhale, look up.
Nefes alın, yukarı bakın, ileri sıçrayın.
Inhale, look up. Jump forward.
Nefes alın, yukarı bakın...
Inhale, look up.
Yukarı bak.
You look up there.
Bana doğru koşup, kollarını bacaklarıma sardı. Yukarı doğru bakıp dedi ki...
She ran up to me, threw her arms around my legs, looked up and said...
- Yukarı bak.
Look up.
Yukarı bak.'A'de.
Look up. Say "ah."
Aşağı yukarı, evet. Bak, bunu yapan serserinin adını vermesi için Alvarez'i ikna edebilirim.
Look, I can persuade Alvarez to give up the name of the prick who did this.
Yukarıya bak.
Look up.
Melissa aşağı Melissa yukarı, Melissa, Melissa. Şimdi şu haline bak.
Sharon, go, come on, go ah, Melissa, look, yeah, I think there's something you wanna know, ahm
Ve eğer tekrar vücuduma girmen gerekirse, sadece benim için yukarıya bak.
And if you ever need to get inside my body again, you just look me up.
Çünkü bacağında bir damar tıkanıklığı var ve şu anda yoğun bakımda çünkü bacağındaki damar tıkanıklığı yukarı doğru tırmanıp böbreklerine kadar ulaştı.
she's actually in intensive care right now because the blood clot... went up her leg and into her kidneys.
Biliyorum ki bugün burada yukarıdan bize bakıyor ve...
I know he's looking down on us today and...
Onu yukarıda tutmaya bak.
Hector, keep enough tension to hold her up.
- O sadece tahtını düşünüyor. - Yukarıdan bakıldığında...
- Maybe that's part of his wisdom.
Yukarıya bak.
Look up thefe.
Hepimiz artık yukarılara bakıyoruz.
All these things. We're all looking upstairs now.
Bak, yukarıda gemide işlerin zor olduğunu biliyorum. Rygel'in kendini parçalara ayırmasına engel olmak zorunda kaldım, bu probleme neyin yol açtığını bulup düzelttim. Zor!
Have you obtained the wormhole information?
Bak, yukarıya gel, muhteşem, saat 2.30, parti daha yeni başladı.
11 : 32. St Pancras. I've got to stop her.
Bakın, kocam yukarıda uyuyor.
I'm feeling cold, and I'm harassing you? !
Yukarı bak.
Look at that.
Yukarı bakın.
That's my line.
Sen yukarı çık ve Piper'ın durumu için Gölgeler Kitabında bir şey yazıyor mu diye bir bak.
You go upstairs to the Book of Shadows and see if you can find a way to help Piper.
Yukarıdan sana bakıyor. Mutlu.
She's looking down on you, and she's very happy.
Bak, Joey, yukarı çıkmak isteyen oydu, tamam mı?
Look, Joey, she was the one that wanted to go upstairs, okay?
Yukarıda, Yoğun Bakım Ünitesi'nde.
She's upstairs in the Intensive Care Unit.
Yukarıya bak. Göz teması kur.
Make eye contact.
Bak, yukarıda gemide işlerin zor olduğunu biliyorum.
Look, I know it's so difficult up there in the ship.
Oy, yukarı bakın!
Oy, look up there.
- Büyük kırmızı gözleriyle yukarıdan bize bakıyordu.
It stood above us looking down with these big red eyes... Oh it was so scary!
Bak, yukarıya gel, muhteşem, saat 2.30, parti daha yeni başladı.
Urgh! Look, come upstairs, it's brilliant, it's 2.30am, it's just got started.
Dışarıdan bakıldığında buzla kaplı bir gezegenmiş gibi görünüyor ama yukarıdan baktığımızda gördüğümüz bazı şeyler yüzeyin altında sıvı bir okyanus olduğuna işaret ediyor.
It appears it's an ice-covered planet, but features on the surface suggest that there's a liquid ocean below that.
Yukarıdan bakıp o hep çıkardığın seslerden çıkarırsın.
You watch out there, you make one of your little sounds.
Bakın, davet edildim. İçeri gir, merdivenlerden yukarı ve sola.
You see, I got this summons... lnside, up the stairs, and to the left.
Bak, o adam aşağı yukarı yarım saat önce buraya geldi ve beş dakika içinde iki düzineye yakın karışık yedi.
Look. The dude came in here about a half an hour ago... and scarfed down about two dozen mixed in less than five minutes.
Bana bak.Hayır yukarı
look at me. No, over there.
Warren Komisyonu'na göre... 1 ve 2, 3, 4, 5..... ve 7 ve..... 1, 2, bak 3, aşağı, 4, yukarı yukarı..... 2, ve 3, ve 4, ve aşağı.
Well, the Warren Commission says, in their exhibit number 139... One and two, three, four, five and seven and one, two, look three, down four, and shimmy, shimmy, up, up travel two, and three, and four, and down.
Golden Parrot civarında bakınıyordum. Cin kendine yukarıda bir oda tutmuş.
I was sneaking around the Golden Parrot.
yukarı bakın 19
bakın 5588
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
bakın 5588
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
bakma 203
baktım 85
bak sen 266
bakire misin 19
baksana 1623
bakarız 131
bakacağım 88
bakan 73
bak ne diyeceğim 537
bakar mısın 103
baktım 85
bak sen 266
bakire misin 19
baksana 1623
bakarız 131
bakacağım 88
bakan 73
bak ne diyeceğim 537
bakar mısın 103
bakalım neler olacak 16
bakmadım 27
bak ne buldum 97
bakın kim gelmiş 88
bakalım ne olacak 31
bak baba 73
bakayım 533
bakmak yok 20
bakire meryem 30
bakın şimdi 40
bakmadım 27
bak ne buldum 97
bakın kim gelmiş 88
bakalım ne olacak 31
bak baba 73
bakayım 533
bakmak yok 20
bakire meryem 30
bakın şimdi 40