English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ Y ] / Yukarı bakın

Yukarı bakın translate English

345 parallel translation
Yukarı bakın.
It's there.
Şimdi yukarı bakın.
Now look up.
Yukarı bakın.
Turn your face up.
Yukarı bakın.
Look up.
Aşağıdakiler yukarı bakın.
Heads up down there.
Yukarı bakın.
Heads up.
- Yukarı bakın!
- Look up there!
Daha yukarı bakın general.
Looking forward, General.
Şimdi sırtınızı diğer tarafa çevirin ve yukarı bakın.
Now turn your back to the new direction and look up.
Yukarı bakın.
Look up there.
# Yukarı bakın ve beklemediğimiz umudumuzu hissedelim #
# Everybody look up and feel the hope we've been waiting for #
Beyler, beyler, yukarı bakın!
Men, men, look, up there!
Yukarı bakın!
Hey, up here!
Yukarı bakın, lütfen.
Look up, please.
Bak, Ross, baş parmağını yukarı, dümdüz tutuyorsun.
Look, Ross, you had your thumb sticking straight up in the air. Just like that.
Yukarıdaki bayanı ve onun bana bakışını düşünüyordum... Aramızda merdivenler olmadan,.. .. onu daha yakından görme arzusuyla...
I was thinking about that dame upstairs, and the way she had looked at me... and I wanted to see her again, close... without that silly staircase between us.
Tam, yatakları hazırlamak için yukarı çıkmıştım ki orada, atölye kapısının yanında durmuş bana bakıyordu.
I'd just come upstairs to turn down the beds. There it stood by the studio door, looking down at me.
Hey, kafanızı çevirip yukarıya bakın!
Hey, heads up down there!
Ağcı yukarı taşırken merdivenlerdeki insanların yüzlerindeki bakışlar hep dost canlısı ve hoştu.
Papa, the people in the hall when we brought up the tree, the look on their faces, all friendly and nice.
Yukarıda baktığın gibi bak.
Look at me the way you did upstairs.
- Yukarı gelin de yeni gece elbiseme bakın.
- Come up. See my new evening dress.
Plank, Kip, jonas, hepiniz yukarı cıkın ve bakının etrafa
Plank, Kip, Jonas. Up top and have a look around.
Sen nehrin karşı tarafına bak, ben de ırmağın yukarısına.
You look across the river. I'll look upstream.
Yukarıya bakın.
Look over here.
Bak, yukarı çıkıp şu üzerindeki hemşire formasını değiştirdikten sonra, dışarı çıkar güzel bir yerde birşeyler içeriz.
Look, why don't you go up and get out of that uniform, and we'll go out and have a drink some place.
Bak, sadece seni görmek için 20 araba 70 erzak fıçısı ve 94 insanı bir dağdan yukarı çıkarıp yollarını iki gün uzattım.
Look, I took 20 wagons, 70 head of stock, 94 people up a mountain, two days out of their way, just to see you.
Orada yukarıdaki yıldıza bakın?
See that star up there?
Yukarı çık ve o takımın ne yaptığına bak.
Get upstairs and see what that squad is doing.
Siz ikiniz bu kata ve yukarı kata bakın.
You two search this floor and the one above.
Yukarıya bakın!
Look up there!
Bakın bu çaydanlığı yukarıda kırdı.
You know, she broke that teapot up there.
Yukarı çıkıp samanlığa bakın!
Go up and look in the loft.
Annemle babama bakınca onların yaşına gelince nasıl olacağıma dair üç aşağı beş yukarı bir fikrim oluşuyor.
Looking at my father and mother, I get a vague idea how I might be at their age.
Bu kadın, Tanrının yazdığı alın yazısıyla sadakat ve sabrını, ömür boyu süren kötü talihiyle test ederek yaşadı en azından, artık yukarıdan bizlere bakıp, görebilecek.
This woman, destined by divine providence to have her faith and Christian patience tried by lifelong misfortune - at least now she can look down upon you from above.
Yukarı doğru bakın profesör.
Look up at me, Professor.
Şu yukarıda ilerideki duvarlara bakın.
Look at those walls up ahead.
Yukarıya bakın!
Hey! Look up there!
Bakın kişisel ayrıntılardan sonra, sağdan sola yukarıdan aşağıya ve ortadaki her şeyi inceleyeceğiz.
Listen... after the personal details, we'll do from right to left... and from top to bottom and then everything in between.
Bakın doktor bey, yukarısı, dağlarda sürümü güttüğüm yerler olağanüstü güzel.
Looks, doctor.
Böyle bir olay yaşandığında, eğer ona göz ucuyla bakar ya da bakışlarını yakalarsanız kaşlarını yukarı kaldırır ve güler gibi başını sallar. O anda gülümsememek hayli zordur.
If you glanced across at him or caught his eye when there was an incident like that, he would raise his eyebrow and shake his head in a rather smiling way, and it would be very difticult not to smile back.
Yukarıdan jetler geçiyor. Herkes " Hey jetlere bakın!
And, like, here come the jets.
Parfümünü koklamak, kalp atışını duymak yumuşak, kıvrımlı göğüslerini yanağında hissetmek ve yukarı baktığı zaman, onun bakışıyla karşılaşmak ve sonra gözlerini kapatıp onun sıcak, derin bakışını hissedecekti ve narin, şehvetli gülüşünü ve sonra kadın saçlarını hafifçe okşayacaktı, aşağıya doğru aşağıya doğru...
"smell her perfume, hear her heartbeat, " Feel her soft curved breasts to his cheek, " And, when he looked up, meet her look above him
Bakın, ne varmış yukarıda
And see what's on the slab
Öğrenci arkadaşlar, yukarıya bakın. Bu kediyi pencereden bırakınca yerçekiminin etkisiyle ve akabinde içgüdüsel olarak nasıl bir davranış sergileyecek?
Gentlemen students, I'm up here and when I drop this cat out of the window how will it behave in terms of gravity and following its instinct?
Dönemin şair ve diplomatı Constantin Huygens bu şehir sarayındaki ihtişamın "kibirli, gotik bir yukarıdan bakış" olduğunu söylemiş.
Constantin Huygens, a poet and diplomat of the time said that this town hall dispelled what he called "the Gothic squint and squalor."
Bakın, yukarıda tanışmanızı istediğim bazı insanlar var, birkaç dakika sonra, oldu mu?
Listen, I've got some people I want you to meet... upstairs in a few minutes, okay?
Şimdi bak, aşağı indikten beş dakika sonra, beni önemli bir iş için yukarı çağırmalısın.
Now look, five minutes after I go below, you must call me up on some important business. Alright? Yes sir.
Lütfen başlarınızı.. yukarı kaldırın, gümüş rengi bulutlara bakın.
In the middle of your hurry, lift up your heads, look up at the silver clouds.
Siz yukarı çıkın, oturun, yıldızlara bakın... birbirinizle konuşun, birbirinizi tanıyın...
You go up there, sit down, look at the stars... talk to each other, get to know each other...
Eğer hala canlıysanız yukarı doğru bize bakın.
If you're still alive, look us up.
Bobby Wayne, bakın, yukarı.
Bobby Wayne, look, upstairs.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]