Böyle bir durumda translate Spanish
952 parallel translation
Böyle bir durumda önce hırsızın amacını bilmemiz gerekir.
En un caso así, lo primero que se hace es hallar el motivo.
Hayır, böyle bir durumda bekleyebilirim.
No, en un caso así, puedo permitirme Ia espera.
Böyle bir durumda emekleriniz boşa gidecek.
Si eso sucede, todo nuestro trabajo no habrá servido de nada.
Onu böyle bir durumda endişelendirmek istemiyorum.
No quiero preocuparme por él de momento.
Böyle bir durumda önsezilere gerek yoktur.
No se necesitan poderes en casos como éste.
Curley peşine düşmeyecektir çünkü yolcuları böyle bir durumda bırakamaz.
Curly no lo perseguirá. No puede dejar a los viajeros en esta situación.
Peki, böyle bir durumda ne yapardınız?
Bueno, ¿ qué harías en un caso así?
Böyle bir durumda ne yapacaginizi merak ettim.
Sentía curiosidad por saber qué haría en una situación así.
Böyle bir durumda yemeği nasıl düşünebilirsin?
¿ Cómo puedes pensar en comer en un momento como éste?
Böyle bir durumda önce kendini düşünmelisin.
En un aprieto como éste, tienes que pensar en ti misma.
Ama böyle bir durumda, yürüyemeyen bir çocuk varken- -
Pero seguramente en un caso así, una niña que no puede caminar ni correr...
Bu genelde iyi bir kraldır aferin sana, ama böyle bir durumda, bence hadii.
Generalmente esa es una buena regla, pero... en este caso... Vamos.
Böyle bir durumda yapılabilecek fazla bir şey yok.
Poco puede hacerse en un caso como éste.
Bunu yapmaya hakkın vardı ancak böyle bir durumda nedenini bilmek isteyecekler.
Tenías derecho a hacerlo, pero en esta situación, quieren saber por qué.
Kadınların çoğu böyle bir durumda başlarını kaybederdi, ve senin için de olabilirdi.
La mayoría de las mujeres habrían enloquecido y ahora serías hombre muerto.
Stendhal'ın söylediğini düşündüm de böyle bir durumda yalnızca bu süvari ağlamış.
Pensaba que Stendhal decía que todos los oficiales de caballería lloraban en estos casos.
Böyle bir durumda, Dünya gezegeni... yok edilmek zorunda kalır.
En tal caso, el planeta Tierra deberá ser eliminado.
Böyle bir durumda kimin güvende olup olmadığını kim bilebilirki?
- ¿ Quién puede estar seguro de ello?
Böyle bir durumda istediğini yapmasına izin verip, çeneni kapalı tutmalıydın.
Por fortuna, a mi cliente no le gustan los escándalos.
Daha önce hiç böyle bir durumda olmamıştım ve bir daha asla olmayacağım!
Nunca me encontré en una situación como ésta... ... ¡ y no pienso repetirla!
Böyle bir durumda zekanın kullanımıyla ilgili başka bir örnek.
Otro ejemplo de la inteligencia en un caso como éste.
Böyle bir durumda yazman hiç de doğru değildi.
Te perjudicaste al escribir aquello.
Böyle bir durumda nasıl işaretleşebilirki?
¿ Cómo es posible que pueda hacer señales de humo?
Böyle bir durumda, güveler kimin umurunda?
En una situación como ésta, ¿ a quién le importan las polillas?
Çok geç ama seni böyle bir durumda bu şekilde görmek aklımı başıma getirdi.
Ha hecho falta esto, ver tu mejor cara para darme cuenta de que es demasiado tarde.
Çavuş, Böyle bir durumda ne yapılır bilmiyorum
Sargento, no sé qué se hace en un caso como éste...
Böyle bir durumda, kim komik olmak ister ki?
¿ Quién va a tener gracia estando aquí metido?
Böyle bir durumda, her insan korkardı.
En esta situación cualquiera lo tendría.
Özellikle de böyle bir durumda.
Especialmente en un lugar así.
Böyle bir durumda herkes şüphe altındadır, hatta Sör Henry bile.
En un caso como éste, todos son sospechosos, hasta Sir Henry.
Ama böyle bir durumda, bir çok insanın hayatını kurtarmak adına bir kişiyi feda etmek, doğru bir hareket olabiliyor.
Pero cuando esto sucede, se vuelve necesario e incluso justo... matar a uno para salvar a muchos otros.
Bence, Teksaslılar böyle bir durumda, asla bizi bırakmazdı. Onlar kaledeler ve çalışıyorlar, biz de yardım edelim.
Juro que empezaba a creer que estos texicanos... no eran tan buenos vecinos... pero prepararon una buena pelea para nosotros los visitantes.
Böyle bir durumda, ona yardımcı olacağından... hiç kuşkum yok.
En tales circunstancias, no dudo... de que le ayudarás a él.
- Böyle bir durumda nasıl yiyebilirim ki?
¿ Cómo puedo comer en esta situación?
Böyle bir durumda tüm gerçekler elde olmadan karar vermek için beklerdim.
Evito juzgar algo hasta que los hechos lo demuestren.
Böyle bir durumda neler yapabileceği belli olmaz.
No sé qué puede hacer en una situación desalentadora.
Robbo, Koca Jim'in başına bir şey gelebileceğini böyle bir durumda şerifin koruma isteyip istemediğini sormuştu.
Robbo dijo que iba a ocurrirle algo a Big Jim... y le preguntó al sheriff si quería protección.
Böyle acil bir durumda Trenholm ismi, sahip olabileceğimiz en kıymetli şeydir.
En esta emergencia, el nombre de Trenholm es lo más valioso que hay.
Savaştan beri oldukça fakir bir durumda olduğumuzu inkar edemem ve nüfuzunuzla paranızın gerçekten faydası dokunurdu ama böyle sıkıntımız olmasaydı bile din konusunda...
No niego que somos muy pobres desde la guerra y que tanto su influencia y su dinero nos serían de gran ayuda. Pero no se trata sólo de una "cuestión religiosa".
Böyle zor bir durumda onu terk edemem.
- Buenos días.
Judy'i böyle zor bir durumda birakamazsin.
No puede dejar a la Srta. Judy en esta posición.
Böyle bir yolculuğa dayanacak durumda değiller doktor.
Ellos no están en condiciones de hacer el viaje.
Adamın dünyada başka bir sorumluluğu yoksa ben de onu kontrol edebilecek durumda olmadığım için böyle oldu.
No, de verdad, hija. No tiene otra responsabilidad en el mundo. Y en cuanto yo no estoy cerca para vigilarle, la olvida.
Kim olsa, böyle âni bir durumda zora düşerdi.
Sería terrible que lo perdiésemos.
Ona böyle bir hayalkırıklığı daha yaşatırsam çok zor durumda kalacağım.
Me da vergüenza tener que comunicarle otra decepción.
Shizu'ya gelince, acınası durumda ama hiç bir zevce böyle bir anlaşmaya zorlanmamalı.
Pero hay quien dice que la culpa es suya por consentirlo.
Böyle utanç verici bir durumda hiç kalmamıştım.
Nunca nos hemos visto en una situación tan embarazosa.
Böyle acil bir durumda, bu, muhteşem bir birliktelik olmaz mı?
¿ No es una maravillosa combinación en una emergencia así?
Sadece daha önce böyle bir şey yapmadığımdan değil, ama bana öyle geliyor ki, ben veya bu durumda bir başkası 13 yaşındaki bir kızın içini dökmesiyle ilgilenmez.
No solamente porque nunca antes lo había tenido sino porque me parece que ni yo ni nadie puede estar interesado en los problemas de una colegiala de 13 años.
Doğrusu basının böyle taraf tuttuğu bir durumda olaya ilgisiz kalınmasını doğru bulmuyorum.
De todos modos, a mi me parece... que ante semejante toma de posición por parte de la prensa...
Bir gün ben de böyle zor bir durumda kalırsam, aynısını kendime kullanabilirim.
Yo mismo la he usado en algún aprieto.
böyle bir şey yok 21
böyle bir şey olmayacak 25
böyle bir şey 44
böyle bir şey olamaz 25
böyle bir yerde 16
böyle bir zamanda 26
böyle bir şey olmadı 17
böyle bir şeyi nasıl söylersin 18
böyle 531
boyle 17
böyle bir şey olmayacak 25
böyle bir şey 44
böyle bir şey olamaz 25
böyle bir yerde 16
böyle bir zamanda 26
böyle bir şey olmadı 17
böyle bir şeyi nasıl söylersin 18
böyle 531
boyle 17
böyle iyi 244
böyle olmaz 92
böylece 530
böyle devam et 79
böyle yapma 93
böyle şeyler söyleme 28
böyle konuşma 236
böylelikle 44
böyle olsun istememiştim 16
böyle gelin 49
böyle olmaz 92
böylece 530
böyle devam et 79
böyle yapma 93
böyle şeyler söyleme 28
böyle konuşma 236
böylelikle 44
böyle olsun istememiştim 16
böyle gelin 49
böyle iyiyim 107
böyle mi 243
böylesi 17
böyle işte 52
böyle şeyler 30
böyle olsun istemedim 34
böyle söyleme 179
böyle gel 42
böyle değil 53
böyle mi düşünüyorsun 72
böyle mi 243
böylesi 17
böyle işte 52
böyle şeyler 30
böyle olsun istemedim 34
böyle söyleme 179
böyle gel 42
böyle değil 53
böyle mi düşünüyorsun 72